Category Blog

21.yüzyılın olmazsa olmazı teknoloji, hayatımızın her alanına girmiş durumda. Oynadığımız oyunlardan, öğrenme ve öğretme şekillerimize, meslek seçimi ve kariyer planlarımıza kadar attığımız her adım ve neredeyse tüm yaşam biçimimiz teknolojiden etkileniyor.

Geleceğin Meslekleri

Günümüzde teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ki; kimi zaman uyum sağlamakta zorlanabiliyoruz. Peki teknoloji; geleceğin mesleklerini ve meslek seçimlerini nasıl etkileyecek? Gelin göz atalım.

Bugün, otomotiv sektöründe söz sahibi olan pek çok şirket; otonom yani sürücüsüz araçlar üzerine çalışıyor. Dronelar, bir süredir reklam sektöründen güvenlik sektörüne kadar hayatımızın neredeyse her alanında yer alıyor. Yakın geçmişte yalnızca bilim kurgu filmlerinin aktörleri olan robotlar kimi mesleklerde insanların yerini almaya başladı bile. Distopik filmlerde karşılaştığımız yapay zeka hızla hayatımızın merkezine doğru ilerliyor.

Tüm bunlar; kas gücü ve insan zihninin teknoloji karşısında çaresiz kalmaya başlayacağı bir geleceğin fotoğrafını çekiyor aslında. Bu da; yakın geçmişte ve bugün hayatımızda var olan birçok mesleğin yok olduğu ve olmaya devam edeceği ve yeni meslek alanlarının hayatımıza gireceğini gösteriyor. 3D üretim mühendisliği, robot mühendisliği, yapay zeka eğitmenliği, veri analizi uzmanlığı, DNA programcılığı, iklim mühendisliği, alternatif enerji mühendisliği, drone pilotluğu, artırılmış gerçeklik geliştiriciliği gibi birçok meslek geleceğin meslekleri arasında yer alıyor ve bu mesleklere her gün yenileri ekleniyor. Biyoteknoloji, nanoteknoloji, uzay teknolojileri, yenilenebilir enerji teknolojileri gibi alanlar hayatımızda yerini aldı bile.

Dijital Çağda Edinilmesi Gereken Beceriler ve Teknoloji

Geleceğin mesleklerinde; teknoloji, yazılım ve kodlamanın ön plana çıkacağı öngörülebilir bir gerçek. Bu bağlamda, öğrencilerin yeni nesil teknolojilere adapte olacakları beceriler edinmesi bir gereklilik haline geldi. Problem çözme, eleştirel düşünme, bilgi teknolojileri okuryazarlığı, disiplinler arası entegrasyon, yaratıcılık ve girişimcilik bu becerilerden bazıları. Bugün gerek üniversite başvurularında; gerek kariyer alanında yapılan başvurularda bireylerin bilgi düzeylerinin yanında sözünü ettiğimiz becerilerin de ölçülmesi amaçlanıyor. Üniversite kabul süreçlerinde uygulanan sınavlar, iş görüşmeleri sırasında uygulanan sınav ve mülakatlar bu becerileri de ölçebilecek şekilde hazırlanıyor ve uygulanıyor.

Becerilerin geliştirilebilmesi aslında hedeflenen alan çerçevesinde şekillenen bir durum… Alanın dinamikleri beceri gelişim sürecini de etkileyebiliyor. Öğrencilerin becerilerini hızlı ve verimli bir biçimde geliştirebilmeleri için konunun uzmanlarından destek almaları, düzenli geri bildirim ve yine teknolojiden faydalanmaları gerekiyor.

Teknoloji ve eğitim alanında son gelişmeleri takip etmek için ABA Innolab’in web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Geleceğin meslekleri, eğitim, meslek seçimi gibi konularda detaylı bilgi ve destek için ise Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Yapay zeka (AI) gün geçtikçe daha da gelişmeye devam ediyor. Dünya üzerinde ciddi anlamda en çok çalışılan konulardan bir tanesi AI konusu. Hem ülkemizde hem de dünya da tüm çalışmalar ve ilgi bu yöne kaymış durumda.

Dünya bilim haritalarına baktığımızda her ülkede en fazla alınan patent bu alan içerisinde. Yapay zekâ insan gibi davranışlar sergileme ve sayısal mantık yürütme gibi birçok yeteneğe sahip olan yazılım ya donanımlara verilen isim olarak da bilinmekte.

Ya da daha kısa bir şekilde bilgisayarların insanlar gibi düşünülebilmesine verilen bir isimdir. Bu sistemler yaşamımızın her alanında olduğu yaşam kısmında da devim yapacak bir teknolojidir. Dünya üzerindeki sağlık hizmetleri yapay zekâ ile önemli bir değişme olacak. Hatta günümüzde yapay zeka sağlık hizmetlerine girmiş durumda.

Yapay Zeka Sağlık Sektörünü Nasıl Değiştirecek?

Bu alanda ilk dikkat çeken ve yaygın olan konulardan bir tanesi hastalıkların teşhisi. Bu günlerde özellikler 23andMe adında yeni bir start – up projesi bu konuya verilecek en iyi örneklerden bir tanesidir.

Bu start – up projesi sadece bir tükürük örneği ile sizin belli bir şekilde genetik hastalıklarınızı teşhis edebilecek bir proje olarak dikkat çekiyor. Eskiye göre hastalık teşhisi artık çok daha farklı bir konumda.

Genetik haritalar çıkarılıyor ve sizin aile yapınız içinde kanser olabilme olasılığınız önceden öngörülebiliyor. Yıllar süren tıp eğitimi aslında uzun süren bir tecrübeye dayalı bir eğitim. Öğrencilerin 2 – 3 yıllık eğitiminden sonra daha çok gördüğü vakalar üzerinden teşhis koyabilmesi bu mesleğin en önemli sırlarından bir tanesi.

Ama işin içine yapay zeka girdiği zaman durum değişiyor. Elinde o zamana kadar çıkmış tüm makaleler ve hastaların üzerinden çıkmış tüm raporlar bulunuyor. İnsan beynine göre bu yapay zekâların oluşturmuş olduğu tetkik ve teşhis çok daha odaklanmış durumda oluyor.

Makine öğrenmesi özellikle derin öğrenmeyi destekleyerek hastalığın ana sebeplerini ortaya çıkartabilecek pek çok veriyi değerlendiriyor ve ilişkilerini bulabiliyor. Ayrıca bulduğunuz bu tetkik sizin bir sonraki seferde daha etkin olmanıza olana sağlıyor.

Yapay Zeka: Robot Ameliyatları

Birçok cerrahın en sıkıntı çektiği noktalardan bir tanesi seri halde yapılan ameliyatlar. Yapay zekâların getirdiği devrim ile karşımıza yapay zekâların ve robotların yer aldığı teknolojik ameliyathaneleri çıkartıyor. Bu ameliyathaneler doktorlara aşırı derecede destek olarak onların işlerini kolaylaştırıyor.

Yapay zekâ ile geliştirilen sistemler hastaları ameliyat öncesi baştan sona analiz ediyor. Bu yapılan analizler sonucu ameliyat edecek doktora yol gösterici bir rol alıyor. Bu sistem ayrıca geçmişte yapılan ameliyatlardaki verileri bir araya getirip değerlendirerek daha etkili cerrahi tekniklerin geliştirilmesinde etkili oluyor.

Yapılan araştırmalara göre yapay zekâ destekli ameliyatlarda karmaşıklıklar 4 ile 5 kat azalmakta. Buna ek olarak hastaların hastanede ameliyat sonrasın kalma süreleri de yüzde 21 oranında azalıyor. Ameliyatların dışında bu sistemler acil servisler için de oldukça kolaylaştırıcı bir seçenek oluyor.

Zaman karşı bir yarışın yaşandığı acil servislerde örneğin trafik kazasın geçiren birisine doğru teşhis ve etkin bir tedavi yapılabilmesi içi çok fazla görüntünün ve hastanın tıbbı geçmişinin incelenmesi gerekiyor.

Yapay zeka ve derin öğrenme algoritmaları sayesinde bu verilerin daha hızlı analiz ederek doktorlara yol gösterdiği önemli bir nokta olarak dikkat çekiyor.

