Author admin

Yurtdışında eğitim almak isteyen öğrencilerin sayısı gün geçtikçe artış göstermektedir. İlerleyen teknoloji ve ülkeler arası ulaşımın kolay hale gelmesi sonucunda üniversite öğrencileri için yabancı bir ülkede okumak artık imkansız değil. Bir üniversite öğrencisi için başka ülkede okumak ve o ülkenin kültürünü yakından tanımak kendisine ekstra bir tecrübe anlamına gelmektedir. Gittikleri ülkelerin güzelliklerinden faydalanmak, kariyer imkanlarından yararlanmak ve hepsinden önemlisi yabancı dili geliştirmek öğrenciler için belki de bir daha yaşanmayacak bir deneyim olacaktır.

Uluslararası bir eğitim kurumuna başvuru da bulunulacaksa eğer öğrencilerin hazırlanması gereken sınavlar bulunmaktadır. Bunların başında SAT ve ACT sınavları gelmektedir. Aba Psikoloji ve Danışmanlık Merkezi olarak öğrencilerimize bu sınavlar süresince gereken her türlü desteği ve emeği sağlayarak sınavlara hazırlanmalarında yardımcı olmaktayız. Öğrenciler eğer ki uluslararası bir eğitim programını kendilerine hedef belirlediler ise SAT sınavlarını tercih etmelidirler. Çünkü SAT pek çok üniversite tarafından kabul edilen ve özellikle Oxford, Cambridge gibi uluslararası okullar tarafından kabul gören sınavlar arasındadır.

Yurtdışında Eğitim Süreci Boyunca Neler Önemlidir?

Yurtdışında eğitim almayı planlayan öğrenciler için gidecekleri ülkelerde dikkat etmeleri gereken belli başlı kurallar bulunmaktadır. Özellikle öğrencilerin bölüm ne olursa olsun yeter ki yurt dışında okuyayım mantığı oldukça yanlış bir durumdur. Aba Psikoloji ve Danışmanlık Merkezi olarak bizler gerek yurt dışına öğrenci gönderdik gerekse yurt dışından öğrencileri kabul ettik. Bu tercihler içerisinde önem verdiğimiz nokta her zaman kaliteli bir üniversite ile beraber kaliteli bir bölümünde olması yer aldı. Dünyanın en iyi 40 üniversitesi içerisinde kaliteli bir bölüme yerleşebiliyorsa öğrenci eğitimini yurt dışında almalı, ancak bu üniversiteler arasına giremiyorsa Türkiye’de okumak o öğrenci için daha yararlı olacaktır.

Yurt dışındaki lisans eğitim programlarında özellikle 2 yıl pek bir şey öğretilmiyor. Çünkü bu süreç daha çok öğrencilerin ülkeye ve üniversiteye hatta insanlarına alışması için geçen süreleri kapsamaktadır. Eğer ki bu sayılı üniversitelerin lisans programlarına yerleşilemiyorsa yurtdışında eğitim durumunu ertelemek yerinde bir davranış olacaktır. Lisans programlarından ziyade yüksek lisans programları ya da doktora programları tercih edilmelidir. Bu aşamada yazılı olmayan bir kural vardır ki, o da; ‘hep bir adım sonrasını önce yap mantığı’ durumudur. Aba Psikoloji ve Danışmanlık Merkezi bünyesinde sınavlara hazırlanan çoğu öğrencimiz yurt dışı programlarının büyük bir kısmına tam burslu olarak yerleşmeyi başardılar.

Uluslararası eğitim programlarının önemli noktalarından biri de, öğrencilere yurt dışı görgüsünü sağlıyor olmasıdır. Çünkü yurt dışına çıkan bireyler o ülkenin kültüründen etkilenerek vizyon sahibi olmaktadırlar. Kültürel farklılıklar sayesinde bireyler kendilerinde yüksek bir bilinç ve farkındalık oluşturmuş hale geleceklerdir. Çünkü insanlar önce kendi kültürlerinde doğarlar ve sonra körleşirler. Sonra gider başka bir kültür içerisinde yeniden doğarlar ve yeni bir benlik kazanırlar. Son olarak da tekrardan kendi kültürlerine dönerler ve bir kez daha yeniden doğmuş olurlar.

Erasmus Nedir?

Yurtdışında eğitim almak isteyen çoğu öğrencinin başvurdukları ilk yer Erasmus programları olmaktadır. Günümüzde Türkiye’de bulunan çoğu üniversitede Erasmus ve Mevlana projeleri yer almaktadır. Birçok öğrenci farklı ülkelere eğitim için gidip farklı kültürlerle kaynaşarak öz güven sahibi olmaktadırlar. Bu durum hem iş hayatlarına hem de sosyal yaşayışlarına pozitif anlamda etki etmektedir. Türkiye’den yurt dışına giden çoğu öğrencinin yanı sıra ülkemize erasmus plus ile çok sayıda öğrenci eğitim almak için gelmektedir. Erasmus nedir sorularına cevap olarak eğitim için öğrencilerin başka ülkelerde yer alması şeklinde kısa bir tanımlama yapılmaktadır. Erasmus programı, Türkiye Ulusal Ajansı tarafından yürütülen bir programdır.

Öğrencilerin yurt dışı programları için uçağa atlayıp gitmeleriyle başlayan bu serüven; o ülkedeki insanların yeme şekillerinden tutunda ders çalışma şekillerine kadar farklılıkların olması öğrencilere tecrübe kazandırmaktadır. Yurtdışında eğitim almak özellikle lise sonrası dönemde son derece önemlidir. Çünkü birey çok iyi bir lise eğitimi alarak Türkiye’de bir lisans programına yerleştiği zaman kendini lise 5’e gidiyormuş gibi hissedecektir. Bu aşamada işte lisans eğitimini yurt dışında almak son derece önemlidir.

