Author admin

AP sınavı ve AP programı, lise öğrencilerini üniversite müfredatına hazırlamayı amaçlayan bir sistem. AP, Amerika Birleşik Devletleri merkezli bir program ve College Board tarafından uygulanıyor. Açılımı, Advanced Placement yani Türkçe karşılığı İleri Düzey Yerleştirme Programı. AP,  Avrupa ve Türkiye’de dahil olmak üzere pek çok ülkede kabul gören yaygın bir program. Öğrenciler program kapsamında üniversite müfredatını içeren dersler alıyor ve bu derslerin sınavlarından elde ettikleri skorlarla sertifika almaya hak kazanıyorlar. IB’nin aksine, dersleri almadan sınavlara girmek mümkün. AP, öğrencilere üniversitenin ilk yılında program kapsamında almış oldukları derslerden muaf olma imkanı sağlıyor hatta bu dersler kredi olarak sayıldığı için mezuniyet notuna bile etki ediyor.

AP Programını başarıyla tamamlayan öğrenciler üniversite düzeyinde dersler almış oldukları için akademik hayata hazır olarak kabul ediliyorlar. AP almış öğrenciler hem üniversite kabul süreçlerinde hem de üniversite eğitimleri süresince rakiplerinden birkaç adım önde olabiliyorlar. Bu yüzden AP, dikkatle takip edilmesi gereken son derece önemli bir program.

Burada altı çizilmesi gereken oldukça önemli bir nokta var. Advanced Placement sınavının sadece İngiltere başvuruları için gerekli olduğu düşünülüyor. Bu tamamen yanlış bir düşünce ve yanlış bir izlenim… AP sınavı az önce de ifade ettiğimiz gibi Amerika merkezli ve Amerika’daki üniversitelerin kabul sürecinde de geçerli olan bir sınav. Aynı zamanda Kanada, İngiltere, Hollanda, Almanya gibi ülkelerde ve dünyanın en kaliteli ve köklü üniversitelerinde de Advanced Placement kabul görüyor.

College Board 2020 yılında AP sınavı (Advanced Placement) için farklı bir gündem oluşturdu. Bu yıl itibariyle College Board, üniversitelerin taleplerini alarak sınavlarda dikkat edilmesi gereken kriterlerin, öğrenci seçimleri konusunda yapılacak stratejik değişikliklerin ve buna benzer kritik önem taşıyan noktaların belirlenmesini istiyor. AP, 2020 ve sonrasında belli alanlara daha fazla önem verecek. Bunların başında ilk olarak Bilgisayar alanında verilen AP sınavı geliyor. İkinci olarak ise Fizik alanının önemine vurgu yapılıyor. Adım adım değişmeye başlayan bu kuralları dikkatle takip etmek gerekiyor.

Bu değişimlerle birlikte 2020 ve sonrasında Türkiye’de AP dersleri alacak ya da sınavlarına girecek olan öğrencilerin hangi yılda hangi sınava gireceğini planlıyor olması özellikle üniversiteye kabul süreçleri anlamında oldukça kritik bir nokta. Bu konu yalnızca Türkiye’deki öğrencileri değil Amerika, İngiltere, Hollanda ya da AP sınavının kabul gördüğü herhangi bir ülkede AP derslerini alacak ya da AP sınavlarına girecek olan öğrencileri de ilgilendiriyor.

Liseler AP Konusunda Nasıl Bir Politika İzliyor?

Şu an Türkiye’de bulunan liselerde AP ve IB programları için farklı politikalar uygulanıyor. Robert Koleji, TED Okulları, Üsküdar Amerikan Lisesi gibi bazı liseler, kendi müfredatlarında AP Programını barındırıyor. Koç Özel Lisesi, Terakki Vakfı Okulları gibi liseler ise IB Programını ön plana çıkaran liseler arasında yer alıyor. Fransız Okulları, İtalyan Lisesi gibi yabancı özel okullar ve fen liseleri ise farklı bir politika izliyor.

Eğer okuduğunuz lisede AP programı varsa bu sizi rakiplerinizin birkaç adım önüne geçiriyor. Özellikle 12. sınıfta alınan AP dersleri transkripte yansıdığı için, üniversite kabulleri anlamında öğrencilere büyük bir avantaj sağlıyor. IB programına katılıp, IB sınavlarını alan öğrenciler için de benzer bir durum söz konusu… Türkiye’de Kasım ayında ve Mayıs ayında IB sınavlarına girmeniz mümkün. Ancak IB sınavlarına giren öğrenciler predicted skorlar ve gerçek skorların birbirini tutmaması gibi bir problemle karşılaşılabiliyor. Bu durum predicted skorlar ile üniversiteye kabul edilen öğrencilerin kaydının silinmesine varan ciddi sorunlara yol açabiliyor. Bu problemi aynı derslerin benzerlerini AP sınavlarında alarak çözmeniz mümkün.

Örneğin; High Level Matematik alıyorsanız, yüksek bir skor elde etmeniz zor olabiliyor. Bu noktada şöyle bir yönteme başvurmak uygun olacaktır; 11. sınıfın mayıs ayında AP Calculus BC sınavına girerek yani İleri Seviye Matematik alarak matematik alanında skorunuzu garantilemiş olursunuz. Bu şekilde Oxford Üniversitesi, Cambridge Üniversitesi, Stanford Üniversitesi gibi köklü üniversitelere başvuru sürecinde şansınızı arttırabilir ve kabul alabilirsiniz.

Fen liselerine ve özel yabancı liselere gelecek olursak… Özel yabancı okulların içerisinde Abitur, Matura ya da Maturity veren okulların sayısı oldukça az. Örneğin; Pierre Loti Lisesi dışında hiçbir Fransız Okulu, Uluslararası Bakalorya (IB) ya da Fransız Bakaloryası vermiyor. Peki; öğrenciler bu noktada ne yapmalı? Öğrencilerin böyle bir durumda, AP sınavlarına dışarıdan hazırlanması gerekiyor. Peki, AP sınavlarına dışardan hazırlanmak nasıl bir avantaj sağlıyor? En büyük avantajlardan biri çok daha kaliteli ve seçkin üniversitelere kabul edilme şansının artıyor olması. Aynı zamanda bu yöntem yüksek oranda burs alma gibi bir avantaj da sağlıyor. Bu sebeple öğrencilerin okudukları liselerin politikalarına göre kendi ihtiyaçlarını organize etmeleri gerekiyor.

Fen liseleri, STEM alanında yani Matematik, Fizik, Kimya, Biyoloji, Bilgisayar gibi alanlarda Türkiye’de ve dünyada en iyi müfredata sahip liseler olarak biliniyor. AP almak, kendi müfredatlarında da AP dersleri yer aldığı için fen lisesi öğrencileri açısından oldukça kolay. Fen lisesi öğrencilerinin bunu göz önünde bulundurarak stratejik davranmaları gerekiyor.

AP ve AYT Benzerliği

Bildiğiniz gibi Türkiye’de bir üniversiteye yerleşebilmek için TYT ve AYT sınavlarına girmek gerekiyor. AP sınavı konuları aslında AYT sınav konularının birebir aynısı. AYT sınavına hazırlanan bir öğrenci bu anlamda AP programına da katılabilir veya AYT sınavına hazırlanırken sadece AP sınavı alabilir. Bunu yapmak öğrenciye her iki sınav içinde avantaj sağlayacaktır.