İlaç Geliştirme ve Yapay Zekâ

İlaç geliştirme oldukça pahalı bir süreçtir. Hatta ortalama olarak 4 yıl ve 7 yıl arası bir süreçte ilaç geliştirilebiliyor. İlaç geliştirirken analitik sürenin büyük bir kısmı makine öğrenmesi ile çok daha etkin bir şekilde gerçekleştirilmekte ve denenmekte.

Bu durum ise uzunca yıllar sürecek araştırmaları oldukça kısaltıyor. Bunun yanı sıra ise milyonlarca dolarlık yatırımların maliyetini oldukça azaltıyor. Yapay zekâ ilaç geliştirmenin 4 temel aşaması içerisinde de kullanılmakta. Bu aşamalar ise şöyledir;

  1. Müdahale edilecek hedeflerin belirlenmesi,
  2. Olası ilaç adaylarının belirlenmesi,
  3. Kliniklerin içinde yapılan deneylerin hızlanması,
  4. Hastalığın teşhisine yönelik biyo işaretlerin bulunmasıdır.

Düşünebilen yapay zeka, algoritmalar ve robotlar ilaç geliştirme ya da yeni aşı çalışmalarında oldukça etkin olarak kullanılmakta.

Yapay Zeka: Kişiye Özel Tedavi İmkanı

Yapay zeka algoritmaları ve robotların sağlık sektöründe bir diğer etkin olarak kullanıldığı ve ileride daha sık kullanılacağı kısım ise kişilere göre özel tedavi imkanı sunmasıdır. Mümkün olabilecek en kısa zamanda yapay zekâyla birlikte kişilere uygun ilaçların ve tedavilerin bulunmasına ardından ise uygulanmasına yol vermekte.

Bu gelen yeni sistemler ile artık tek tip tedavi yöntemleri tarihe karışıyor. Kişilerin durumlarına özel tedavi seçeneği ile hastaların çok daha çabuk iyileşmesine ve uzun bir hayat sürmelerine de olanak sağlanmış oluyor.

Makine öğrenimi bu karmaşık istatiksel çalışmayı otomatik hale getirebiliyor ve hastanın belirli bir tedaviye vereceği tepki tespit ediyor. Ardından ise alınacak olan tedbirler için de yol haritaları çıkartıyor.

Ortaya çıkan ön görüler doktorların nasıl bir tedavi uygulayacağı konusunda işlerini çok fazla kolaylaştırmış oluyor. Doktorlar bu sayede tam nokta atışı yapacağı bir tedavi ile hastanın en kısa sürede iyileşmesini ve hastanın 5 – 10 – 20 hatta belki de 30 yılını ön görebileceği bir tedavi yöntemi uygulayabiliyorlar.

Gelecekte Yapay Zekâ ve Sağlık

Yapay zekâ ile ön görülen gelişimler bu bahsettiğimiz noktalar olsa da ilerleyen yıllarda nasıl bir gelişim göstereceği oldukça merak konusu. Uçsuz bucaksız bir alan olan yapay zekâ yıllar geçtikçe bunlardan çok daha ileriye gidebileceği bilinmekte.

Dünyada hasta birey sayısı her gün artış göstermek. Sağlık sektörü bir yandan bu hasta sayısını azaltmayı hedeflerken bir yandan da yeni çıkan hastalıklar ile mücadele ediyor. Yapay zeka ve makine öğrenmesi bu mücadelede sağlık çalışanlarının en büyük destekçisi olarak görülmekte.

Read More

Tıp Fakültesi ya da Hukuk Fakültesinde okumak birçok öğrencinin hayali… Peki; bu fakülteleri tercih ederken nelere dikkat etmeliyiz? Yurt dışında mı yoksa Türkiye’de mi okumak daha avantajlı? Yurt dışı eğitim için başvuru ve kabul şartları nasıl? Maliyetli mi? Birlikte göz atalım.

Hangi Ülkeyi Tercih Etmeli?

Tıp ya da Hukuk Fakültesi denildiğinde, genellikle ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da eğitim almak akla geliyor. Yurt dışı eğitim bazı noktalarda oldukça avantajlı ancak; her iki ülkede de Tıp Fakültesi ve Hukuk Fakültesi maliyetleri oldukça yüksek. Buna ek olarak; bu iki bölüm her iki ülkede de “professional studies” olarak anılıyor.

Professional studies kavramı; disiplinler arası çalışmalara odaklanan ve mesleki çalışmaların yürütüldüğü okulları ifade ediyor. Bu okullara başvurabilmek için de öncesinde lisans eğitimi almış olmanız gerekiyor. Yani Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da Tıp Fakültesi ya da Hukuk Fakültesinde okumak istiyorsanız öncelikle 4 yıllık bir bölümden mezun olmalı ardından bu bölümlere başvurmalısınız.

Tıp okumak ya da hukuk okumak isteyenler için Avrupa seçeneği de mevcut… İngiltere, Hollanda ve Almanya, tıp ve hukuk alanında oldukça gelişmiş ülkeler ve üç ülkede de bu alanlarda çok iyi eğitim veren üniversiteler bulunuyor. Ancak bu üç ülke içerisinde özellikle Hukuk Eğitimi için Almanya’yı daha geri planda tutmakta fayda var. Çünkü; Almanya’da Hukuk Fakültesinden üç yılda mezun olabilmek oldukça zor.

Bunun yanında; Hollanda’ya baktığımızda üniversite ücretlerinin Türkiye’deki özel üniversitelere kıyasla daha uygun olduğunu görüyoruz. Eğer; Ankara Üniversitesi ya da İstanbul Üniversitesi gibi Türkiye’nin önde gelen devlet üniversitelerinden birinde hukuk okumak için puanınız yeterli değilse; Türkiye’de özel bir üniversitede burssuz hukuk eğitimi alacaksınız, Hollanda seçeneğini de değerlendirmekte fayda var.

Türkiye’de Tıp ve Hukuk Okumak

Eğer YKS sınavından iyi bir skor elde ettiyseniz ve Türkiye’de devlet üniversitelerinde tıp okumak ya da hukuk okumak için puanınız yeterliyse ya da özel üniversitelerde burslu eğitim alma şansına sahipseniz lisans eğitiminize Türkiye’de devam etmeniz yararınıza olacaktır. Lisans eğitiminizi Türkiye’de tamamladıktan sonra; Hollanda, Almanya ya da İngiltere’de lisansüstü eğitim almak ya da Amerika Birleşik Devletlerinde üç yıllık hukuk eğitimi almak çok daha avantajlı olacaktır.

En önemli konulardan bir tanesi doğru üniversite tercihi yapabilmek… Hangi bölümde eğitim alırsanız alın; ilgi alanlarınızı, becerilerinizi ve yetkinliklerinizi bilerek üniversite tercihi yapmak hayati öneme sahip. Bu konuda karar verirken stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı konusunda uzman bir kişi ya da kurumdan yardım almak ileride pişman olacağınız bir seçim yapmanızı önleyecektir. Tıp Fakültesi ve Hukuk Fakültesi tercihleri ve doğru üniversite tercihi konusunda detaylı bilgi almak, sorularınız ve destek için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Pek çok öğrenci için tatil dönemi başladı. Öğrenciler, yaz aylarının başladığı şu süreçte neler yapabilecekleri, nelerle ilgilenebilecekleri ve kendilerini ne şekilde geliştirebilecekleri yönünde bilgi edinmek istiyor. Bizler öğrencilere yaz aylarını mümkün olduğunca verimli geçirmelerini tavsiye ediyoruz. Peki; verimli bir yaz tatili geçirebilmek için neler yapılabilir?

2020 yazı herkes için belirsizliklerin hakim olduğu bir yaz. Coronavirüs, yaşam biçimlerimizi oldukça değiştirdi. Yeni eğitim döneminin nasıl başlayacak? Ülkeler arası geçişlerin yapılabilecek mi? Yurtdışında eğitim alan öğrenciler eğitimlerine dönebilecek mi? Yüz yüze eğitimlere devam edilebilecek mi? Eğitim online platformlar üzerinden mi devam edecek? Bu ve buna benzer birçok sorunun cevabı maalesef bilinmiyor. Tüm bu süreç belirsizliklerle dolu görünse de ve ne şekilde olacağı bilinmese de eğitimin her koşulda devam edeceği bir gerçek.