Erasmus Programı ile Uluslararası Eğitim

Erasmus plus ile yurt dışına giden öğrenciler lise düzeninden çıkarak farklı tecrübelere yol almaktadırlar. Hayatlarının her döneminde faydalanacakları bu tecrübeler ile iş ilişkilerinde, arkadaş ilişkilerinde ve zorluklarla başa çıkmada deneyim kazanmaktadırlar. Ayrıca bu deneyimler içerisinde evden uzaklaşıyor olmanın vermiş olduğu bir mekan değişikliği de bulunmaktadır. Çünkü kişiler bu sayede çamaşır yıkamasını, yurt ortamında kalmayı ve yabancı biri ile aynı odayı paylaşmayı tecrübe ederek eğitimini gerçekleştirmektedir.

Günümüzde hemen hemen tüm okulların Erasmus programları bulunmaktadır. bu eğitim sistemi ile yurt dışına çıkan kişiler farklı kültürlerle beraber o ülkenin iklimini, yaşamını ve ortamını da özümseyerek büyümeyi ve gelişmeyi sağlamaktadır. Erasmus plus ile özellikle Türkiye’nin 2 konusu uluslararası bir hal almış durumdadır. Bunlardan ilki; Bankacılık ve Finans, ikincisi ise; eğitim sistemidir. Çünkü özellikle yüksek lisans eğitim programları içerisinde büyük imzalar atmış öncü bir ülke konumundayız.

Yurtdışında eğitim programlarında bugün Avrupa’daki pek çok ülkeden daha iyi bir pozisyonda yer almaktayız. Özellikle kadın akademisyen sayısının en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz. Hatta kız öğrenciler tarafından belli bölümlerin tercih edilmesi konusunda da OECD ülkelerinin çoğundan üstün konumdayız. Bunların dışında akademik anlamda çok iyi olduğumuz bölümlerde bulunmaktadır. Bunların başında; tıp, mühendislik ve öğretmenlik branşları gelmektedir.

Bu durumların en büyük ispatı da Covid-19 pandemi sürecinde sağlık çalışanlarımızın göstermiş oldukları üstün başarılardır. Özellikle üniversite hastanelerinde gösterilen üstün başarılar mesleki anlamda ne kadar donanımlı olduğumuzu göstermektedir. Ayrıca eğitim sistemindeki aksaklıklar ilk başlarda şaşkınlıkla karşılansa da eğitimcilerimiz bu süreci yine çoğu Avrupa ülkelerden daha sağlıklı bir şekilde atlattı diyebiliriz. Tüm bunlar ışığında yurtdışında eğitim almak konusunda kendimizin güçlü ve başarılı olduğumuzu bilerek ve yoksunluk hissetmeyerek hareket ediyor olmamız çok önemli bir husustur.

Read More

Eğitim sistemi içerisinde bulunan öğrencilerin merak ettikleri konular arasında yetkinlik nedir sorusu yer almaktadır. Yetkinlikten kasıt öğrencilerin eğitim süreci içerisinde kendilerini her yönde geliştirebilme kabiliyeti sergilemeleri şeklinde ifade edilmektedir. Bireyler kendilerini bu kabiliyetler ile harmanlayarak özellikle sosyal çevrelerinde gereken tüm alakayı üstlerine çekmeyi başarmaktadırlar.

Özellikle lise ve üniversite çağındaki bireylerin kendilerini geliştirmelerinde birden çok yetkinlik vasfı bulunmaktadır. Bu vasıflara sahip olan bireyler diğer tüm normal bireylerden soyutlanarak tercih edilen hale gelmektedir. Kişiler kendi özelliklerinden ve vasıflarından yola çıkarak yetkinliklerini belirleme serbestisine sahip olmaktadırlar. Bireylerin yaşayışı, çevresi, hayata bakışı, sosyal yönleri gibi faktörlerin değişkenlik göstermesine paralel olarak yetkinliklerinin de farklılık göstereceği olağandır. Belli başlı yetkinliklere değinerek Aba Psikoloji ve Danışmanlık Merkezi olarak bizlerde öğrencilere kendilerini bulma konusunda yol gösterici konumundayız.

Yetkinlik Çeşitleri Nelerdir ve Neleri Kapsar?

1) Kişisel Yetkinlikler: Yetkinliklerin içerisinde ön önemli yere sahip olan grubu kapsamaktadır. Öğrenciler öncelikle kendi fiziksel özelliklerine ve duygularına hakim olmak konusunda kendilerini yetiştirmeleri gerekmektedir. Entelektüel gelişime açık olmak ve özgüveni yüksek tutmakta öğrencilerin eğitim süreçlerinde yanlarında bulundurmaları gereken özellikler arasındadır. Tüm bunların yanında inanç sistemi olarak türlü doygunluklara sahip olma konusunda da kişisel kabiliyetlere bağlı olmak ve bilmek son derece önemli olmaktadır.

2) Teknik Yetkinlikler: Kişisel kabiliyetlerin akabinde öğrencilerin teknik olarak da kendilerini yüksek tutmaları gerekmektedir. Teknik yetkinliklerden kasıt; öncelikle yurt dışına gidecek öğrencilerin başta İngilizce dilini biliyor olmasının yanında diğer yabancı dillerden de bilmesini kapsamaktadır. Bunların yanında bilgisayar dillerini çok iyi biliyor olmakta son derece önemli bir husustur.

3) Akademik ve Mesleki Yetkinlikler: mesleğiniz ya da akademik kariyeriniz hangi yönde ise o koşullara uygun kabiliyetleri geliştirmeniz önemli olacaktır. Aba Psikoloji ve Danışmanlık Merkezi olarak kendimize biçtiğimiz kabiliyet alanlarından biri psikolojidir. Psikoloji üzerine yapılan, uygulanan ve gelişen her ne var ise bünyemizde toplayarak hem dinamik kalma adına ilerleme kat etmekteyiz. Sizler de bulunduğunuz alanı doğru bir şekilde anlamlandırarak bu konu da kabiliyetleriniz geliştirebilirsiniz.