AP Sınavlarını Ne Zaman Almak Gerekiyor

Peki; hangi yıl hangi AP dersini ya da AP sınavını almak gerekiyor? Ne zaman ve ne şekilde ders çalışmaya başlamalı? Hangi lisede okuyor olursanız olun en kritik dönem 11. sınıf. Bu sebeple 11. sınıfın mayıs ayında gireceğiniz sınav en kritik sınav. 12. sınıfta ise iki ya da üç ders alarak başarınızı ve kabul şansınızı arttırmanız mümkün. Aynı zamanda AP dersleri üniversitede kredi yerine geçeceği için de öğrenciler için avantaj sağlıyor.

Üniversitelerin Kabul Stratejileri Değişiyor

2020 ve 2050 arasında, araştırma üniversitelerinin ve köklü bazı üniversitelerin öğrenci kabullerinde dikkat edilecek unsurlar ve kabul stratejileri farklılık gösterecek. Meslek seçimleri artık değişiklik gösteriyor ve üniversiteler de bu anlamda risk altındalar. Bu sebeple kabul edecekleri öğrencileri farklı bir stratejiyle seçmek istiyorlar. Bu değişikliklerin ve bu stratejilerin dikkatle izlenmesi gerekiyor.

Bu süreçlerin takibi, sınavlara hazırlık süreci, üniversite başvuru süreci gibi kritik dönemlerde profesyonel yardım almak öğrenciler için en doğru yöntem. Profesyonel bir yardım başarı oranınızı arttıracağı gibi hedeflerinize daha kolay ulaşmanız konusunda işinizi kolaylaştıracaktır. AP sınavı, üniversite başvuruları, meslek seçimi, geleceğin meslekleri ve daha pek çok konuda detaylı bilgi ve destek için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

College Board, her yıl çözüm ortağı ETS ile birlikte Advanced Placement (AP) hakkındaki önemli gelişmeleri değerlendirmek ve yeni stratejiler belirlemek amacıyla; Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida Eyaletinde konferans düzenliyor. 2020 ve sonrasında AP sınavı ile ilgili bazı değişiklikler yaşanacak ve bununla ilgili dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var. Eğer yurt dışı eğitim hedefiniz varsa ve kaliteli bir üniversitede eğitim almak istiyorsanız bu yazımızda bahsedeceklerimiz sizi de yakından ilgilendiriyor.

Yükseköğrenim adım adım araştırma üniversitelerine doğru gidiyor. Bu sebeple; AP sınavı alan öğrenciler daha fazla tercih edilen bir konuma geliyorlar ve üniversiteler AP sınavıyla artık daha fazla ilgileniyorlar. Yalnızca; Amerika’da değil; Kanada, İngiltere gibi ülkeler başta olmak üzere pek çok Avrupa ve Uzak Doğu ülkesi de Advanced Placement kapsamındaki sınavlara ilgi gösteriyor.

En Etkili Sınavlardan Biri Advanced Placement Olacak

College Board yalnızca üniversitelerin taleplerini almıyor elbette. Aynı zamanda içeriklerin nasıl yapılandırılması gerektiği konusunda uzmanlar, profesörler ve araştırmacılar ile birlikte çalışıyor. Bu bağlamda müfredatlar yenileniyor. Aynı zamanda tüm ders kitapları ve kaynakların da yenilenmesi planlanıyor. Son 5 yıllık sürece bakıldığında ve 2020 sonrası dönem değerlendirildiğinde en etkili sınavlardan birinin AP sınavı olacağı görülüyor. Bunun en önemli sebeplerinden biri AP’nin öğrencilerin okula bağlı olmadan çalışabilecekleri ve katılabilecekleri bir sınav haline dönüşüyor olması. Advanced Placement sınavlarının neredeyse tamamı, dünyanın en iyi üniversiteleri tarafından tanınıyor. AP sınavı, 5 üzerinden değerlendirilen bir sınav ancak bazı üniversiteler 3 puanı bile kredi olarak kabul edebiliyor.

2020 itibariyle AP Art sınıflarında yapılan çalışmaların değerlendirilmesinde büyük değişiklik var. Artık Mühendislik Fakülteleri bile Art Studio sonuçlarını isteyebiliyor. Yani artık sadece Mimarlık, İç Mimarlık, Endüstriyel Tasarım, Güzel Sanatlar gibi bölümler için değil; Mühendislik fakülteleri için bile AP Art derslerini alabilir ve bu sayede çok iyi üniversitelere kabul edilme şansı yakalayabilirsiniz.

Üniversiteler Advanced Placement Almış Öğrencilere Yer Vermek İstiyor

Bir diğer önemli konu ise IB ile ilgili. IB’de yalnızca High Level dersler belli bir ortalamanın üzerinde olduğunda üniversite kredisi olarak sayılıyor. Bu nedenle, AP öğrencilere üniversite için çok daha fazla avantaj sağlıyor. Üniversiteler AP almış öğrencilere daha fazla yer vermek istiyorlar çünkü; AP almış öğrenci kendisi farklı alanlarda kanıtlamış oluyor. Bu noktada AP, 2020 ve sonrası için bazı kararlar aldı. Bu kararlardan bir tanesi de belli alanlardaki içeriklerin daha uygun hale getirilerek üniversiteye adapte edilmesi. Herhangi bir üniversitede alacağınız Bilgisayar, Biyoloji gibi derslerin AP kapsamında ve çok daha yakın bir seviyede alınıyor olması oldukça önemli ve avantajlı bir durum.

Bilgisayar Dillerini Bilmek Önem Taşıyor

2020 itibariyle AP için en önemli konulardan bir tanesi “Computer Science” yani Bilgisayar Bilimleri… Neredeyse tüm alanlar, hatta sanat alanları bile Bilgisayar Bilimleri istiyor. Üniversiteler bu yöndeki taleplerini College Board’a iletmiş durumda. Öğrencilerin her seviyede ve her alan için Bilgisayar Bilimleri konusunda uzmanlaşması bekleniyor.

Yakın geçmişte üniversiteler için İngilizce bilmek en önemli kriterlerden biriydi. Endüstri 4.0 ve dijital dönüşüm çağında ise herkesin bilgisayar dillerini biliyor olması gerekiyor. Üniversiteler ise artık bilgisayar dillerini yalnızca bilen insanları değil bu alanlarda yetkin olan insanları tercih ediyor. Örneğin; Java ya da C++ bilmenin ötesinde, bu diller ile birlikte bir uygulama, bir program, bir web sitesi yapabilmeniz ve bunu çeşitlendirmeniz bekleniyor.