Hayatınızda Mutlaka Bir Takvim Olmalı

İnsanlık tarihi ile ilgili yapılan bütün antropolojik çalışmalar göstermiştir ki; nasıl bir dönemden geçiyor olursak olalım, hayatımızda mutlaka bir takvimin olması gerekiyor. Bir takvime bağlı yaşamak insan hayatında büyük önem taşıyan bir unsur… Bir takvim olmadığında insanın ruhsal sıkıntıları ortaya çıkmaya başlıyor. İnsanlık 4 mevsimin geçişi sürecinde; hayatın günler haftalar ve aylar içinde geçişi sürecinde kendi farkındalığını yaratıyor ve hayatının gidişatına bakma fırsatı buluyor. İşte tam da bu yüzden; tarih boyunca mevsimlere, güneşin batışına ve doğuşuna, ayın evrelerine göre insanlar kendilerine takvimler oluşturmuşlar ve bu takvimler doğrultusunda yaşamışlar. İnsan doğasına paralel olarak bizim de mutlaka bir takvime bağlı olarak yaşamamız gerekiyor. Bu anlamda, şu anda zorlu bir süreçten geçiyor olsak da; günümüzü, haftamızı, hatta aylarımızı belirlediğimiz bir planımız olması gerekiyor.

Kitaplara ve Eğitici Videolara Yönelebilirsiniz

Tatil sürecinde; boş vakitlerinizi kitap okuyarak değerlendirmek gelişiminize büyük katkı sunacaktır. Basılı kitapları edinmek su süreçte zorlayıcı oluyorsa; teknolojiden yararlanarak elektronik kitaplara yönelebilirsiniz. Gün içerisinde birkaç kitabın önsözünü okumak bile yaşantınızda ciddi farklar yaratacaktır. Kendi alanınızla ilgili ya da kendinizi geliştirmek istediğiniz alanlarla ilgili YouTube‘da ve benzeri birçok platformda gelişiminize katkı sağlayacak çok sayıda video bulunuyor. Bu videolardan faydalanarak kendinizi birbirinden farklı alanlarda geliştirme imkanına sahip olabilirsiniz.

Uzun Vadeli Planlar Yapın

İnsanlık tarihi şu an yaşadığımız sürece benzer pek çok sürece tanıklık etmiş. Bu gibi durumlarda ruh sağlığını korumak büyük önem taşıyor. İçinde bulunduğumuz biraz da zorunlu olan bu tatil döneminde, uzun vadeli planlar yapabiliyor olmak; kendinizi anlamak, geliştirmek ve yapılandırmak açısından faydalı olabilir. Bu yüzden kendinize birkaç aylık hatta birkaç yıllık planlar hazırlayabilirsiniz, hedefler belirleyebilirsiniz.

Bilinçli Farkındalık

İnsan beyni geleceği mümkün olduğunca berrak görebildiği bir ortamda depresyondan kurtulur ve üretken hale gelir. Bu süreçte; kendinizi daha rahat hissetmek için ibadetlerimize yönelebilir ya da meditasyon yapmayı tercih edebilirsiniz. Yüksek bilinçlilik son derece önemli bir konu… Mindfulness yani Türkçe’ye bilinçli farkındalık olarak çevrilebilecek kavram; insanın kendi olabilmesi ve kendinde olabilmesini ifade ediyor. Bu anlamda, bu ve buna benzer süreçleri daha rahat atlatabilmek için mümkün olduğunca kendimizi geliştirebileceğimiz ve üretken olabileceğimiz bir ortam yaratmamız yararımıza olabiliyor.

Bunun için elbette sadece eğitimi odaklanmak yetmiyor. Bu dönemi atlatana kadar kendinize iyi bakmalısınız, yediğiniz yemekleri yavaş yavaş yiyin ve tadını çıkartın. Etrafınızda güzel kokular bulundurun. Mümkünse çiçeklerle ya da bir bahçe ile uğraşın. Bir bitkinin büyümesi için ona emek verin, onun bakımı ile ilgilenin. Vaktinizi basit ama değerli şeylerle geçirirseniz emin olun ki yaşamınızın kalitesi artacaktır.

Umuyoruz ki; tatil dönemi ve yaz ayları tüm öğrenciler için en verimli şekilde geçer. Eğitiminiz ile ilgili her türlü soru ve destek için Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

C++, Java ve Python; dünyanın en önemli ve yaygın kullanılan programlama dilleri arasında yer alıyor. Programlama dilleri, en basit şekliyle; yazılımcının bilgisayarla iletişim kurmak için kullandığı; bir algoritmayı ifade etmek ve bilgisayara ne yapması gerektiğini anlatmak için kullanılan diller olarak tanımlanabilir. Programlama dilleri sayesinde, yazılımcılar bilgisayarlara verilerin nasıl depolanacağını, veri üzerinde hangi işlemlerin yapılacağını tam olarak anlatabiliyorlar. Bu sayede bilgisayarların ve insanların verimli bir iletişim kurması mümkün olabiliyor. Kullandığımız işletim sistemleri ve donanımlar bu sayede ihtiyaç duyduğumuz işlemleri gerçekleştiriyor.

Kısacası; programlama dilleri bilgisayarların temel çekirdeği olarak kabul ediliyor. Amerika’lı girişimci, yatırımcı ve yazılım mühendisi Marc Lowell Andreessen’ın; “Software is eating world!” yani “Yazılım dünyayı yiyor!” cümlesi kodlamanın ve programlama dillerinin ne kadar önemli olduğunun ve gelecekte ne kadar önemli olacağının ipuçlarını veriyor. Bilinen ve kullanılan birçok programlama dili var ama elbette bazıları diğerlerine göre oldukça ön planda. Gelin dünyada en popüler programlama dilleri arasında yer alan; C++, Java ve Python nedir? Ne işe yarar? Birlikte inceleyelim.

C++

Danimarkalı bilgisayar bilimci Bjarne Stroustrup, 1979 yılında, C++’ın önceli olan C with Classes üzerinde çalışmaya başladı. 1985 yılında C++’nın ilk baskısı yayınladı. Bundan birkaç ay sonra; C++ ilk ticari uygulamasıyla piyasaya sürüldü. C++, geniş kullanım alanına sahip bir programlama dili. Masaüstü uygulamaları, hesaplama uygulamaları, gömülü sistemler, yeni programlama dili geliştirme, yeni işletim sistemi geliştirme, oyun programlama, derleyici geliştirme gibi pek alanda kullanılabiliyor. C++, aynı zamanda Youtube, Google, Amazon, Twitter ve Facebook gibi dünyayı sarsan uygulamaların yapımda kullanılan program dillerinden bir tanesi. Özetle; C++, programlama dilleri arasında hala popülerliğini koruyor ve yakın bir gelecekte popülerliğinden bir şey kaybedecek gibi görünmüyor.

Java

Java, Kanada’lı bilgisayar bilimci James Arthur Gosling tarafından Sun Microsystems’da geliştirilen ve daha sonra Oracle Corporation tarafından satın alınan bir programlama dili ve yazılım geliştirme platformu. Aynı zamanda; dünyanın en popülerleri listelerinde ilk üçte yer alıyor. Başlangıçta; C ve C++ programlama dillerine alternatif olarak geliştirilen Java, günümüzde uygulama yazılımı geliştirmek ve bunları platformlar arası bilgi işlem ortamında dağıtmak amacıyla kullanılıyor. Java, gömülü sistemlerden, kurumsal sunuculara ve süper bilgisayarlara kadar geniş bir kullanım alanına sahip…

Python

Bir başka programlama dili olan Python; 1990’ların başında Hollanda’lı bilgisayar programcısı, Guido Van Rossum tarafından geliştirilmeye başlandı. Genellikle, bir yılan cinsi olan Piton’dan esinlenildiği düşünülse de; ismini Rossum’un hayranı olduğu Monthy Python adlı komedi grubundan alıyor. Nesne yönelimli, etkileşimli ve yüksek seviyeli bir programlama dili olan Python; az sayıda kod satırı ile ihtiyaç duyduğunuz pek çok işi yapmanıza imkan veriyor. Web uygulamaları, veri analizi ve görselleştirme uygulamaları, masa uygulamaları gibi pek çok alanda kullanılabiliyor.  Dünya genelinde oldukça popüler programlama dillerinden biri olan Python, NASA ve Google’ın kullandığı programlama dilleri arasında da yer alıyor.