4)Sosyal Yetkinlikler: Sosyal ilişkilerin eğitim sistemi sürecinde iyi tutulması oldukça önemli bir husustur. Hem dijital ortamlarda hem de normal ilişkilerinde öğrenciler düzgün bir yönetim anlayışı ile hareket ederek bir adım önde olmayı başarmaktadırlar. Bulunduğunuz okul ortamlarında kendi döneminizden kişilerle beraber hem üst sınıflarla hem de alt sınıflarla ilişki içerisinde olmakta kişiyi gelişime hazırlamaktadır. Ve bu kişilerle iyi geçinme hissinin oluşması da ilişkiler açısından oldukça önemlidir.

Kendinizi su gibi; şeffaf, saf, duru, yalın, güçlü ama besleyici hissederek tüm bu özelliklere kabiliyetlerinizde yer verebilirsiniz. Çünkü suya herkesin ihtiyacı vardır ve bu eğitim sistemi içerisinde de ihtiyaç duyulanın siz olması gerektiğini unutmamalısınız. Özellikle suyun girdiği her ortama uyum sağlama özelliğini kendinize amaç edinerek bu doğrultuda hareket etmeniz sizin yararınıza olacaktır.

Diğer Kabiliyetler

Teknik ve Teknolojik Yetkinlikler: Tüm bu kabiliyet denemelerini hanemize katarak teknik ve teknolojik noktalara ulaşmamız gerekmektedir. Teknik ve teknolojik alanlar içerinde ‘Zoom’ programını ya da bir Instagram hesabını verimli kullanmak kişilerin faydasına olacaktır. Tüm bunlarla beraber genel gelişimlere de açık olmak gerekir.

Global Yetkinlikler: Öğrenciler gerek seçtikleri bölümler ile gerekse de gittikleri üniversiteler sayesinde dünyanın nereye gittiğini ve yönde gelişim gösterdiğini takip etmeleri gerekmektedir. Tüm bunların takibini yaparak eğitimlerini yerine getiren öğrenciler faydalı bireyler haline geleceklerdir. Bu takipleri sağlamak içinse; iyi ve doğru kitaplar tercih edilerek hızlı ve pratik bir şekilde sindirilmesi gerekmektedir. Geçerliliği ve güvenilirliği fazla olan kaynaklardan yararlanılarak da dünyanın ilerleyişi takip edilebilmektedir.

Öğrencilerde Öğrenme ve Eğitim Yetkinlikleri

Öğrencilerin ders çalışması konusunda çok önemli bir farklılıklar bulunmaktadır. Bu fark ise; eğitim almak ile öğrenmenin farklı şeyleri ifade ettiğidir. Eğitim almaktan kast edilen; online veya birebir yani yüz yüze alınan örgün eğitim şeklidir. Ancak öğrenme, eğitimden ayrılarak birkaç faktörün bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Ders çalışma olgunluğunun oluşabilmesi için bu farklılıkların biliniyor olması fayda sağlayacaktır.

Birincisi; örgün öğrenme adı verilen bu şeklinde öğrenci dersi derste dinleyerek yüz yüze dersi işleyerek gitmektedir. İkincisi; akademisyenler veya öğretmenler tarafından öğretilmeyen ancak onların anlatımından yola çıkarak yaygın bir öğrenme şekli geliştirmektir. Öğrenciler öğretmenlerinden etkilenerek bu öğrenme şeklini kendileri geliştirerek benimseme göstermektedirler. Üçüncüsü; gizli öğrenim diye nitelendirilen fark etmeden öğrenilen kısımları ifade etmektedir.

Diyelim ki; başka bir şehirden gelerek İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü’ne yerleştiniz. Benim size verdiğim eğitim yanında siz birde farklı bir şehre gelerek ve orada bulunarak yeni bir kültür tanımış oldunuz. Çünkü bu farklılık sayesinde sizde şehirleri ve kültürleri mukayese etme öğretisi oluşmuş oldu. Böylelikle bu tecrübelerinizi ve öğrenimlerinizi başkalarına da taşıyarak yaygın bir öğrenme biçimi oluşturmuş oldunuz.

Dördüncüsü; farkında olmadan arkadaşlarınızdan ve öğretmenlerinizden var olduğundan emin dahi olmadığınız konular hakkında bilinçaltını doldurabilirsiniz. Bilinçaltına yerleşen bu bilgiler sayesinde gizli öğrenme gibi bir yetkinlik kazanmış olmaktasınız.

Read More

Öğretmenlik mesleği eğitim sisteminin her aşamasında kendini gösteren önemli bir meslek dalıdır. Hangi eğitim sürecinde olunursa olunsun öğrencinin ayakta kalabilmesi için öğretmenlik müessesesi her aşamada son derece önemli bir yere sahip olmaktadır. Özellikle yüz yüze eğitimin yapıldığı eğitim kurumlarında öğretmenlerin sistem içerisinde bulunması türlü kolaylıklara sağlamaktadır. Öğretmenler hem geçmişin hem de günümüzün lideri konumunda olan kişiler arasında bulunmaktadır.

Aba Psikoloji ve Danışmanlık olarak bizlerde gerek birebir eğitimlerimiz de gerekse online eğitim üzerinden yapılan derslerimiz de öğretmenlerimizden gereken tüm verimi ve enerjiyi alarak ilerleme kat etmekteyiz. Günümüzde çoğu eğitim sistemi okul ortamında gerçekleştirildiğinden öğretmenlik mesleğinin önemi daha çok ön planda olmaktadır. Çünkü özellikle ilkokul öğrencileri online eğitim üzerinden algılama problemi yaşadıklarından öğrenme durumu da zorlaşmaktadır. Bu noktada online eğitimden ziyade eğitim sürecinde öğretmenlere ihtiyaç duyulmaktadır.

Öğretmenlik Mesleği ve Özelliklerinin Eğitim Ortamlarına Olan Katkıları

Öğretmenlik mesleğinin özellikleri göz önünde bulundurularak gelecekte olması gereken donanımları hakkında yoğunlaşmak mümkündür. Öğretmenlik mesleği eğitim sürecinin lider görevi konumunda bulunduğundan fazlasıyla önem verilmesi gereken meslek türlerindendir. Aba Psikoloji ve Danışmanlık üzerinden yapılan ZOOM sistemi ile de bünyemizde hizmet veren öğretmenlerimiz gerekli tüm etkinlikleri yerine getirmektedirler. Ve bizler öğretmenlerimizi sistem içerisinde ‘kolaylaştırıcı bireyler’ olarak adlandırarak onları eğitim hayatlarında cesaretlendirme adına destekleyici görevi üstlenmekteyiz.