Özellikle 2020-2050 yılları arasında eğitim teknolojileri anlamında da büyük değişimler yaşanacak. Öğrencilerin bu değişimlere ayak uydurması için çalışmalar yapılması, içerikler ve ders seçimleri konusunda oldukça titiz davranılması gerekiyor. AP, yurt dışı eğitim, eğitim teknolojileri, meslek seçimi, geleceğin meslekleri, üniversite başvuruları gibi konularda detaylı bilgi ve destek almak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilir, iletişime geçebilir, YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Sürdürülebilirlik uzun zamandır tartışılan bir kavram. Sürdürülebilirlik kelimesi; sözlük karşılığı olarak daimi olabilme, üretkenlik ve çeşitlilik bağlamında devamlılığı sağlayabilme anlamını taşıyor.  Bu kavram, ilk olarak Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından hazırlanan 1987 tarihli raporda kullanıldı. Sürdürebilirlik kavramı aynı zamanda; doğal kaynaklardan tüm insanların eşit şekilde yararlanmasını, çevre dostu materyallerin ve teknolojilerin kullanımının yaygınlaşmasını ifade ediyor.

Yaşadığımız dünyanın, ülkenin, şehrin sürdürebilirlik kavramı çerçevesinde var olmasını sağlamamız gerekiyor. Özellikle çok göç alan şehirler ve metropoller için sürdürebilirlik kavramı büyük önem taşıyor. Sürdürülebilirlik, yalnızca ekonomik bir iyileştirmeyi değil; eşitlik ve kapsayıcılığı da içinde barındıran bir kavram. Eşit haklarla, şehirde yaşayan her bir bireyin koşullarının iyileştirilmesini ifade ediyor. Sürdürülebilirlik kavramı içinde; yeşil alanların korunması en önemli noktalardan bir tanesi…

Sürdürülebilirlik Herkes İçin Önem Taşıyor


Sürdürülebilirlik artık yalnızca yerel hükümetleri değil; şirketler, sivil toplum kuruluşları ve bireyleri de ilgilendiriyor. Bu kavramın doğru anlaşılması ve uygulanması büyük önem taşıyor. Daha iyi bir dünya ve daha kaliteli bir yaşam için genç kuşakların temel ihtiyaçlarının karşılandığı ve gelecekte de karşılanabileceği bir sisteme ve sağlam bir stratejiye ihtiyaç duyuluyor. Dünya üzerinde varlığını sürdüren her bir bireyin, huzur, adalet, barış ve refah içinde yaşamasının sağlanması gerekiyor. Kavramın çevresel boyutuna bakıldığında ilk göze çarpan; doğada yaratılan tahribatın azaltılabilmesi ve kaynakların daha etkili kullanılmasının gerekliliği…

Akıllı Şehirler

Geçtiğimiz 5 yıllık süreçte akıllı şehirler ile birlikte durum oldukça farklılaştı. 2015 yılında Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri hazırlandı ve dünyanın pek çok farklı şehrinde bu hedefler devreye sokuldu. Londra, New York gibi metropollerde sürdürülebilirlik, akıllı şehirler bağlamında kritik bir role sahip. Bilgi ve iletişim teknolojileri aracılığıyla; kaynak tüketimi, toplam maliyet ve kaynakların gereksiz kullanımını azaltmayı hedeflenen şehirler, akıllı şehirler olarak ifade ediliyor.

Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri

Sürdürülebilir kalkınma ile ilgili belirlenmiş 17 hedef bulunuyor.

  1. Nerede ve kaynağı ne olursa olsun yoksulluğu sona erdirmek
  2. Sürdürülebilir tarım, gıda güvenliği sağlamak. Açlığı sona erdirmek ve beslenme olanaklarını geliştirmek.
  3. İnsanların, her yaşta refah içinde ve sağlıklı yaşamasını sağlayabilmek…
  4. Herkes için eşit ve yaşam boyu eğitim imkanı yaratmak.
  5. Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak, kadınları ve kız çocuklarını toplumsal alanda güçlendirmek.
  6. Herkesin sağlıklı suya kavuşmasını sağlamak ve suyun sürdürülebilir yönetimini garanti altına almak.
  7. Herkes için erişilebilir, güvenilir, sürdürülebilir, temiz enerji sağlamak.
  8. Sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı sağlamak, herkes için istihdam yaratmak ve insan onuruna yakışır işler ve çalışma koşulları sağlamak
  9. Dayanıklı altyapı inşa etmek ve sürdürülebilir sanayi ile yeni buluşları teşvik etmek
  10. Ülkelerin kendi içinde ve diğer ülkelerle ilişkilerindeki eşitsizliği azaltmak
  11. Kentleri güvenli, güçlü ve sürdürülebilir kılmak
  12. Sürdürülebilir üretim ve tüketim sağlamak
  13. İklim değişikliği ve etkileri ile mücadele etmek. Bunun için acil olarak adım atmak.
  14. Deniz kaynaklarını sürdürülebilir kalkınma için korumak ve sürdürülebilir şekilde kullanmak
  15. Karasal ekosistemleri korumak, restore etmek ve sürdürülebilir kullanımını sağlamak, çölleşme ile mücadele etmek ve biyoçeşitlilik kaybını önlemek
  16. Herkesin adalete erişimini sağlamak
  17. Sürdürülebilir kalkınma için küresel anlamda iş birliklerini artırmak ve bu ortaklıkların avantajlarını kullanmak.

Sürdürülebilirlik yaşadığımız dönem ve geleceğimiz için kilit bir role sahip. Yaşadığımız şehirlerin sürdürülebilir olması ve sürdürülebilir kılınması yaşam kalitemiz, geleceğimiz ve gelecek kuşaklar için büyük bir önem taşıyor. Bu konuda tüm bireylerin ve özellikle de uzmanların pek çok sorumluluğu var. Attığımız her adımın yarın için taşıdığı önemi unutmayarak daha stratejik ve daha sistemli davranmaya dikkat etmemiz oldukça önemli. Sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma hakkında merak ettikleriniz ve sormak istedikleriniz için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Read More

21.yüzyılın olmazsa olmazı teknoloji, hayatımızın her alanına girmiş durumda. Oynadığımız oyunlardan, öğrenme ve öğretme şekillerimize, meslek seçimi ve kariyer planlarımıza kadar attığımız her adım ve neredeyse tüm yaşam biçimimiz teknolojiden etkileniyor.

Geleceğin Meslekleri

Günümüzde teknoloji o kadar hızlı gelişiyor ki; kimi zaman uyum sağlamakta zorlanabiliyoruz. Peki teknoloji; geleceğin mesleklerini ve meslek seçimlerini nasıl etkileyecek? Gelin göz atalım.

Bugün, otomotiv sektöründe söz sahibi olan pek çok şirket; otonom yani sürücüsüz araçlar üzerine çalışıyor. Dronelar, bir süredir reklam sektöründen güvenlik sektörüne kadar hayatımızın neredeyse her alanında yer alıyor. Yakın geçmişte yalnızca bilim kurgu filmlerinin aktörleri olan robotlar kimi mesleklerde insanların yerini almaya başladı bile. Distopik filmlerde karşılaştığımız yapay zeka hızla hayatımızın merkezine doğru ilerliyor.