Programlama dilleri, kodlama, yazılım geleceğe yön verecek alanlar arasında yer alıyor. Mühendislikten endüstriye pek çok alanda programlama dilleri karşımıza çıkıyor ve çıkmaya devam edecek. Bugün dünyanın merkezinde bilgisayar teknolojileri ve internet var. Bunların temelini ise programlama dilleri oluşturuyor. Bu yüzden kodlama yazılım ve programlama dili öğrenmek büyük önem taşıyor. Özellikle de Java, C++ ve Python size bugün ve özellikle gelecekte büyük avantaj sağlayabilecek programlama dilleri arasında yer alıyor. Konu hakkında sorularınız ve detaylı bilgi için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

21.Yüzyıl, dijital çağ olarak anılıyor ve uzay araştırmaları, yapay zeka girişimleri, biyoteknoloji çalışmaları hız kazanırken, pek çok yeni alan ve meslek ön plana çıkıyor. Yaşadığımız yeni dünyaya uyum sağlamak ve gelecekte insanlığa yararlı ve fark yaratan çalışmalarda yer almak isteyen gençler yeni alanlara yönelmeye başladı bile. Peki; 21. Yüzyılda hangi alanlar ön plana çıkacak? Birlikte göz atalım.

Pusulanın Tam Ortasında Yapay Zeka Yer Alıyor

Türkiye’de ve dünyada, 2000’li yılların başından beri yani milenyum çağı başladığından bu yana; akademi, 8 önemli alanı ön plana çıkardı. Bunlar; Tıp, Mühendislik, Sosyal Bilimler, Sanat, Psikoloji, Eğitim, Biyoteknoloji, Mimarlık ve Görsel Sanatlar alanları… Tüm bu alanları bir pusulanın ana ve ara yönleri gibi düşündüğümüzde; yakın geçmişte bu pusulanın tam ortasında İşletme alanını görüyorduk. Bugün, işletme alanının önemini yitirdiğini söylemek mümkün. Günümüzde; pusulanın tam ortasında “yapay zeka” yerini aldı. Yapay Zeka ile birlikte, Makine Öğrenmesi, Büyük Veri ve Hukuk alanları da pusulanın ortasında kendilerine yer buluyor. Bahsettiğimiz bu alanların tamamı 21. yüzyıl boyunca, iş gücünün %95’ini kapsıyor olacak.

Dijital Çağ

Dijital Çağ kavramı, bilgisayar teknolojileri sayesinde bilginin yayılım hızının arttığı ve dünyanın bir ucundaki bilginin eş zamanlı olarak diğer ucunda yaşayan biri tarafından ulaşılabilir olduğu, kısacası; dünyanın “global bir köy” haline geldiği yeni çağı anlatmak için kullanılıyor. Dijital çağ ve değişen dünya öğrenme ve yaşam biçimlerimizi de etkiliyor. Adapte olabilmemiz için birtakım beceriler geliştirmemiz gerekiyor. İletişim ve düşünme becerilerimizi geliştirmek, medyayı iyi okuyabilmek ve etkili kullanabilmek, bilgisayar teknolojilerine, programlama dillerine ve yazılıma hakim olmak kısacası teknolojinin beraberinde getirdiği yeniliklerden haberdar olmak ve bu konuda bilgi hazinemizi olabildiğince genişletmek bu çağın gereklilikleri arasında…

Avatar 2045 Projesi

2045 Initiative, insan yaşamını uzatmak ile ilgili çalışmalar yürüten bir organizasyon. Rus girişimci, Dmitry Itskov ve Rus bilim insanları tarafından 2011 yılında kuruldu. Organizasyon başlangıçta, sinir ara yüzleri, robotlar ve yapay organları araştırmayı amaçlıyordu. Web sitelerinde yer alan ifadede amaçlarını, “İnsan kişiliğini biyolojik olmayan taşıyıcılara aktarmak, ömrü uzatmak ve ölümsüzlüğü bulmak. Özellikle Dünya’nın büyük bilim adamlarıyla sürekli temas halinde olmaya çalışıyoruz.” şeklinde açıklıyorlar.

Avatar 2045 Projesi ile çizdikleri yol haritasında; 2015-2020 yılları arasında beyin kontrollü bilgisayar ile kontrol edilebilen avatar üretmek, 2020-2025 yılları arasında otonom yaşam destekli bir robota beyin nakletmek, 2030-2035 yılları arasında insan bilincini yapay taşıyıcılara aktarmak ve 2045 yılında sıradan organlara sahip insanlar için yeni bir çağ başlatmak gibi hedefler yer alıyor.  Avatar 2045 Projesi başarıya ulaşırsa, insanlık bambaşka bir noktaya evrilecek gibi gözüküyor.

Yapay Zeka: Alan Seçiminde Nelere Dikkat Edilmeli?

Yapay zeka, robotlar, uzay teknolojileri ve bilişim teknolojileri hayatımızın merkezindeki yerlerini çoktan aldılar. Gençlerin ise geleceklerini kurgularken bundan 50-100 yıl sonrasını hesaplayarak ve tüm bu gelişmeleri göz önünde bulundurarak bölüm üniversite alanları seçimlerini yapmaları gerekiyor. Bilgisayar mühendisliği, tıp ve biyoteknoloji alanları geleceğin meslekleri arasında yer alıyor. Hukuk okumak isteyen bir öğrenci ise geleceği yakalamak için bilişim hukuku gibi alanlara yönelebilir. Yapay zeka, robotik gibi alanlara dair çalışmaların her geçen gün hız kazandığı ve kazanacağı görülüyor.

Yapay Zeka, Biyoteknoloji, Tıp, Hukuk, Mühendislik gibi ön plana çıkan alanlar, üniversite tercihi, bölüm ve alan seçimleri gibi konularda detaylı bilgi almak, sorularınızı yöneltmek ve destek için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Read More

Melek yatırımcı henüz yolun başında olan yani Start – up bir projeye sermaye olan ve onun büyümesi için yatırım yapan kişilere verilen isimdir. Ülkemize de bu terim son yıllarda giriş yapmış ve önem kazanmaya başlamıştır.

Bu yatırımcılar oluşması ülkemizde sanayi sektörüyle birlikte birçok sektörün gelişmesine olanak sağlar. Büyüyen teknoloji ve büyüyen şirketler böyle yatırımlar ile ülkemizde kurulabilir. Amerika ve birçok sanayi ülkesi Start- up projelerine henüz daha yolun başındaki projelere yatırım yaparak onların büyümesinde önemli rol oynuyor.

Genç girişimciler henüz yolun başında iken böyle yatırımlar ile özgüvenlerini arttırır ve arkasındaki büyük şirketler ile daha emin ve daha güçlü adımlar atabilirler. Üniversiteler genç girişimciler için önemli bir nokta olmakta.

Üniversite hayatında öğretilecek bilgiler mezuniyetten sonra öğrencilerin girişimlerinde oldukça önemli rol oynar. Melek yatırımcı için öğrencilerin üniversite hayatında kendisine kattıkları oldukça önemlidir.

Genç Girişimciler ve Üniversite

Stanford Üniversitesi Elektrik – Elektronik Bölüm Başkanı “Bizim öğrettiğimiz bilgi bir buçuk yıl sonra bayatlıyor.” demiştir. Google’a kuran bölümün başkanın bu söylemleri aslında oldukça önemli. Amerika’daki üniversitelerdeki bu düşünce tarzı ile ülkemizdeki durumu düşünebilirsiniz.

Yani üniversite sırasında öğrenilen bilgiler kısa bir zaman içerisinde bayatlıyor. Peki, öğrenciler neden üniversiteye gidiyorlar? Üniversiteye gidilmesinin 2 sebebi vardır. Bunlardan birincisi Network edinmedir.