Eğitimin her geçen gün öneminin artması üzerine öğretmenler artık öğrencilerin karşısında değil yanında yer alarak hareket etmektedirler. Öğretmenlerin görev pozisyonlarında böylelikle değişimler meydana gelmekte olup kendi yetkinlikleri üzerinde çalışmalara gideceklerdir. Öğretmenlik mesleği genel yeterlikleri sağlamada gerek ücretli gerekse de ücretsiz eğitimlerle kendi donanımlarına yatırım yaparak yetkinlik kazanmaktadırlar. Yetkinlikler içerisinde; bireysel, teknik, akademik ya da mesleki yetkinlikler yer almaktadır. Ayrıca sosyal yetkinliklere de ağırlık vererek eksikliklerini bu donanımlar sayesinde kapatmış olacaklardır.

Tüm bu gerçekler göz önünde bulundurulduğunda öğretmenler gelecek dönemin önderleri olarak eğitimde yerini alacaktır. Çünkü önder demek; içinde bulunulan döneme yeni bir sayfa açan ve değişimi sağlayan kişi olarak ifade edilmektedir. Ayrıca önder olarak adlandırılan öğretmenler; tarihte yer alan tüm tekerrürleri kıran, sürece yeni bir perde aralayan ve tabiri caizse yeni bir çağa adım attıran birey olarak nitelendirilmektedir.

Öğretmenlik Mesleğinin Önemi ve Eğitimdeki Yeri

Öğretmenlik mesleğinin önemi son zamanlarda karma eğitime geçmeyle beraber daha da artış göstermektedir. Online eğitim desteği ile gerçekleştirilen karma eğitim sistemi öğretmenler tarafından yürütülmektedir. Aba psikoloji ve danışmanlık hizmetleri ile yıllarca bu karma eğitim sistemi üzerinden hem eğitimlere devam edildi hem de desteklenmiş oldu. Öğretmenlik mesleği üzerinden yola çıkarak karma eğitim sistemi sayesinde öğretmenler papağanlaştırılmadan sağlıklı bir hizmet süreci sağlanmaktadır.

Online ve karma eğitim sistemleri üzerinden öğretmenler öğrencileri ile proje yapan, araştıran, farklı işlere ve kavramlara imza atan noktaya gelerek ilerleme sağlanacaktır. Çünkü bu süreçte eğitime devam edilerek yeni dönemde tüm bu yeniliklere hazır olmak gerekmektedir. Öğretmenler ve öğrenciler sürekli diyalog içerisinde bulunarak eğitim sistemi eskisine nazaran daha faal bir şekilde aksamadan ilerlemektedir.

Öğretmenlik Mesleğinin Eğitim Dönemleri Üzerindeki Etkisi

Öğretmenlik mesleği açısından önemli olan bir diğer husus ise öğrencilerin alan seçiminde karasız kalmalarının önüne geçmek olacaktır. Öğrencilerin özellikle derslerindeki yetkinlikleri göz önünde tutularak alan seçiminde öğretmenler yol gösteren konumda olmaktadırlar. Öğrencilerin matematik, fizik ya da kimya da olan yetkinlikleri veya Türkçe, sosyal ya da beden eğitimi gibi alanlara olan yetkinlikleri ayrıştırılarak onlara en uygun olan alana yönlendirmeleri yapılmaktadır. Aba psikoloji ve danışmanlık merkezi olarak bizlerde donanımlı kadromuzla öğrencilerimize gereken yönlendirmeleri yapmakta hassas davranarak hareket etmekteyiz.

Özellikle öğrencilerin sıklıkla kafa yordukları konular arasında bulunan hangi okul beni ileriye taşır düşüncesi oldukça yanlıştır. Hangi okul daha iyiden ziyade alanınıza hitap eden derslere eğilim göstermek daha yerinde olacaktır. Gireceğiniz imtihanlara hangi okul daha iyi düşüncesini beyin algılamaz ancak çözeniz soru sayılarını beyniniz rahatlıkla idrak edecektir. Çünkü lise döneminde önemli olan okul seçimi ile kafayı yormak değil, kendimi hangi okulda daha iyi ispatlayabilirim şeklinde hareket etmek en doğru hamle olacaktır.

Öğretmenlik mesleği öğrencileri sınavlara hazırlama aşamasında da destek sağlayan kurumlardandır. Öğretmenler her dönemde herhangi bir sınava öğrencilerinin hazırlanmasında etkin rol oynamaktadır. LGS’ye girecek olan öğrenciler özellikle dijital platformlarla olan bağlantılarına tamamen ara vermelidirler. Sadece sınav için gerekli olan online derslerine çalışırken kullanmaları gerekli olan dijital ortamı diğer sosyal medya mecralarında kullanmamaları onların yararına olacaktır. Çünkü beyin gördüğü bir resmi bin kelimeye bedel algısıyla hareket etmekte ve öğrenilen bilgilerin karışmasına sebebiyet vermektedir.

Son olarak sınavlara hazırlanan öğrenciler için öğretmenlik mesleğinin önemi bu dönemde kendini ortaya çıkarmaktadır. Eğitimcilere göre özellikle sabahları ve geceleri 1 saat olmak kaydıyla ders tekrarının yapılması sınavlarda elde edilecek başarılar açısından son derece önemlidir. Çünkü bu sistem sayesinde öğrenciler sınavlarına kadar eksiklikleri üzerinde hareket etmiş olacaklardır. Ayrıca sınavlara giriş yaptığımız şu son dönemeçte öğrenciler sınavların simülasyon halini uygulamaya koymalıdırlar. Simülasyon adı verilen bu sistem ile öğrenciler her gün sınav saatinde kalkıp, sınavdaki test sayısına göre kendilerini soru çözümüne yoğunlaştırmalıdırlar. Çözdükleri testlerin çözümlerine ağırlık verip tekrar etmeleri de son derece önemli olacaktır.