Tüm bunlar; kas gücü ve insan zihninin teknoloji karşısında çaresiz kalmaya başlayacağı bir geleceğin fotoğrafını çekiyor aslında. Bu da; yakın geçmişte ve bugün hayatımızda var olan birçok mesleğin yok olduğu ve olmaya devam edeceği ve yeni meslek alanlarının hayatımıza gireceğini gösteriyor. 3D üretim mühendisliği, robot mühendisliği, yapay zeka eğitmenliği, veri analizi uzmanlığı, DNA programcılığı, iklim mühendisliği, alternatif enerji mühendisliği, drone pilotluğu, artırılmış gerçeklik geliştiriciliği gibi birçok meslek geleceğin meslekleri arasında yer alıyor ve bu mesleklere her gün yenileri ekleniyor. Biyoteknoloji, nanoteknoloji, uzay teknolojileri, yenilenebilir enerji teknolojileri gibi alanlar hayatımızda yerini aldı bile.

Dijital Çağda Edinilmesi Gereken Beceriler ve Teknoloji

Geleceğin mesleklerinde; teknoloji, yazılım ve kodlamanın ön plana çıkacağı öngörülebilir bir gerçek. Bu bağlamda, öğrencilerin yeni nesil teknolojilere adapte olacakları beceriler edinmesi bir gereklilik haline geldi. Problem çözme, eleştirel düşünme, bilgi teknolojileri okuryazarlığı, disiplinler arası entegrasyon, yaratıcılık ve girişimcilik bu becerilerden bazıları. Bugün gerek üniversite başvurularında; gerek kariyer alanında yapılan başvurularda bireylerin bilgi düzeylerinin yanında sözünü ettiğimiz becerilerin de ölçülmesi amaçlanıyor. Üniversite kabul süreçlerinde uygulanan sınavlar, iş görüşmeleri sırasında uygulanan sınav ve mülakatlar bu becerileri de ölçebilecek şekilde hazırlanıyor ve uygulanıyor.

Becerilerin geliştirilebilmesi aslında hedeflenen alan çerçevesinde şekillenen bir durum… Alanın dinamikleri beceri gelişim sürecini de etkileyebiliyor. Öğrencilerin becerilerini hızlı ve verimli bir biçimde geliştirebilmeleri için konunun uzmanlarından destek almaları, düzenli geri bildirim ve yine teknolojiden faydalanmaları gerekiyor.

Teknoloji ve eğitim alanında son gelişmeleri takip etmek için ABA Innolab’in web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Geleceğin meslekleri, eğitim, meslek seçimi gibi konularda detaylı bilgi ve destek için ise Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Yapay zeka (AI) gün geçtikçe daha da gelişmeye devam ediyor. Dünya üzerinde ciddi anlamda en çok çalışılan konulardan bir tanesi AI konusu. Hem ülkemizde hem de dünya da tüm çalışmalar ve ilgi bu yöne kaymış durumda.

Dünya bilim haritalarına baktığımızda her ülkede en fazla alınan patent bu alan içerisinde. Yapay zekâ insan gibi davranışlar sergileme ve sayısal mantık yürütme gibi birçok yeteneğe sahip olan yazılım ya donanımlara verilen isim olarak da bilinmekte.

Ya da daha kısa bir şekilde bilgisayarların insanlar gibi düşünülebilmesine verilen bir isimdir. Bu sistemler yaşamımızın her alanında olduğu yaşam kısmında da devim yapacak bir teknolojidir. Dünya üzerindeki sağlık hizmetleri yapay zekâ ile önemli bir değişme olacak. Hatta günümüzde yapay zeka sağlık hizmetlerine girmiş durumda.

Yapay Zeka Sağlık Sektörünü Nasıl Değiştirecek?

Bu alanda ilk dikkat çeken ve yaygın olan konulardan bir tanesi hastalıkların teşhisi. Bu günlerde özellikler 23andMe adında yeni bir start – up projesi bu konuya verilecek en iyi örneklerden bir tanesidir.

Bu start – up projesi sadece bir tükürük örneği ile sizin belli bir şekilde genetik hastalıklarınızı teşhis edebilecek bir proje olarak dikkat çekiyor. Eskiye göre hastalık teşhisi artık çok daha farklı bir konumda.

Genetik haritalar çıkarılıyor ve sizin aile yapınız içinde kanser olabilme olasılığınız önceden öngörülebiliyor. Yıllar süren tıp eğitimi aslında uzun süren bir tecrübeye dayalı bir eğitim. Öğrencilerin 2 – 3 yıllık eğitiminden sonra daha çok gördüğü vakalar üzerinden teşhis koyabilmesi bu mesleğin en önemli sırlarından bir tanesi.

Ama işin içine yapay zeka girdiği zaman durum değişiyor. Elinde o zamana kadar çıkmış tüm makaleler ve hastaların üzerinden çıkmış tüm raporlar bulunuyor. İnsan beynine göre bu yapay zekâların oluşturmuş olduğu tetkik ve teşhis çok daha odaklanmış durumda oluyor.

Makine öğrenmesi özellikle derin öğrenmeyi destekleyerek hastalığın ana sebeplerini ortaya çıkartabilecek pek çok veriyi değerlendiriyor ve ilişkilerini bulabiliyor. Ayrıca bulduğunuz bu tetkik sizin bir sonraki seferde daha etkin olmanıza olana sağlıyor.

Yapay Zeka: Robot Ameliyatları

Birçok cerrahın en sıkıntı çektiği noktalardan bir tanesi seri halde yapılan ameliyatlar. Yapay zekâların getirdiği devrim ile karşımıza yapay zekâların ve robotların yer aldığı teknolojik ameliyathaneleri çıkartıyor. Bu ameliyathaneler doktorlara aşırı derecede destek olarak onların işlerini kolaylaştırıyor.

Yapay zekâ ile geliştirilen sistemler hastaları ameliyat öncesi baştan sona analiz ediyor. Bu yapılan analizler sonucu ameliyat edecek doktora yol gösterici bir rol alıyor. Bu sistem ayrıca geçmişte yapılan ameliyatlardaki verileri bir araya getirip değerlendirerek daha etkili cerrahi tekniklerin geliştirilmesinde etkili oluyor.

Yapılan araştırmalara göre yapay zekâ destekli ameliyatlarda karmaşıklıklar 4 ile 5 kat azalmakta. Buna ek olarak hastaların hastanede ameliyat sonrasın kalma süreleri de yüzde 21 oranında azalıyor. Ameliyatların dışında bu sistemler acil servisler için de oldukça kolaylaştırıcı bir seçenek oluyor.

Zaman karşı bir yarışın yaşandığı acil servislerde örneğin trafik kazasın geçiren birisine doğru teşhis ve etkin bir tedavi yapılabilmesi içi çok fazla görüntünün ve hastanın tıbbı geçmişinin incelenmesi gerekiyor.

Yapay zeka ve derin öğrenme algoritmaları sayesinde bu verilerin daha hızlı analiz ederek doktorlara yol gösterdiği önemli bir nokta olarak dikkat çekiyor.

İlaç Geliştirme ve Yapay Zekâ

İlaç geliştirme oldukça pahalı bir süreçtir. Hatta ortalama olarak 4 yıl ve 7 yıl arası bir süreçte ilaç geliştirilebiliyor. İlaç geliştirirken analitik sürenin büyük bir kısmı makine öğrenmesi ile çok daha etkin bir şekilde gerçekleştirilmekte ve denenmekte.