Yani bilgi, fikir ve ilişki taşımak ya da az çabayla çok şeyler yapmaktır. Maddi ve çıkar amacı gütmeden insanlar arasında bilgi transfer etme ve yardım etme işi de diyebiliriz.

Üniversiteye gitmenin ikinci sebebi ise yetkilerdir. Yetkiler hakkında çok fazla konuşulsa da üzerinde fazla durulmayan bir konudur. Son dönemlerde ülkemizde yetkinlik konusunda oldukça çaba harcanmaktadır. Birçok başarılı akademisyen artık çocukların bireysel yetkinlik, sosyal yetkinliğini ve teknik yetkinliğini arttıracak şekilde eğitim vermekte.

Bu sayede mezun olan öğrenciler üzerilerinde yetkinlik ile hayata başlıyorlar. Bu öğrenciler farklı bir bakış açısı yetkinliği ile okul sonrasına atılıyorlar. Yetkinlik kazandıracak üniversiteler bu konuda dikkate alınmalıdır.

Melek Yatırımcı ve Melek Yatırım Ağlarının Önemi

Girişimcilikte neler oluyor, ihtiyaç nerede olmalıyım nerede zayıflıklar var konusunda tüm soruların cevabını bulacağınız yer melek yatırım ağlarıdır. Bu yüzden 15 büyük şirket ( Doğuş, Tofaş, Aygaz, Otokoç, Garanti Bankası, Kuveyt Türk gibi ) Keiretsu üyeleridir.

Keiretsu uluslararası alanda kurulmuş bir melek yatırım ağıdır. Dünyadaki birçok uluslararası kaliteli firma bu melek yatırım ağının bir parçasıdır.

Keiretsu ve Start – Up

Keiretsu yatırımcı ağında sunulan Start – up projeler oldukça önemli ve dikkat çeken projelerdir. Genellikle burada çıkan birçok start – up projesi kendine yatırımcı bulmaktadır. Bunun sebebi ise oldukça dikkat çekici.

Çünkü büyük firmaların birinci dereceden yetkilileri Start – up sunumlarını yakından takip etmektedir. Böyle bir imkan sadece Keiretsu gibi büyük yatırım ağlarında mümkün olan bir avantajdır. Dünyadaki melek yatırımcılar Keiretsu gibi büyük yatırım ağlarını sıklıkla takip etmektedirler.

Firmalar İçin Start – Up ve Melek Yatırım Ağlarının Önemi

Firmalar Keiretsu gibi melek yatırım ağlarında katıldıkça kendileri için fikir geliştirmekte kolaylık sağlarlar. Tersine mühendislik şeklinde start – up projelerini takip ettikçe ve inceledikçe kendi firmaları için fikir ve yollar bulabilirler.

Yani firmalar para yatırmasalar bile aslında bir melek yatırımcı olmaları gerekmektedir. Yaşam boyu eğitim denilen Long Life Learning kavramını bu sayede sağlanabilir.

Ülkemizde Melek Yatırımcı ve Avantajları

Ülkemizde yatırımcılar genellikle yatırım yaptırılmadan önce genellikle bir yıl kadar bekletilmekte. Bunun sebebi ise yatırımcının bir yıl boyunca piyasayı ve işleri değerlendirmesi, pişmesi ve ana hatlarıyla bunun amacını anlaması.

Eğer firmalar belli bir ücreti bu süreden sonra gösterebilirse Türkiye’nin Lisanslı Yatırımcısı unvanını kazanıyorlar. Bu lisans sahipleri vergiden muaf olurlar. Kendi gelirinizden bir kısmını buraya yatırım olarak gösterebilirsiniz.

Bu paralarınızla start – up projelerine yatırım yapabilirsiniz. Ülkemizde devlet zaten bu konuda yatırımcılara kolaylık sağlamaya çalışıyor. Artan işsizliğin önüne geçmek için ve yerli üretimi tetiklemek için melek yatırım ve bu yatırımların yapılacağı girişimciler oldukça önemlidir.

Melek yatırımcı vergisine ödeyeceği kısmı bu projelere yansıttığı zaman hem kendisi, hem ülkesi hem de girişimci için büyük bir kolaylık sağlamış oluyor. Start – up’ların hepsi tutmayabilir. Ya da 40 taneden 1 tanesi tutabilir.

Fakat önemli olan nokta bu start – up’lar ile şirket için çok büyük bir miktarda bilgi transferi gerçekleştirmiş olursunuz. Belki de bu bilgi transferini dışardan milyonlarca lira ile satın alamayacağınız bilgiler olabilir.

Read More

Amerika’da üniversite okumak ülkemizde neredeyse tüm öğrencilerin hayali. Yüksek kalitede eğitim almak isteyen tüm öğrenciler Amerika’da okumanın hayalini kurmakta. Ayrıca Amerika’daki üniversiteler eğitimin yanında birçok konuda öğrencilere avantaj sağlamakta.

Bu avantajların en başında ise Amerika’da iş imkanları sunması. Amerika’da üniversite okuduktan sonra başarılı bir şekilde mezun olan birçok öğrenci için dünyaca ünlü firmalarda iş imkanları doğuyor. Amerika’da kalma ve çalışma izni alınması konusunda da buradaki üniversitelerde mezun olan öğrenciler için kolaylık sağlanmakta.

İş konusunda sadece Amerikan firmaları değil. Dünya üzerinde birçok firma elemanlarını seçerken Amerika’da üniversite bitirmiş öğrencileri ön plana atmakta. Bunun sebebi ise Amerika’daki birçok üniversitenin dünyanın en iyi üniversiteler sıralamasına girmiş olmasıdır.

Tabi bu üniversiteler öğrenci alımında bazı noktalara önem vermekte. Amerika’da üniversite okumak isteyen kişilerin en çok dikkat etmesi gereken nokta ise erken başvurular.

Amerika’da Üniversite Okumak ve Erken Başvurular

Amerikan üniversitelerinde bazı erken başvuru seçenekleri mevcuttur. Bunlar Restrictive Early Action, Early Decision ve son olarak ise Early Action erken seçenekleri mevcuttur. Bu seçenekler birbirinden farklı üniversiteler ve birbirinden farklı okumak imkanları sunmakta.

1 – Restrictive Early Action ile Amerika’da Üniversite Okumak

Restrictive Early Action Amerika içerisinde ki en iyi 6 üniversite için sunulan bir erken başvuru seçeneğidir. Amerika üniversitesi sıralaması en yüksek üniversiteler bu şekilde öğrenci alırlar. Ayrıca bu üniversiteler kendileriyle birlikte bir tane devlet üniversitesine başvuru imkanı veriyor. Yale, Harvard, Princeton ve Stanford Üniversiteleri bu başvuru seçeneği ile başvurulan bazı üniversitelerdir.

2 – Early Decision

Early Decision ile okumanız için hem okulunuz hem de aileniz okula yazılı bir kağıt vermek zorunda. Bu okullara onaylandıktan sonra gitmek zorundasınız. Gitmemek için sadece birkaç tane önemli şartlar geçerli olmakta.

Örneğin Early Decision ile başvurduğunuz ve kazandığınız üniversiteye burs imkanınız çıkmadıysa ve başka bir okul için burs bulma imkanınız var ise bu okullardan reddinizi isteyebilirsiniz.

Early Action

Eğer not ortalamanız çok iyi değil ise ve kendinizi Amerika’da okumak için hazır hissetmiyorsanız Early Action başvurusu ile kabul eden okulları seçebilirsiniz. Michigan Üniversitesi Early Action başvuruları ile girebileceğiniz en iyi üniversitelerden biridir.

Common Application 1 Ağustos’ta Açılıyor

Her yıl olduğu gibi Common Application 1 Ağustos’ta açılıyor. Common Application, Amerika, Çin, Japonya ve birçok Avrupa ülkesinde 800’den fazla üniversiteye başvurmak için kullanılabilecek bir kabul uygulamasıdır.

Türkiye’deki birçok başarılı Akademi Danışmanı öğrencilere erken başvurunun önemli olduğunu belirtmekte. Common Application ile bu erken başvurularınızı yapabilirsiniz.