Read More

Son yıllarda beyin göçü oldukça yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından yaşanan bu göçler ile çoğu genç nüfus yabancı ülkelere gitmektedir. Türkiye’de iş sahalarında yaşanan aksaklıklar ve engeller sonucunda meslek sahibi kişiler ile bilhassa öğrenciler çareyi yurt dışına çıkmada bulmaktadırlar. İş alanlarında karşılaşılan maddi ve manevi sıkıntılar açısından özellikle kalifiye olan kişiler yurt dışına çıkarak işlerini orada devam ettirme arzusundadırlar.

Yurt dışına çıkmak ve orada yeni bir hayat kurmak her ne kadar kolay gözükse de yurt dışına çıkmanın da kendine göre zorlukları bulunmaktadır. Bu zorlukların başında aileden uzak kalmak ve farklı bir ortama girmek başta gelmektedir. Ayrıca iyi bir eğitiminiz yoksa eğer dil konusunda ve iletişimde de oldukça zorlanıldığı görülmektedir. Aba Psikoloji ve Danışmanlık Merkezi olarak bünyemizde bulunan öğrencilerimize başta dil eğitimi olmak üzere eğitimlerinde gerekli olan tüm kolaylıkları sunmaya gayret göstermekteyiz. Eğitimcilerimiz tarafından desteklenen dil eğitimleri sayesinde gittiğiniz yurt dışı eğitim programlarında rahatça hareket edebilmektesiniz. Beyin göçü örnekleri arasında günümüzde en fazla gerçekleştirilenler; Almanya, Kanada, İngiltere ve ABD olmaktadır.

Beyin Göçü Nedir? Beyin Göçünün Nedenleri Nelerdir?

Beyin göçü nedir ve beyin göçü ne demektir soruları geçmişten günümüze kadar gelmiş olan merak unsurları arasında yer almaktadır. Sorunun cevabını açıklayacak olursak; yetişmesi için büyük kaynakların gerekli olduğu veya yetiştirildikten sonra bulunduğu ülkede gereken ilgiyi ve alakayı görmeyen bilim insanının daha gelişmiş olan bir ülkeye gitmesini ifade etmektedir. Vasıflı insan gücü olarak da tabir edilen bu kavram genellikle kendini mühendislik ve tıp alanlarında göstermektedir. İyi eğitim almış, üretmeyi seven, sürekli düşünmeyi amaç edinmiş nitelikli çalışanların görev yapmak üzere gelişmiş olan bir ülkeye gitmesi durumuna karşılık gelmektedir.

Beyin göçü kavramından bahsetmek için terk edilen ülkenin göç edilen ülkeye göre gelişmişlik seviyesinin düşük olması gerekmektedir. Ülkeler arasındaki olanaklar açısından da belli bir farkın olması kriterler arasında bulunmaktadır. Bu kavram özellikle bilim olarak kendini geliştirmiş ülkelere yönelik yapılan kaynak aktarımını ifade etmektedir. Göçün ilk olarak görüldüğü ve kaynaklara geçildiği yerlerin başında Kanada ve ABD gelmektedir. 1960’lı yıllarda İngiltere’den yapılan göçler bu doğrultuda kayıtlara geçmiş bulunmaktadır.

Yurt Dışında Karşılaşılan Zorluklar Nelerdir?

Beyin göçü yapan özellikle üniversite öğrencileri gittikleri ülkelerde çoğu zorlukla mücadele etmektedir. Dil konusunda yaşanılan sıkıntıların başta geliyor olması ile beraber para kazanma açısından da zorluklar yaşanmaktadır. Özellikle öğrencilerin almış oldukları harçlar ile geçimlerini sağlamaları oldukça zor olmaktadır. Öğrenciler bu süreçte hem okuyup hem de ek işler ile geçimlerini sağlamaktadırlar. Çoğu gençler gittikleri ülkeler de kendi ihtiyaçlarını karşılayarak hayat mücadelesini öğrenmeye çalışmaktadırlar.

Dünya sektörü içerisinde yer alan Google, Facebook gibi bilişimin ön planda tutulduğu alanlar yüksek mühendislik isteyen iş kollarındandır. Özellikle bu firmalar çalıştırdıkları elemanlara yüksek maaş vererek kendilerine olan cazibeyi her geçen gün artırmaktadır. Bunu bilen çoğu genç insanlar orada çalışarak yüksek maaş kazanma gayretine girmektedirler. Oysa Aba psikoloji ve danışmanlık olarak bizler öğrencilerimizi iş aramak yerine iş kurma konusunda özendirmeye çalışmaktayız. Eğitim sürecinin her adımında yanında bulunduğumuz öğrencilerimizin çoğu bu günlerde kendi iş sahalarını kurarak Türkiye’den yapılan beyin göçü durumunun önüne geçmeyi amaçlamaktadırlar. Öğrencilerimizin büyük çoğunluğu eğitim içerikli start-up’lar kurarak Türkiye üzerinden tüm dünyaya iş yapmaktadırlar.

Türkiye’deki Start-Up Alanları

Beyin göçü nedenleri arasında yer alan gelişmiş ülkelere yönelik tercihler dünya ülkeleri arasındaki göçü çarpık bir şekilde gerçekleştirmektedir. Günümüz Türkiye’sinde Amerika’ya gitmeye gerek kalmadan rahatlıkla bilişim sistemleri üzerinden iş yapılabilmektedir. Özellikle Türkiye’de yer alan ODTÜ Teknokent ve İTÜ’de yer alan start-up’lar ihtiyaç duyulan strateji planlarını üretmede son derece önemli adımlar atmaktadır. Bu Teknokent’ler sayesinde Türkiye bilişim alanında çok yüksek ihracat rakamlarına imza atmaktadır.