Bu durum ise uzunca yıllar sürecek araştırmaları oldukça kısaltıyor. Bunun yanı sıra ise milyonlarca dolarlık yatırımların maliyetini oldukça azaltıyor. Yapay zekâ ilaç geliştirmenin 4 temel aşaması içerisinde de kullanılmakta. Bu aşamalar ise şöyledir;

  1. Müdahale edilecek hedeflerin belirlenmesi,
  2. Olası ilaç adaylarının belirlenmesi,
  3. Kliniklerin içinde yapılan deneylerin hızlanması,
  4. Hastalığın teşhisine yönelik biyo işaretlerin bulunmasıdır.

Düşünebilen yapay zeka, algoritmalar ve robotlar ilaç geliştirme ya da yeni aşı çalışmalarında oldukça etkin olarak kullanılmakta.

Yapay Zeka: Kişiye Özel Tedavi İmkanı

Yapay zeka algoritmaları ve robotların sağlık sektöründe bir diğer etkin olarak kullanıldığı ve ileride daha sık kullanılacağı kısım ise kişilere göre özel tedavi imkanı sunmasıdır. Mümkün olabilecek en kısa zamanda yapay zekâyla birlikte kişilere uygun ilaçların ve tedavilerin bulunmasına ardından ise uygulanmasına yol vermekte.

Bu gelen yeni sistemler ile artık tek tip tedavi yöntemleri tarihe karışıyor. Kişilerin durumlarına özel tedavi seçeneği ile hastaların çok daha çabuk iyileşmesine ve uzun bir hayat sürmelerine de olanak sağlanmış oluyor.

Makine öğrenimi bu karmaşık istatiksel çalışmayı otomatik hale getirebiliyor ve hastanın belirli bir tedaviye vereceği tepki tespit ediyor. Ardından ise alınacak olan tedbirler için de yol haritaları çıkartıyor.

Ortaya çıkan ön görüler doktorların nasıl bir tedavi uygulayacağı konusunda işlerini çok fazla kolaylaştırmış oluyor. Doktorlar bu sayede tam nokta atışı yapacağı bir tedavi ile hastanın en kısa sürede iyileşmesini ve hastanın 5 – 10 – 20 hatta belki de 30 yılını ön görebileceği bir tedavi yöntemi uygulayabiliyorlar.

Gelecekte Yapay Zekâ ve Sağlık

Yapay zekâ ile ön görülen gelişimler bu bahsettiğimiz noktalar olsa da ilerleyen yıllarda nasıl bir gelişim göstereceği oldukça merak konusu. Uçsuz bucaksız bir alan olan yapay zekâ yıllar geçtikçe bunlardan çok daha ileriye gidebileceği bilinmekte.

Dünyada hasta birey sayısı her gün artış göstermek. Sağlık sektörü bir yandan bu hasta sayısını azaltmayı hedeflerken bir yandan da yeni çıkan hastalıklar ile mücadele ediyor. Yapay zeka ve makine öğrenmesi bu mücadelede sağlık çalışanlarının en büyük destekçisi olarak görülmekte.

Read More

Tıp Fakültesi ya da Hukuk Fakültesinde okumak birçok öğrencinin hayali… Peki; bu fakülteleri tercih ederken nelere dikkat etmeliyiz? Yurt dışında mı yoksa Türkiye’de mi okumak daha avantajlı? Yurt dışı eğitim için başvuru ve kabul şartları nasıl? Maliyetli mi? Birlikte göz atalım.

Hangi Ülkeyi Tercih Etmeli?

Tıp ya da Hukuk Fakültesi denildiğinde, genellikle ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da eğitim almak akla geliyor. Yurt dışı eğitim bazı noktalarda oldukça avantajlı ancak; her iki ülkede de Tıp Fakültesi ve Hukuk Fakültesi maliyetleri oldukça yüksek. Buna ek olarak; bu iki bölüm her iki ülkede de “professional studies” olarak anılıyor.

Professional studies kavramı; disiplinler arası çalışmalara odaklanan ve mesleki çalışmaların yürütüldüğü okulları ifade ediyor. Bu okullara başvurabilmek için de öncesinde lisans eğitimi almış olmanız gerekiyor. Yani Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da Tıp Fakültesi ya da Hukuk Fakültesinde okumak istiyorsanız öncelikle 4 yıllık bir bölümden mezun olmalı ardından bu bölümlere başvurmalısınız.

Tıp okumak ya da hukuk okumak isteyenler için Avrupa seçeneği de mevcut… İngiltere, Hollanda ve Almanya, tıp ve hukuk alanında oldukça gelişmiş ülkeler ve üç ülkede de bu alanlarda çok iyi eğitim veren üniversiteler bulunuyor. Ancak bu üç ülke içerisinde özellikle Hukuk Eğitimi için Almanya’yı daha geri planda tutmakta fayda var. Çünkü; Almanya’da Hukuk Fakültesinden üç yılda mezun olabilmek oldukça zor.

Bunun yanında; Hollanda’ya baktığımızda üniversite ücretlerinin Türkiye’deki özel üniversitelere kıyasla daha uygun olduğunu görüyoruz. Eğer; Ankara Üniversitesi ya da İstanbul Üniversitesi gibi Türkiye’nin önde gelen devlet üniversitelerinden birinde hukuk okumak için puanınız yeterli değilse; Türkiye’de özel bir üniversitede burssuz hukuk eğitimi alacaksınız, Hollanda seçeneğini de değerlendirmekte fayda var.

Türkiye’de Tıp ve Hukuk Okumak

Eğer YKS sınavından iyi bir skor elde ettiyseniz ve Türkiye’de devlet üniversitelerinde tıp okumak ya da hukuk okumak için puanınız yeterliyse ya da özel üniversitelerde burslu eğitim alma şansına sahipseniz lisans eğitiminize Türkiye’de devam etmeniz yararınıza olacaktır. Lisans eğitiminizi Türkiye’de tamamladıktan sonra; Hollanda, Almanya ya da İngiltere’de lisansüstü eğitim almak ya da Amerika Birleşik Devletlerinde üç yıllık hukuk eğitimi almak çok daha avantajlı olacaktır.

En önemli konulardan bir tanesi doğru üniversite tercihi yapabilmek… Hangi bölümde eğitim alırsanız alın; ilgi alanlarınızı, becerilerinizi ve yetkinliklerinizi bilerek üniversite tercihi yapmak hayati öneme sahip. Bu konuda karar verirken stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı konusunda uzman bir kişi ya da kurumdan yardım almak ileride pişman olacağınız bir seçim yapmanızı önleyecektir. Tıp Fakültesi ve Hukuk Fakültesi tercihleri ve doğru üniversite tercihi konusunda detaylı bilgi almak, sorularınız ve destek için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Pek çok öğrenci için tatil dönemi başladı. Öğrenciler, yaz aylarının başladığı şu süreçte neler yapabilecekleri, nelerle ilgilenebilecekleri ve kendilerini ne şekilde geliştirebilecekleri yönünde bilgi edinmek istiyor. Bizler öğrencilere yaz aylarını mümkün olduğunca verimli geçirmelerini tavsiye ediyoruz. Peki; verimli bir yaz tatili geçirebilmek için neler yapılabilir?