Erken Başvurunun Önemi

Sadece Amerika değil örneğin İngiltere’de üniversite okumak istiyorsanız da erken başvurulara dikkat etmeniz gerekir. Dünya üzerindeki tüm kaliteli üniversiteler için erken başvuru süreci oldukça önemlidir.

Erken başvurunun en önemli olduğu nokta daha ekonomik olmasıdır. Bu sayede öğrencileri 15 Aralık itibari ile daha da rahatlatır. Bunlara ek olarak erken başvuruda burs imkanları çok daha iyi durumdadır.

Bu fırsatlardan yararlanmak için çok stratejik olunmalıdır. Başarılı bir strateji planı yaparken ise üniversite ve gideceğiniz bölüm konusunda iyi bir araştırma sonucu tercih yapmalısınız. Erken başvurular üniversiteler içinde bir prestij oluşturmakta.

Yani erken başvuru yöntemi ile hem siz hem de üniversite kazanmış oluyor. Amerikan üniversitelerinde prestij oldukça önemli bir nokta olduğu için üniversiteler erken başvurulara oldukça fazla önem vermekte.

Hatta bu başvurular üniversitelerin uluslararası konumunu bile etkileyecek kadar önemlidir. Üniversite sizi kabul ederken o dönem için oluşacak profilini de güçlendirmiş oluyor. Eğer yüksek bir SAT puanı ile başvuru yaparsanız üniversite de daha yüksek bir prestije sahip olmuş oluyor.

Üniversitelerin dünya üzerindeki sıralamasını etkileyen en önemli noktalardan bir tanesi başvuru sırasında aldığı öğrenci sayısı. Bu sadece Amerika’da değil tüm dünya üzerindeki üniversiteleri etkileyen bir noktadır.

Üniversiteler ne kadar çok başvuru alırsa sıralamalarında da o derece önemli puanlar kazanırlar. Bu konuda öğrenciler, aileler ve eğitimciler üniversitelerin her yıl çıkardığı istatistiklere dikkat etmeleri de oldukça önemlidir.

Bu istatistiklerden yola çıkarak üniversiteye kabul edilmek için güzel bir strateji oluşturulabilir. Amerika’da üniversite okumak isteyen öğrenciler bu konuda akademik danışmanlardan yardım alabilirler.

Akademik danışmanlar üniversitelerin paylaştığı istatistikler ile tersine mühendislik yaparak size yardımcı olabilirler. Hangi üniversite hangi bölüme ne tarz bir öğrenci alacağına kadar birçok konuda bilgilere ulaşmanız mümkün.

Üniversitelerin alacağı öğrenci potansiyeline kendinizi hazırlarsanız üniversiteler öğrenci alırken aradıkları öğrencinin siz olduğunu anlamaları uzun sürmez. Bu sayede de isteğiniz üniversiteye ve istediğiniz bölüme çok rahat geçebilirsiniz.

Read More

Yeni normalleşme süreci pandemi döneminde merak edilen konulardan bir tanesiydi. Bu sürecin ilk aşaması olarak korku alanından çıkmış bulunmaktayız. İnsanlar günlük faaliyetlerine benzer eylemlerine devam ederek bu sürecin korku bölümünden ayrılmıştır. Korku sürecinden sonraki süreç, öğrenme süreci olarak yer almaktadır. Öğrenme sürecinden sonra ise büyüme süreci bulunmaktadır. Büyüme süreci çok önemli bir alanı oluşturmaktadır. Pandemi öncesinde bizim toplantılarda online eğitimlere geçileceği zaten konuşulmaktaydı. Pandemi süreci nedeniyle bu sürece çok hızlı bir şekilde geçilmiştir. İnsanlar ilk korku döneminde sonra mevcut tedbirlerini birazcık azaltmış olsalar da ikinci bir dalga halen daha beklenmektedir.

Dünya genelinde tüm endüstri %70 oranında yaşam bilimleri alanına geçecektir. Bu nedenle insanların kendilerine daha fazla dikkat etmesi gibi bir durum ortaya çıkacaktır. Pandemi sürecinde sağlığa yönelik olarak meditasyon ya da diğer uygulamaların insanlar tarafından kullanılma düzeyleri çok hızlı bir şekilde artmıştır. Bazı insanlar bu süreçte oyun oynama sürelerinde artış yaşarken bazıları da kendilerine bakmak konusunda daha fazla zaman harcamaya başlamıştır. Halen daha Covid 19 nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri’nin en kara günlerini geçirecekleri söylenmektedir. Amerika’nın 2008 yılında başlayan resesyon nedeni ile ciddi anlamda zorluk yaşadığı görülmektedir. Günümüzde evrensel anlamda çok ciddi sorunların ortaya çıktığı da malumdur.

Pandemi süreci, kimilerine göre pandemiden ziyade “plandemi” olarak ifade edilmektedir. Belki de çevreciler tarafından bunun iyi niyetli bir amaçla yapıldığı bile, yaptığımız toplantılarda dile getirilmektedir. Şehirler yeni normalleşme kapsamında ilerleyen zamanlarda çok daha fazla değişecektir. Günümüzde akıllı şehirlerde ciddi gelişmeler yaşanmaktadır. Yeni bir çalışma ve yaşam modeli gündemdedir. Bunun için aslında 4 yıldan beri devam eden bir çalışma mevcuttur. Büyük şirketlerde bu durum zaten yıllardır devam etmekteydi. Büyük şirketlerdeki maliyetleri en aza indirmek için bazı şirketler tarafından uzaktan çalışma sistemi kullanılmaktaydı. Büyük bir şirket, tuvalet kağıdı maliyetini bile düşünerek çalışma yöntemlerinde değişiklikler yapmaktadır.

Yeni Normalleşme: Krizin İlk Aşamalarında Neler Yaşandı?

Yeni normalleşme süreci kapsamında eğitimde bir gün bile kaybetmeden online eğitimlere devam ettik. Türkiye’de ve Dünya’da internet kapsamında ciddi bir yetersizlikler olduğu bu süreçte anlaşıldı. Pek çok aktivite online olarak gerçekleştirildi. Lisansüstü eğitimlerdeki kabuller %35 düzeyinde ertelendi. Bu dönemde yurt dışında Çinli öğrencilerin büyük üniversitelere kabul edilme düzeyinin azalması, diğer öğrencilerin bu büyük üniversitelere daha kolay kabul edilmesini sağlamıştır. Remote çalışma kararı ile herkes uzaktan çalışmaya başlamıştır.

Zoom üzerinden çok sayıda eğitim gerçekleştirilmiştir. Biz aslında 3 yıldan beridir Zoom’u kullanmaktayız. Zoom üzerinden çok ciddi anlamda başarı hikayelerimiz de mevcuttur. Dünyanın her yerinde çalışan öğrencilerimizle Zoom üzerinden çalışmalar yapmaktaydık. Zoom bu süreçte hacklenme olayı ile karşılaşmıştır. Dünya genelinde çok büyük şirketlerin Zoom uygulamasını hackledikleri ortaya çıkmıştır. Üniversitelerde yer alan hastaneler, pandemi süreci için yapılandırılmıştır. Ayrıca önemli çalışma merkezleri de pandemi çalışmak adına yeniden düzenlenmiştir.

Yeni Normalleşme: Krizin İkinci Aşamasında Neler Yaşandı?

Yeni normalleşme gerçekleşmesi için krizin ikinci aşamasında da önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu süreçte online eğitimler biraz daha azalmıştır. Krizin bu evresinde Youtube devreye girmiştir. Pek çok sınav bu aşamada ertelenmiştir. İptal edilen sınavların yanı sıra ertelenen çok sayıda sınav bulunmaktadır. Aslında bu süreçte herkes, “Covid 19’un arkasında başka nedenler mi var?” diye de düşünmüştür. Zoom’un yatırımcısı bu süreçte %370 kazanç elde etmiştir. Bu tür olaylar, pandemi sürecinin arkasında başka etkenlerin olup olmadığı sorularını da akıllara getirmektedir.

Krizin Üçüncü Aşamasında Neler Oldu?