Almanya’da gerçekleştirilen 2014 yılı raporlarına göre dünya 2025 yılında; Almanya, İngiltere ve Kanada olmak üzere bilişimde oldukça gelişme gösteren ülkelere beyin göçü yaşanacağı üzerine öngörüde bulunmuştur. Ayrıca bu rapor içerisinde bulunan psikolojik testlerin hazırlanmasında da Aba psikoloji ve Danışmanlık olarak bizlerde görev alarak çalışmalarda bulunduk. Bizlerinde katılmış olduğu bu rapora göre özellikle entelektüel seviyesi yüksek olan genç insan gücüne ihtiyaç duyulmaktadır.

Yine bu raporlar gösteriyor ki; 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya’yı Almanya yapan Türkiye’den göç edenlerin üstün çabaları olmuştur. Genç beyin gücünün en yüksek ülke sıralamalarında ilk sırada yer alan Türkiye olduğundan Almanya zaman içerisinde Türkiye’nin bu yönünden sıklıkla faydalanmıştır. Çünkü bir sistemin gelişmesini isteyen için önemli olan güç ve girdi insandır. Bilişimden tutun da tüm sektörlerin ilerletilmesinde insanın öngörüsü, yaklaşımı ve kalitesi ile fark atılabilmektedir. Bu fark kişinin kendi doğasında yer almaktadır. Bu kabiliyet para ile satın alınamamakta ya da bedava kazanılmamaktadır. Kişiler deneyimle bu farkları kendilerinde oluşturmaktadırlar.

Read More

Bildiğiniz gibi bir süredir yurt dışı eğitim, #MesleklerinGeleceği, #GeleceğinMeslekleri, bölüm seçimi, alan seçimi, meslek seçimi, burs ile okuma gibi bir çok alanda öğrenci ve velileri bilgilendiriyoruz. Open Day’leri yapma amacım, velilerin sürece hâkim olabilmesi ve öğrencilerin kariyer planlaması konusunda velilerin edineceği bilgilerle çocuklarını doğru yönlendirmelerinde destek olmak.

Open Day’lerin Amacı Ne?

Open Day’ler benim sosyal sorumluluk projem. Dünyanın eğitim ve diğer alanlarda gösterdiği değişimi takip ediyor, gidişatı gözlemliyor ve öğrencilerimizin bu yapıya entegre olmalarını sağlıyoruz. Dünyanın gidişatını anlamadan, yeni kararlara ayak uydurmadan devam edebilmek mümkün değil. Bu nedenle öğrencilerimizin seçeceği bölüm, alan, meslek, üniversite ve daha bir çok kararda bu değişimlerden haberdar olmalarını ve gerçekten yetkinlikleri olan, hayat boyu mutlu olabilecekleri seçimler yapmalarını sağlıyoruz.

Open Day – Ücretsiz Veli Bilgilendirme Toplantılarımız Artık Online’da!

Ülkemizin ve tüm dünyanın içerisinde bulunduğu olağanüstü durum nedeni ile, bu süreçte hem veli ve öğrencilerimizi doğru yönlendirmeye devam etmek hem de çalışan ve danışanlarımızın sağlığını korumak adına Open Day’lerimizi her Cumartesi ZOOM üzerinden yapmaya başladık. Sizler de bu süreçte doğru kararlar alabilmek, #GeleceğinMeslekleri ve #MesleklerinGeleceği hakkında bilgi sahibi olmak için online görüşmelerimize davetlisiniz. Bizlere aşağıdaki telefon numaraları ile ulaşabilir, hemen rezervasyon yaptırabilirsiniz.

0 (212) 945 29 03

0 (212) 287 86 06

0 (532) 296 86 12 

Open Day- (Ücretsiz Veli Bilgilendirme) toplantılarım ile ilgili daha fazla bilgi almak için YouTube videoma göz atabilirsiniz.

 

Read More

Üniversiteler hayatın dönüm noktası. Hem iş hayatına geçiş, hem de bir öğrencinin kendini keşfetmesinde önemli bir nokta. Kişinin hangi üniversitede hangi bölümü okuyacağına karar verirken bu konuda Yetenek Yönetimini devreye sokmak gerekiyor. Burada önemli nokta, gideceğiniz üniversitenin size uygun olup olmadığı.

21. Yüzyılda önemli bir konu, Akademik dil: İngilizce. Aynı zamanda bilim dilinin ötesinde, bugün medyada ve birçok teknoloji alanında İngilizce yeterliği aranıyor. Bu anlamda öğrencilerin İngilizce yeterliğini, özellikle meslekî anlamdaki yeterliğini ortaya koymaları gerekiyor. Dünya standartlarında, dünyanın terminolojisine uygun olan bir altyapıda dil yapısına ve bilgisine sahip olmanız lazım. Bu yüzden en çok aradığımız özelliklerden bir tanesi, öğrencinin, kendi yetkinliğini ve kendi alanında İngilizcesini iyi geliştirebilecek ve meslekî anlamda onu belli bir noktaya getirebilecek üniversitede okumasını sağlamak. Bu haritayı açtığınızda tabii ki Türkiye, paralelinde Amerika, Kanada, Avrupa, hatta İngiltere’nin ötesinde Uzak Doğu bile söz konusu. Bugün en önemli konu aslında bir ülkeye gitmek değil, hangi üniversiteye gittiğiniz önemli. Neden derseniz, üniversite ismi üstünde, “university” yani evrende bir şehre gidiyorsunuz. O yüzden sizin için önemli olan o üniversitenin hangi bölümünün sizin için uygun olduğunu çıkartmak. Ve o üniversitenin o alandaki yetkinliği önemli. O yüzden bizim bakmamız gereken en önemli konulardan bir tanesi, sizin bu üniversitelere girebilmek için yetkinliğinizin olması.