2020 yazı herkes için belirsizliklerin hakim olduğu bir yaz. Coronavirüs, yaşam biçimlerimizi oldukça değiştirdi. Yeni eğitim döneminin nasıl başlayacak? Ülkeler arası geçişlerin yapılabilecek mi? Yurtdışında eğitim alan öğrenciler eğitimlerine dönebilecek mi? Yüz yüze eğitimlere devam edilebilecek mi? Eğitim online platformlar üzerinden mi devam edecek? Bu ve buna benzer birçok sorunun cevabı maalesef bilinmiyor. Tüm bu süreç belirsizliklerle dolu görünse de ve ne şekilde olacağı bilinmese de eğitimin her koşulda devam edeceği bir gerçek.

Hayatınızda Mutlaka Bir Takvim Olmalı

İnsanlık tarihi ile ilgili yapılan bütün antropolojik çalışmalar göstermiştir ki; nasıl bir dönemden geçiyor olursak olalım, hayatımızda mutlaka bir takvimin olması gerekiyor. Bir takvime bağlı yaşamak insan hayatında büyük önem taşıyan bir unsur… Bir takvim olmadığında insanın ruhsal sıkıntıları ortaya çıkmaya başlıyor. İnsanlık 4 mevsimin geçişi sürecinde; hayatın günler haftalar ve aylar içinde geçişi sürecinde kendi farkındalığını yaratıyor ve hayatının gidişatına bakma fırsatı buluyor. İşte tam da bu yüzden; tarih boyunca mevsimlere, güneşin batışına ve doğuşuna, ayın evrelerine göre insanlar kendilerine takvimler oluşturmuşlar ve bu takvimler doğrultusunda yaşamışlar. İnsan doğasına paralel olarak bizim de mutlaka bir takvime bağlı olarak yaşamamız gerekiyor. Bu anlamda, şu anda zorlu bir süreçten geçiyor olsak da; günümüzü, haftamızı, hatta aylarımızı belirlediğimiz bir planımız olması gerekiyor.

Kitaplara ve Eğitici Videolara Yönelebilirsiniz

Tatil sürecinde; boş vakitlerinizi kitap okuyarak değerlendirmek gelişiminize büyük katkı sunacaktır. Basılı kitapları edinmek su süreçte zorlayıcı oluyorsa; teknolojiden yararlanarak elektronik kitaplara yönelebilirsiniz. Gün içerisinde birkaç kitabın önsözünü okumak bile yaşantınızda ciddi farklar yaratacaktır. Kendi alanınızla ilgili ya da kendinizi geliştirmek istediğiniz alanlarla ilgili YouTube‘da ve benzeri birçok platformda gelişiminize katkı sağlayacak çok sayıda video bulunuyor. Bu videolardan faydalanarak kendinizi birbirinden farklı alanlarda geliştirme imkanına sahip olabilirsiniz.

Uzun Vadeli Planlar Yapın

İnsanlık tarihi şu an yaşadığımız sürece benzer pek çok sürece tanıklık etmiş. Bu gibi durumlarda ruh sağlığını korumak büyük önem taşıyor. İçinde bulunduğumuz biraz da zorunlu olan bu tatil döneminde, uzun vadeli planlar yapabiliyor olmak; kendinizi anlamak, geliştirmek ve yapılandırmak açısından faydalı olabilir. Bu yüzden kendinize birkaç aylık hatta birkaç yıllık planlar hazırlayabilirsiniz, hedefler belirleyebilirsiniz.

Bilinçli Farkındalık

İnsan beyni geleceği mümkün olduğunca berrak görebildiği bir ortamda depresyondan kurtulur ve üretken hale gelir. Bu süreçte; kendinizi daha rahat hissetmek için ibadetlerimize yönelebilir ya da meditasyon yapmayı tercih edebilirsiniz. Yüksek bilinçlilik son derece önemli bir konu… Mindfulness yani Türkçe’ye bilinçli farkındalık olarak çevrilebilecek kavram; insanın kendi olabilmesi ve kendinde olabilmesini ifade ediyor. Bu anlamda, bu ve buna benzer süreçleri daha rahat atlatabilmek için mümkün olduğunca kendimizi geliştirebileceğimiz ve üretken olabileceğimiz bir ortam yaratmamız yararımıza olabiliyor.

Bunun için elbette sadece eğitimi odaklanmak yetmiyor. Bu dönemi atlatana kadar kendinize iyi bakmalısınız, yediğiniz yemekleri yavaş yavaş yiyin ve tadını çıkartın. Etrafınızda güzel kokular bulundurun. Mümkünse çiçeklerle ya da bir bahçe ile uğraşın. Bir bitkinin büyümesi için ona emek verin, onun bakımı ile ilgilenin. Vaktinizi basit ama değerli şeylerle geçirirseniz emin olun ki yaşamınızın kalitesi artacaktır.

Umuyoruz ki; tatil dönemi ve yaz ayları tüm öğrenciler için en verimli şekilde geçer. Eğitiminiz ile ilgili her türlü soru ve destek için Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

C++, Java ve Python; dünyanın en önemli ve yaygın kullanılan programlama dilleri arasında yer alıyor. Programlama dilleri, en basit şekliyle; yazılımcının bilgisayarla iletişim kurmak için kullandığı; bir algoritmayı ifade etmek ve bilgisayara ne yapması gerektiğini anlatmak için kullanılan diller olarak tanımlanabilir. Programlama dilleri sayesinde, yazılımcılar bilgisayarlara verilerin nasıl depolanacağını, veri üzerinde hangi işlemlerin yapılacağını tam olarak anlatabiliyorlar. Bu sayede bilgisayarların ve insanların verimli bir iletişim kurması mümkün olabiliyor. Kullandığımız işletim sistemleri ve donanımlar bu sayede ihtiyaç duyduğumuz işlemleri gerçekleştiriyor.

Kısacası; programlama dilleri bilgisayarların temel çekirdeği olarak kabul ediliyor. Amerika’lı girişimci, yatırımcı ve yazılım mühendisi Marc Lowell Andreessen’ın; “Software is eating world!” yani “Yazılım dünyayı yiyor!” cümlesi kodlamanın ve programlama dillerinin ne kadar önemli olduğunun ve gelecekte ne kadar önemli olacağının ipuçlarını veriyor. Bilinen ve kullanılan birçok programlama dili var ama elbette bazıları diğerlerine göre oldukça ön planda. Gelin dünyada en popüler programlama dilleri arasında yer alan; C++, Java ve Python nedir? Ne işe yarar? Birlikte inceleyelim.

C++

Danimarkalı bilgisayar bilimci Bjarne Stroustrup, 1979 yılında, C++’ın önceli olan C with Classes üzerinde çalışmaya başladı. 1985 yılında C++’nın ilk baskısı yayınladı. Bundan birkaç ay sonra; C++ ilk ticari uygulamasıyla piyasaya sürüldü. C++, geniş kullanım alanına sahip bir programlama dili. Masaüstü uygulamaları, hesaplama uygulamaları, gömülü sistemler, yeni programlama dili geliştirme, yeni işletim sistemi geliştirme, oyun programlama, derleyici geliştirme gibi pek alanda kullanılabiliyor. C++, aynı zamanda Youtube, Google, Amazon, Twitter ve Facebook gibi dünyayı sarsan uygulamaların yapımda kullanılan program dillerinden bir tanesi. Özetle; C++, programlama dilleri arasında hala popülerliğini koruyor ve yakın bir gelecekte popülerliğinden bir şey kaybedecek gibi görünmüyor.