Normalleşme süreci kapsamında krizin üçüncü aşamasında üniversitelerde 1 ya da 2 dönemlik izin alma hakkı tanınmıştır. Burs oranları da artırılmıştır. Yurt ve yemek ödemelerinin bir kısmı, bu aşamada öğrencilere geri ödenmiştir. Ayrıca önemli bir olay olarak, krizin bu aşamasında, aşı çalışmalarına da başlanmıştır. Dünya genelinde yapılan önemli aşı çalışmaları devam etmiştir. Türkiye’de de çok sayıda aşı geliştirme çalışmalarına başlanmıştır. Bu süreçte, Amerika’nın kendi bulmadığı bir aşıyı kullanmayı kabul etmeyeceğini bilmelisiniz. Amerika’nın bu nedenle, aşı için ciddi çalışmalar yaptığı bilinmektedir.

Tüm üniversiteler bu aşamada müfredatlarını yenilemiştir. Dünyanın en büyük üniversiteleri bile bu yenileme sürecini gerçekleştirmiştir. Şirketler ise yaptıkları planlamalar ile 2030 yılı itibarıyla global anlamda uzaktan çalışma sistemine geçeceklerini açıklamıştır. Bu konuda çok sayıda çalışmaların yapıldığı ve ileriki zamanlarda uzaktan çalışma sistemine geçileceği beklenmektedir. Bu durum iş bulma konusunda bile ciddi değişimlere yol açacaktır.

Read More

Eğitim 4.0 artık 2020’li yıllardan sonra tüm dünyada kendine yer bulacak bir eğitim sistemidir. Peki, eğitim ve 4.0 ne anlama gelmektedir? Birçok insan sadece bu ismi duymuş ve bunun değişen eğitim sistemi olduğunu ifade etmiştir. Ama içine girdiğiniz zaman bunun bu kadar basit olmadığını anlayacaksınız.

Bu eğitim sistemi ezbere dayalı eğitimin artık rafa kaldırılmasıdır. Onun yerine teknolojiden faydalanan ve kişiye özel eğitim anlayışını benimseyen ve uygulayan bir eğitim modelidir. Çok eski bir eğitim sistemi ile yirmi birinci yüzyıl çocuklarına karşı kullanılamaz bir durumdadır.

Mazide kalmış bu eğitim anlayışı gençlere de hitap etmek için de kullanılamaz. Bu yüzden insanlık eğitim sistemi konusunda yeni adımlar atmak zorunda kalmış ve Eğitim 4.0 modelini yavaş yavaş uygulamaya başlamıştır.

Endüstri 4.0 ve Eğitim 4.0

Endüstri 4.0 ya da diğer bir adı ile 4. Endüstri Devrimi. Endüstri 4.0 kelimesi ilk olarak 2011 yılında Almanya’da bir fuarda ortaya atılmış bir kavramdır. 4. Endüstri Devrimi’nin amacı ise bilişim teknolojilerini ve endüstriyi bir araya getirmektir.

Endüstri 4.0 iki adet ana projesi vardır. Bunların birincisi daha az enerji tüketen, daha minimaliz olan, çok daha az ısınan ama bir o kadarda yüksek güvenilirlikte çalışan donanımlar elde etmektir. İkincisi ise dünyanın her yerindeki cihazların birbiri ile bilgi transferini gerçekleştirmesini sağlamaktır.

Dijitalleşmenin ve dijital dönüşümün artık yeni bir eğitime ihtiyacı vardır. Değişen bu eğitim ihtiyacı tüm yaşlardaki bütün insanlığı etkilemektedir. Özellikle üniversitelerde gösterilen birçok bilgi kısa bir sürede tazeliğini kaybederek bayat bir bilgi olmaktadır.

Endüstri 4.0’da bu bilgileri destekleyecek şekilde dünya sanayisine yön vermeye başarmıştır. Endüstri 4.0 tüm dünya üzerindeki yapılanmayı değiştireceği gibi eğitim sektöründe bazı noktaları yavaş bir şekilde değiştirecek.

1 – Eğitim 4.0 İle Her Yerde Eğitim

Endüstri devrimi eğitim konusunda yapacağı ilk değişiklik her yerde eğitim fırsatı olacak. İstendiğiniz yerde, istediğiniz zamanda ve istediğiniz şekilde eğitim almak mümkün olacak. Eğitim 4.0’ın değiştireceği en büyük etki esnek eğitim olacak.

Yurt dışında bazı okullar yavaş yavaşa bu sisteme geçti bile. Stanford Üniversitesi hocalarından birinin açtığı derse 80 bin kişi yazılabiliyor ve Stanford kalitesinde ders alıyorlar. Yani öğrenmenin teorik olan kısmı sınıf dışında yapılıyor.

Bu yüzden laboratuvar, stüdyo ve açık ortamlarda uygulamalı eğitim modeli ile hem hocalara hem de öğrencilere çok daha iyi bir fırsat sunuyor. Günümüz eğitim sistemi ile karşılaştırdığımız zaman oldukça başarılı ve kullanışlı bir eğitim sistemi olarak dikkat çekmekte.

2 – Eğitim 4.0 İle Kişileştirilmiş Bireysel Eğitim Seçeneği

Endüstri 4.0 ile doğan en büyük eğitim etkilerinden bir tanesi kişileştirilmiş bireysel eğitime imkân tanımasıdır. Üstün yetenekli kişilere kendilerine özgün bir eğitim vermek bu sistem ile mümkün. Bu sadece üstün zekalı kişiler için geçerli değil.

Aynı zamanda otistik bir çocuk da kendisine göre özel bir eğitim alarak eğitim konusunda çok daha ileri bir seviyeye gelebilir. Ülkemizde buna örnek olarak en iyi örnek Boğaziçi Üniversitesi’nde bulunmaktadır. Sesli Kütüphane özelliği görme ya da benzeri bir engeli olan kişinin istediği kitaba ya da başka bir bilgiye böyle kolay ulaşabilmesi oldukça büyük bir fırsat.

Aynı şekilde test kitaplarının dinleme özelliği ile ülkemizde birçok başarılı gencimiz üniversite sınavlarında başarılı olarak üniversitelere yerleşiyor. Bu da bizlere eğitim konusunda büyük bir fırsat eşitliği getirmiş oluyor.

Bu konu üzerinde yapılan araştırmalar gösteriyor ki bu sayede eğitime alınan gençler çok daha iyi gelişiyor ve özgüvenleri çok daha iyi bir noktaya geliyor. Ayrıca toplumsal kalkınmaya da büyük bir etkisi oluyor.

3 – Seçim Özgürlüğü

Endüstri 4.0 Devrimi ile birlikte gelmekte olan Eğitim 4.0 ile artık bireyler istediği dersleri istediği şekilde alabilmekte. Udemy gibi online ders platformlarında öğrenciler ya da isteyen herkes istediği dersi istediği hocalardan alarak kendilerini geliştirebiliyor.

Bu seçim özgürlüğü aynı zamanda bireylerin motivasyonunu da arttırmakta. Bu motivasyon artışı yanında iyi bir öğrenme becerisi de getirmekte. Bu seçim özgürlüğü genel olarak teorik bilgilerden uzak ama uygulamalar konusuna odaklı olan bir eğitim olmakta.

Kodlama ya da Web dizayn gibi bireyin toplumun isteyeceği şekilde kendisini yapılandırmasına da büyük fırsat tanımakta. Bu eğitim yaygınlaşması ile Udemy gibi online ders platformları da oldukça gelişecek ve farklı siteler yavaş yavaş oluşmaya başlayacak.

4 – Eğitim 4.0 İle Proje Bazlı Öğrenme

Özellikle insan odaklı ya da insan ihtiyacı konusunda proje geliştiren gençler bu anlamda kendilerini çok daha değerli ve anlamlı bulmaktalar. Kodlama ya da en basitinden bir SolidWorks programını sıradan kullanmak yerine bir sosyal problemden yola çıkarak şekillendiriyor ve ona göre de kendi içerisinde bir çözüm yolu bulmaya sebep oluyor.

Dijitalleşmiş öğrenme tarzı ile teorik bilgilerin çoğu sınıf dışarısında yapılmakta. Kalan süreçte öğretmenler ve öğrenciler saha çalışmalarında birlikte bir tecrübe geliştiriyorlar. Özellikle Almanya’da sanayi ve üniversiteler ortak tecrübe alanı olan laboratuvarları geliştirmekte.