Not ortalaması tüm üniversitelere önemli bir girdi sağlıyor. Bunun dışında, yabancı dildeki yeterliğiniz, TOEFL ya da IELTS sınavlarındaki başarınız çok önemli. Bundan sonra bir ayrışım başlıyor. Eğer Avrupa’ya gidecekseniz ayrı, Amerika’ya gidecekseniz ayrı, Kanada’ya gidecekseniz ayrı, İngiltere’de, hatta Türkiye’de okuyacaksanız çok daha farklı stratejilere ihtiyacınız var. O yüzden aslolan, özellikle lise 1’den sonra 10. ve 11. sınıf olan sizin lise döneminizde, 12. sınıf yurt dışı eğitim için çok geç olduğu için, eğer yurt dışını düşünüyorsanız, 10. ve 11. sınıfta birinci derecede bu anlamda belli tedbirler almanız, gerekli sınavlara girmeniz gerekiyor. İşte eğer belli şekilde belli bir plan izlerseniz ve bunları üç aylık, altı aylık, dokuz aylık planlar ile takip etmeye başladığınızda birçok üniversiteye birden kabulünüz gelebilir. Bunlar arasında size en uygun olanını, özellikle de bursu olanları tercih edebilirsiniz.

Konu ile ilgili daha fazla bilgi almak için aba Eğitim YouTube kanalında yayınlanan Doç. Dr. Gamze Sart’ın süreci anlattığı videoya göz atabilirsiniz.

 

 

Read More

Üniversitelerde 4 tane büyük fakülte var: Tıp, Sanat, Sosyal Bilimler ve özellikle Mühendislik. Bunların elbette ara yönleri var. Mühendisliğin dışında Biyoteknoloji ve Genetik, alt yapıda Mimarlık, onun yanında Tıbbı destekleyen Psikoloji ve Eğitim, ve sonrasında da Görsel Sanatlar. Tam ortada bir zamanlar İşletme ve Finans dururken bugün ise: Antropoloji, Hukuk, ve özellikle de Bilgisayar Mühendisliği bildiğimiz üzere önde.

Geleceğin Üniversiteleri Neler?

Şimdi çok önemli bir noktaya doğru gidiyoruz. İşin özünde artık bu fakültelerin arasında, sahnede, %95’lik büyük oranıyla Tıp ve Yaşam Bilimleri bölümleri rol oynayacak. Ve bunun yanında da Mühendislik devreye girip akıllı şehirler ve akıllı evler ile beraber Mimarlık ön plana çıkacak. Peki Sosyal Bilimlere ne olacak? Sosyal Bilimler bu anlamda tüm Mühendislik fakülteleri ile beraber Tıp fakültelerinde birlikte ortak çalışma alanları oluşturacak. Üniversitelerin pek çoğunda “Humanities” diye geçen dersler artık Mühendislik fakültelerinin, Tıp fakültelerinin içinde yer almakta. Psikoloji, Genetik ve özellikle de Biyoteknoloji ve Biyomedikal alanlarında büyük gelişim var. Söylenen o ki, bugün itibarıyla işin % 65’i 2050 yıllarında bu alanda gidecek. Mimarlık ve İç Mimarlık veya Endüstriyel Tasarım, Ürün Tasarımı gibi alanlarda ne olacak? İşte orası da çok enteresan bir noktaya doğru gidiyor.

Bugün en fazla patentin alındığı alanlar; Akıllı evler, Akıllı şehirler ve Akıllı ulaşım ile beraber bu alanlar. Mühendislik ise artık  tüm alanlara hizmet eder konumda. Neden derseniz, Araştırma-Geliştirme çok önemli noktada. İnovasyon alanında, patentlerde ve pek çok farklı lisanslamalarda artık bugün Mühendislik fakültelerinin önemi yüksek. Psikoloji de yükselen bir trend. Bugün artık Psikoloji, Sosyal Bilimlerin altında değil, birinci derecede Yaşam Bilimlerinin altında. Üniversitelerin özellikle Master ve Doktora seviyelerinde farklı bölümler ön planda. Mesela Symbolic Systems. Stanford Üniversitesi’ndeki en önemli bölümlerden bir tanesi. MIT de bu anlamda yapılanıyor ve tekrardan şekilleniyor. Bu anlamda üniversiteye girecek olan öğrencilerin de altyapısında büyük değişiklik var.

Artık Kodlama olmadan üniversiteye kabul neredeyse imkânsız. İngilizce bilmeden bu üniversitelerde yer almak neredeyse imkânsızlaşırken; kodlama, bu fakültelerin içinde yer alan öğrencilerin olmazsa olmazı oldu artık. Tıp fakültesi öğrencisinde de, bir Sosyal Bilim öğrencisinde de artık kodlama aranıyor! Peki biz öğrencilerimizi nasıl yerleştireceğiz? Nasıl buralarda yer alacağız? Nerede Master ve Doktora yapmalıyız? Hangi alanlarda Master ve Doktora yapmalıyız? Bugün 2018-2020-2025 yıllarında mezun olan lise öğrencilerinin daha sonrasında, 4 yıl sonrasında üniversiteden çıktıklarında bu kişilerin farz edelim ki 2030 yıllarında piyasaya girdiklerinde alanda fark yaratmaya başladıklarında en az 40 yıl değer ürettiklerini düşünürseniz, bugün bizim artık akademisyenler olarak, bu işin uzmanları olarak, 2065’leri, 2085’leri planlıyor olmamız lazım. Bunun için birlikte, stratejik ve daha kaliteli bir yapılanmaya ve kaliteli bir kariyer yönetimine ihtiyacımız var.

Konu ile ilgili daha detaylı bilgi almak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube videosuna göz atabilirsiniz.