Java

Java, Kanada’lı bilgisayar bilimci James Arthur Gosling tarafından Sun Microsystems’da geliştirilen ve daha sonra Oracle Corporation tarafından satın alınan bir programlama dili ve yazılım geliştirme platformu. Aynı zamanda; dünyanın en popülerleri listelerinde ilk üçte yer alıyor. Başlangıçta; C ve C++ programlama dillerine alternatif olarak geliştirilen Java, günümüzde uygulama yazılımı geliştirmek ve bunları platformlar arası bilgi işlem ortamında dağıtmak amacıyla kullanılıyor. Java, gömülü sistemlerden, kurumsal sunuculara ve süper bilgisayarlara kadar geniş bir kullanım alanına sahip…

Python

Bir başka programlama dili olan Python; 1990’ların başında Hollanda’lı bilgisayar programcısı, Guido Van Rossum tarafından geliştirilmeye başlandı. Genellikle, bir yılan cinsi olan Piton’dan esinlenildiği düşünülse de; ismini Rossum’un hayranı olduğu Monthy Python adlı komedi grubundan alıyor. Nesne yönelimli, etkileşimli ve yüksek seviyeli bir programlama dili olan Python; az sayıda kod satırı ile ihtiyaç duyduğunuz pek çok işi yapmanıza imkan veriyor. Web uygulamaları, veri analizi ve görselleştirme uygulamaları, masa uygulamaları gibi pek çok alanda kullanılabiliyor.  Dünya genelinde oldukça popüler programlama dillerinden biri olan Python, NASA ve Google’ın kullandığı programlama dilleri arasında da yer alıyor.

Programlama dilleri, kodlama, yazılım geleceğe yön verecek alanlar arasında yer alıyor. Mühendislikten endüstriye pek çok alanda programlama dilleri karşımıza çıkıyor ve çıkmaya devam edecek. Bugün dünyanın merkezinde bilgisayar teknolojileri ve internet var. Bunların temelini ise programlama dilleri oluşturuyor. Bu yüzden kodlama yazılım ve programlama dili öğrenmek büyük önem taşıyor. Özellikle de Java, C++ ve Python size bugün ve özellikle gelecekte büyük avantaj sağlayabilecek programlama dilleri arasında yer alıyor. Konu hakkında sorularınız ve detaylı bilgi için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilirsiniz.

 

Read More

21.Yüzyıl, dijital çağ olarak anılıyor ve uzay araştırmaları, yapay zeka girişimleri, biyoteknoloji çalışmaları hız kazanırken, pek çok yeni alan ve meslek ön plana çıkıyor. Yaşadığımız yeni dünyaya uyum sağlamak ve gelecekte insanlığa yararlı ve fark yaratan çalışmalarda yer almak isteyen gençler yeni alanlara yönelmeye başladı bile. Peki; 21. Yüzyılda hangi alanlar ön plana çıkacak? Birlikte göz atalım.

Pusulanın Tam Ortasında Yapay Zeka Yer Alıyor

Türkiye’de ve dünyada, 2000’li yılların başından beri yani milenyum çağı başladığından bu yana; akademi, 8 önemli alanı ön plana çıkardı. Bunlar; Tıp, Mühendislik, Sosyal Bilimler, Sanat, Psikoloji, Eğitim, Biyoteknoloji, Mimarlık ve Görsel Sanatlar alanları… Tüm bu alanları bir pusulanın ana ve ara yönleri gibi düşündüğümüzde; yakın geçmişte bu pusulanın tam ortasında İşletme alanını görüyorduk. Bugün, işletme alanının önemini yitirdiğini söylemek mümkün. Günümüzde; pusulanın tam ortasında “yapay zeka” yerini aldı. Yapay Zeka ile birlikte, Makine Öğrenmesi, Büyük Veri ve Hukuk alanları da pusulanın ortasında kendilerine yer buluyor. Bahsettiğimiz bu alanların tamamı 21. yüzyıl boyunca, iş gücünün %95’ini kapsıyor olacak.

Dijital Çağ

Dijital Çağ kavramı, bilgisayar teknolojileri sayesinde bilginin yayılım hızının arttığı ve dünyanın bir ucundaki bilginin eş zamanlı olarak diğer ucunda yaşayan biri tarafından ulaşılabilir olduğu, kısacası; dünyanın “global bir köy” haline geldiği yeni çağı anlatmak için kullanılıyor. Dijital çağ ve değişen dünya öğrenme ve yaşam biçimlerimizi de etkiliyor. Adapte olabilmemiz için birtakım beceriler geliştirmemiz gerekiyor. İletişim ve düşünme becerilerimizi geliştirmek, medyayı iyi okuyabilmek ve etkili kullanabilmek, bilgisayar teknolojilerine, programlama dillerine ve yazılıma hakim olmak kısacası teknolojinin beraberinde getirdiği yeniliklerden haberdar olmak ve bu konuda bilgi hazinemizi olabildiğince genişletmek bu çağın gereklilikleri arasında…

Avatar 2045 Projesi

2045 Initiative, insan yaşamını uzatmak ile ilgili çalışmalar yürüten bir organizasyon. Rus girişimci, Dmitry Itskov ve Rus bilim insanları tarafından 2011 yılında kuruldu. Organizasyon başlangıçta, sinir ara yüzleri, robotlar ve yapay organları araştırmayı amaçlıyordu. Web sitelerinde yer alan ifadede amaçlarını, “İnsan kişiliğini biyolojik olmayan taşıyıcılara aktarmak, ömrü uzatmak ve ölümsüzlüğü bulmak. Özellikle Dünya’nın büyük bilim adamlarıyla sürekli temas halinde olmaya çalışıyoruz.” şeklinde açıklıyorlar.

Avatar 2045 Projesi ile çizdikleri yol haritasında; 2015-2020 yılları arasında beyin kontrollü bilgisayar ile kontrol edilebilen avatar üretmek, 2020-2025 yılları arasında otonom yaşam destekli bir robota beyin nakletmek, 2030-2035 yılları arasında insan bilincini yapay taşıyıcılara aktarmak ve 2045 yılında sıradan organlara sahip insanlar için yeni bir çağ başlatmak gibi hedefler yer alıyor.  Avatar 2045 Projesi başarıya ulaşırsa, insanlık bambaşka bir noktaya evrilecek gibi gözüküyor.

Yapay Zeka: Alan Seçiminde Nelere Dikkat Edilmeli?