Üniversite öğrencileri bizzat kendileri bu alanlarda sahaya çıkıyor ve deneyim kazanıyorlar. Üniversite sonrasına bırakılmayan bu tecrübe ile öğrenciler daha üniversite seviyesindeyken kendi ilgi alanlarına uygun olarak kendi tercihlerine yön verebiliyorlar.

Endüstri 4.0 ile değişen bu sistemde sadece öğrenciler gelişmiyor. Aynı zamanda öğretmenler de kendilerini bu konular ile geliştirmiş oluyorlar. Öğretmenlerin kendilerini geliştirmesi ile de sınıf içerisinde işlenen dersler de daha kaliteli ve öğrenilebilir olabiliyor.

5 – Endüstri 4.0 ile Farklı Sınav Sistemleri

Eğitim 4.0 ile değişen en büyük değişimlerden bir tanesi de sınavlar oluyor. Artık sınavların birçoğu online ortamda gerçekleştirilmeye başlandı.  TOEFL, ACT ve hatta ILETS sınavları gibi oldukça önemli sınavlar online platform üzerinde gerçekleşmekte.

Bu sistem ile lise ve üniversiteler artık sınav yerine proje bazlı öğrenci kabulüne önem vermeye başlayacak. Üniversitelerin işleyişini bir göz gezdirdiğimizde artık sadece eskisi gibi vize ve finaller yok. Öğrencilerin dijital ortamda gerçekleştirdiği ödevler oldukça önemli bir hale gelmiş olmakta.

Artık ezberlemek yerine hatırlamak ve insan beynine daha uygun olan bir şekilde analiz ve sentez yapmak gerekmekte. Amerika bazlı birçok üniversite artık öğrencilerin sadece testlerindeki başarılara bakmıyor.

Aynı zamanda geçmiş zamanda yapmış olduğu bilimsel bazlı araştırma ve yaptıkları ile de değerlendirilerek üniversiteye kabul ediliyor. Artık sınavlar yerine öğrencilerin geliştirmiş olduğu toplum odaklı projeler olmakta.

Gelecek Şekilleniyor

4.Endüstri Devrimi birçok konuyu artık değiştiriyor. İstesek de istemesek de bu dünya üzerin gerçekleşecek bir olay. Endüstri ile Eğitim 4.0 kavramı da artık yavaş yavaş tüm ülkeler yayılmaya başlamış durumda.

Endüstri 4.0 aslında her şeyden önce bireyleri değiştiriyor. Bu yüzden ilk önce bireylerin kendilerini bu değişime hazırlaması, yenilemesi ve bu değişime hazırlaması gerekiyor. Bütün geleceğimiz endüstri 4.0 ile değişirken eğitim bu değişimlerin başında geliyor.

Hocaların, öğretmenlerin ya da asistanların buradaki en önemli görevi bir şeyi öğretmekten ziyade bilginin transferini yaparak koçluk yapmalarıdır. Bu değişimi takip edebilmek ve ayak uydurmak için hem ülkemizde hem de yurt dışında bazı platformları çok sıkı takip etmek gerekiyor.

Coursera ve edX gelmektedir. Bu yüzden Endüstri 4.0’ın etkilerini 5 – 10 yıl için değil 50 yıl gibi bir süreç için düşünmek oldukça önemli bir nokta olmaktadır. Bunun içinde kaliteli bir yaklaşıma ve iyi bir planlamaya gerek duyuluyor.

Coursera

Coursera ülkemizde pek yaygın olarak kullanılan bir web sitesi değil. Fakat dünya üzerinde oldukça beğenilen ve yaklaşık olarak 50 milyon kullanıcısı ile son yılların en popüler sitelerinden bir tanesi olarak dikkat çekiyor.

2012 yılında kurulan bu sitenin kurucuları Stanford Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Profesörü Andrew Ng ve Daphne Koller tarafından kurulmuştur. Tamamen ücretsiz olarak kayıt olan herkese neredeyse uçsuz bucaksız bir bilgi sunmakta olan bir sitedir. Eğitim 4.0 sisteminin yayılması ile dünyada yayılacak ve son derece ilgi görecek bir platform olarak dikkat çekmekte.

Siteye kaydolmak için girdiğiniz zaman sitenin destekçiler kısmı hemen alt tarafta oldukça dikkatinizi çekecek. Google, Penn, IBM ve Stanford gibi birçok başarılı firma ve üniversitenin ismi ve logosu bu sitenin ne kadar profesyonel ve kaliteli olduğu hakkında zaten bilgilendirecek.

Site içerisinde aklınıza gelecek her konuda ücretsiz olarak alanında başarılı değil alanında dünyanın belki de en iyilerinden dersler görebileceksiniz. Derslerin yüzde yüzü İngilizce olmakta. Bazı dersler ücretsiz deneme hakkı sunmakta.

Eğer dersi beğenirseniz oldukça uygun bir fiyata satın alabilir ve derslere katılabilirsiniz. Gireceğiniz dersler için yanlarında ne zaman başlayacağı yazmakta. Onun dışında dersler ile ilgili tüm bilgiler ne işleneceği, kim tarafından verileceği hepsi kurslara kaydolmadan bakıp inceleyebileceğiniz kısımlardır.

Bunun yanı sıra kaç kurs olduğu ve kursu önceden alan kişilerden aldığı puanı ve yapılan yorumlara bakabileceğiniz kısımlar da bulunmakta. Makine Öğrenmesinden Web Yazılıma kadar Eğitim 4.0 ile yayılacak konuları burada bulabilirsiniz.

Bu aldığınız kursları Linkedin hesabınızdan paylaşmanızda sunulan tercihler arasında. Bunun yanı sıra verilen dersler sadece üniversiteler tarafından verilmiyor. IBM ya da Google gibi büyük firmalar tarafından sunulan çok fazla ders de Coursera içerisinde bulunmakta. Eğitim 4.0 ile yaygınlaşacak olan online eğitimin en iyi örneklerinden birisi Coursera olmakta.

EdX

EdX aynı Coursera gibi internet üzerinden eğitim alma platformudur. Amerikan üniversiteleri Eğitim 4.0 farkındalığına çok önce vararak bu eğitim için ihtiyaç duyulan platformları 2010’lu yılların başında kurmuştur. EdX sitesi de dünya üzerindeki birçok başarılı üniversite ile 2012 yılında Amerika’da kurulmuş bir sitedir.

EdX sitesine ilk girdiğinizde sizleri dünyaca ünlü üniversitelerin logosu karşılamakta. Massachusetts, Harvard, Berkeley ve Boston gibi Amerikan üniversitelerinin yanı sıra Hong Kong Polytechnic Üniversitesi ’de bu site için çalışmalar yapmış olmakta.

Tamamen ücretsiz olarak katılabildiğiniz bu site içerisinde aklınıza gelen tüm dersler mevcut durumda. Giriş ekranın hemen alt kısmında bilgisayar bilimi, dil, veri bilimi, iş yönetimi, mühendislik ve insan bilimi gibi birçok alan bulunmakta.

Ayrıca bunların içerisinde bu bölümlerin onlarca alt dalları da bulunmakta. Dersleri incelerken hangi konuda içeriğe sahip olduğunu video dilinin hangi dil olduğu gibi aklınıza gelebilecek birçok soruya cevap bulabilirsiniz. Dersler Eğitim 4.0 bünyesinde anlatılmakta ve oldukça akıcı olmaktadır.

Ayrıca edX içerisindeki dersleri veren kişiler ise dünyanın sayılı üniversitelerinde öğretmenlik yapan Profesörler. MIT ve Harvard gibi birçok başarılı üniversitenin öğretmenleri bu platform içerisinde öğrencilere eğitim vermekte.

Birçok öğrenci yurt dışı için hayal kurmakta. Belki de maddi imkansızlıklar yüzünden bu üniversitelere gidemeyen öğrenciler olmakta. Eğitim 4.0 ile artık dünyanın her yerinde bu derslere ücretsiz olarak ulaşmanız mümkün hale gelmiş durumda.

Read More