Yapay zeka, robotlar, uzay teknolojileri ve bilişim teknolojileri hayatımızın merkezindeki yerlerini çoktan aldılar. Gençlerin ise geleceklerini kurgularken bundan 50-100 yıl sonrasını hesaplayarak ve tüm bu gelişmeleri göz önünde bulundurarak bölüm üniversite alanları seçimlerini yapmaları gerekiyor. Bilgisayar mühendisliği, tıp ve biyoteknoloji alanları geleceğin meslekleri arasında yer alıyor. Hukuk okumak isteyen bir öğrenci ise geleceği yakalamak için bilişim hukuku gibi alanlara yönelebilir. Yapay zeka, robotik gibi alanlara dair çalışmaların her geçen gün hız kazandığı ve kazanacağı görülüyor.

Yapay Zeka, Biyoteknoloji, Tıp, Hukuk, Mühendislik gibi ön plana çıkan alanlar, üniversite tercihi, bölüm ve alan seçimleri gibi konularda detaylı bilgi almak, sorularınızı yöneltmek ve destek için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Read More

Melek yatırımcı henüz yolun başında olan yani Start – up bir projeye sermaye olan ve onun büyümesi için yatırım yapan kişilere verilen isimdir. Ülkemize de bu terim son yıllarda giriş yapmış ve önem kazanmaya başlamıştır.

Bu yatırımcılar oluşması ülkemizde sanayi sektörüyle birlikte birçok sektörün gelişmesine olanak sağlar. Büyüyen teknoloji ve büyüyen şirketler böyle yatırımlar ile ülkemizde kurulabilir. Amerika ve birçok sanayi ülkesi Start- up projelerine henüz daha yolun başındaki projelere yatırım yaparak onların büyümesinde önemli rol oynuyor.

Genç girişimciler henüz yolun başında iken böyle yatırımlar ile özgüvenlerini arttırır ve arkasındaki büyük şirketler ile daha emin ve daha güçlü adımlar atabilirler. Üniversiteler genç girişimciler için önemli bir nokta olmakta.

Üniversite hayatında öğretilecek bilgiler mezuniyetten sonra öğrencilerin girişimlerinde oldukça önemli rol oynar. Melek yatırımcı için öğrencilerin üniversite hayatında kendisine kattıkları oldukça önemlidir.

Genç Girişimciler ve Üniversite

Stanford Üniversitesi Elektrik – Elektronik Bölüm Başkanı “Bizim öğrettiğimiz bilgi bir buçuk yıl sonra bayatlıyor.” demiştir. Google’a kuran bölümün başkanın bu söylemleri aslında oldukça önemli. Amerika’daki üniversitelerdeki bu düşünce tarzı ile ülkemizdeki durumu düşünebilirsiniz.

Yani üniversite sırasında öğrenilen bilgiler kısa bir zaman içerisinde bayatlıyor. Peki, öğrenciler neden üniversiteye gidiyorlar? Üniversiteye gidilmesinin 2 sebebi vardır. Bunlardan birincisi Network edinmedir.

Yani bilgi, fikir ve ilişki taşımak ya da az çabayla çok şeyler yapmaktır. Maddi ve çıkar amacı gütmeden insanlar arasında bilgi transfer etme ve yardım etme işi de diyebiliriz.

Üniversiteye gitmenin ikinci sebebi ise yetkilerdir. Yetkiler hakkında çok fazla konuşulsa da üzerinde fazla durulmayan bir konudur. Son dönemlerde ülkemizde yetkinlik konusunda oldukça çaba harcanmaktadır. Birçok başarılı akademisyen artık çocukların bireysel yetkinlik, sosyal yetkinliğini ve teknik yetkinliğini arttıracak şekilde eğitim vermekte.

Bu sayede mezun olan öğrenciler üzerilerinde yetkinlik ile hayata başlıyorlar. Bu öğrenciler farklı bir bakış açısı yetkinliği ile okul sonrasına atılıyorlar. Yetkinlik kazandıracak üniversiteler bu konuda dikkate alınmalıdır.

Melek Yatırımcı ve Melek Yatırım Ağlarının Önemi

Girişimcilikte neler oluyor, ihtiyaç nerede olmalıyım nerede zayıflıklar var konusunda tüm soruların cevabını bulacağınız yer melek yatırım ağlarıdır. Bu yüzden 15 büyük şirket ( Doğuş, Tofaş, Aygaz, Otokoç, Garanti Bankası, Kuveyt Türk gibi ) Keiretsu üyeleridir.

Keiretsu uluslararası alanda kurulmuş bir melek yatırım ağıdır. Dünyadaki birçok uluslararası kaliteli firma bu melek yatırım ağının bir parçasıdır.

Keiretsu ve Start – Up

Keiretsu yatırımcı ağında sunulan Start – up projeler oldukça önemli ve dikkat çeken projelerdir. Genellikle burada çıkan birçok start – up projesi kendine yatırımcı bulmaktadır. Bunun sebebi ise oldukça dikkat çekici.

Çünkü büyük firmaların birinci dereceden yetkilileri Start – up sunumlarını yakından takip etmektedir. Böyle bir imkan sadece Keiretsu gibi büyük yatırım ağlarında mümkün olan bir avantajdır. Dünyadaki melek yatırımcılar Keiretsu gibi büyük yatırım ağlarını sıklıkla takip etmektedirler.

Firmalar İçin Start – Up ve Melek Yatırım Ağlarının Önemi

Firmalar Keiretsu gibi melek yatırım ağlarında katıldıkça kendileri için fikir geliştirmekte kolaylık sağlarlar. Tersine mühendislik şeklinde start – up projelerini takip ettikçe ve inceledikçe kendi firmaları için fikir ve yollar bulabilirler.

Yani firmalar para yatırmasalar bile aslında bir melek yatırımcı olmaları gerekmektedir. Yaşam boyu eğitim denilen Long Life Learning kavramını bu sayede sağlanabilir.

Ülkemizde Melek Yatırımcı ve Avantajları

Ülkemizde yatırımcılar genellikle yatırım yaptırılmadan önce genellikle bir yıl kadar bekletilmekte. Bunun sebebi ise yatırımcının bir yıl boyunca piyasayı ve işleri değerlendirmesi, pişmesi ve ana hatlarıyla bunun amacını anlaması.

Eğer firmalar belli bir ücreti bu süreden sonra gösterebilirse Türkiye’nin Lisanslı Yatırımcısı unvanını kazanıyorlar. Bu lisans sahipleri vergiden muaf olurlar. Kendi gelirinizden bir kısmını buraya yatırım olarak gösterebilirsiniz.

Bu paralarınızla start – up projelerine yatırım yapabilirsiniz. Ülkemizde devlet zaten bu konuda yatırımcılara kolaylık sağlamaya çalışıyor. Artan işsizliğin önüne geçmek için ve yerli üretimi tetiklemek için melek yatırım ve bu yatırımların yapılacağı girişimciler oldukça önemlidir.

Melek yatırımcı vergisine ödeyeceği kısmı bu projelere yansıttığı zaman hem kendisi, hem ülkesi hem de girişimci için büyük bir kolaylık sağlamış oluyor. Start – up’ların hepsi tutmayabilir. Ya da 40 taneden 1 tanesi tutabilir.

Fakat önemli olan nokta bu start – up’lar ile şirket için çok büyük bir miktarda bilgi transferi gerçekleştirmiş olursunuz. Belki de bu bilgi transferini dışardan milyonlarca lira ile satın alamayacağınız bilgiler olabilir.

Read More