Read More

Son dönemde yaşanan salgın gelişmeleri, Türkiye’deki ve Türkiye dışındaki üniversitelerin almış olduğu kararlar gerçek anlamda pek çok öğrencinin ve ailesinin endişe konusu oldu. Bu tür bir salgınla karşı karşıya kalmak aslında beklenen, ama belli bir şekilde de birazcık habersiz, biraz da çaresiz kaldığımız bir süreçle karşı karşıya kaldığımız gündemi oluşturan önemli bir ajanda olarak karşımıza çıktı. Özellikle Amerika’daki üniversiteler, Hollanda’daki üniversiteler, Kanada’daki üniversiteler ve sonrasında Türkiye’deki üniversiteler; sırası ile üniversiteler kapanmaya başladı. İlk şaşırtıcı haberi, geçen Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan sabah aldım. Stanford Üniversitesi’nin email listesinde olan bir akademisyen olarak duyduğumda ilk önce inanamadım. Derslerin iki hafta boyunca ertelendiği söyleniyordu. Bunun hemen arkasından, Stanford Üniversitesi’ni; UC Berkeley, UCLA gibi okullar da içerik açısından değerlendirerek okullarını kapatıp online eğitime geçtiler. Akabinde bu durum, özellikle de stratejik karar, yine özellikle de Amerika’nın doğu bölgesindeki okullara sirayet etti ve sırasıyla MIT, Harvard, Columbia gibi üniversiteler kapılarını kapatıp online eğitime geçtiler. En kısa zamanda da uluslararası öğrencileri evlerine gönderme kararı aldılar.

 

 

 

 

 

 

Okulların kapatılması kararı alındıktan sonra pek çok akademisyen özellikle ödevleri online kabul edeceklerini ya da yapacakları sınavları online yapacaklarını açıkladılar. Ve tüm öğrencileri, özellikle de Paskalya nedeniyle eve gidecek öğrencilerin hiçbir şekilde vatandaşlıklarına bakmadan evlerine geri dönmelerini rica ettiler, tembihlediler, hatta tavsiye ettiler. Bazı üniversiteler özellikle öğrencilerinin geri dönmesini beklemeyerek, tamamen açılışlarını yani okul açılışlarını önümüzdeki Fall dönemi olan Ağustos ya da Eylül ayına erteledi. Bugün itibarıyla aslına bakıldığında pek çok yaz okulu belli bir şekilde kritik noktada askıda kalmış konumda. Özellikle okullar öğrencilerinin birinci derecede elbette ki can sağlıkları ve özellikle de genel itibarıyla sağlık konusunda önemli tedbirler almış konumda. Bunun için en önemli konulardan bir tanesi, virüsün bulaşıcılığını azaltabilmek için dersleri online’a geçirerek belli bir şekilde bulaşması ihtimalinin azaltılması. Yine önemli konulardan bir tanesi, bir akademisyen olarak, pek çok öğrenci ile karşı karşıya kaldığım için, akademisyenler de başta olmak üzere pek çok kişinin sağlığını korumak ve özellikle toplu taşıma içinde ya da yurtlarda kalan öğrencilerin sağlığını ön planda tutarak, öğrencilerin belli bir şekilde koruma altına alınması kararıydı bu. Ve gerçekten de doğru alınmış bir karar. Neden, derseniz, öncelikli olarak bu virüsün ve buna benzer virüslerin minimize edilmesi açısından yapılabilecek en doğru proaktif davranışlardan bir tanesi elbette ki en kısa zamanda okulların boşaltılıp kendi içinde belli bir koruma altına alınması.

Peki bundan sonra ne olacak? Şu anda en önemli konulardan bir tanesi şu elbette ki: Öğrencilerin sağlığını, güvenliğini elde ettikten sonra, asıl amaçları olan üniversitelerin veya okulların eğitim nedeniyle bu eğitimini en kısa zamanda online’a çevirmeleri ve internet üzerinden de öğrencilerin aslında belli bir şekilde bu zamanlarda okuma süreçlerini, derslerini verme süreçlerini, hazırlanması gereken ödevleri ya da araştırma projelerini remote diye tanımladığımız bir sistem içinde tamamlaması. Bu, önemli bir başka konuyu daha getiriyor. Bizler akademisyenler olarak, aynı zamanda da yönetimde yer alan akademisyenler olarak önemli tedbirler almak durumundayız. Aslına bakarsanız son 5 yıldır; biz ise kendimizi son iki yıldır açıkçası remote sistemine hazırlamış konumdayız. Çünkü dünya ciddi anlamda online eğitime uzun süredir hazırlanıyor. İsteyerek ya da istemeyerek belli bir şekilde online eğitim ile beraber online sistem içinde, remote diye tanımladığımız yapı içinde aslında araştırma projeleri de belli bir şekilde devrede olacak. Bu anlamda özellikle üniversiteyi sürdürülebilir kılmak adına üniversiteler bugün çok ciddi anlamda özellikle yönetimlerini yeniden yapılandırıyorlar. Özellikle bizim, bildiğiniz üzere, çok fazla öğrenciyi uluslararası düzeyde değişik üniversitelere yerleştirdiğimiz için bu anlamda son on gündür şiddetli şekilde değişimin getirmiş olduğu yapı içinde bizler de yeni bir yapılanma ve yeni bir online iletişim sistemine geçmiş konumdayız.

Çok pratik ve tedbirli bir şekilde üniversiteler, özellikle admission ofisleri, kendi stratejilerini belirleyerek bu kararları veriyorlar ve bu kararlar sürecinde de herhangi bir şekilde bu virüsün ya da bu hastalığın, bu salgının, pandemik bir süreç içinde, özellikle de öğrencilerin kabulleri sürecinde bir etki yaratmayacak ve gölge düşürmeyecek şekilde sistemlerini oluşturmuş durumda. O yüzden bu bizim için sevindirici bir konu. Özellikle de burs almak isteyen öğrenciler için de çok kritik bir dönem olması nedeniyle hiçbir şekilde bir aksamaya yol açmadan bu sistemin devam etmesi gerekmekte.

Konu ile ilgili daha fazla bilgiye ulaşmak için YouTube videolarıma göz atabilirsiniz.

Read More

Dünyada en iyi şirketlere baktığımızda en üst seviyede bulunan şirket yöneticilerinin MBA mezunu olduğunu görüyoruz. Ernst & Young, Deloitte, McKinsey & Company ve BCG grupları özellikle MBA mezunu tercih ediyor. GAMA diye bilinen Google, Amazon, Microsoft ve Apple da üst düzey pozisyonlar için MBA mezunlarını tercih ediyor.

Bugün MBA yapmak pek çok kişinin hayali. Özellikle belli bir süre çalıştıktan sonra veya çalışma hayatının belli bir aşamasına gelmiş olan kişiler MBA yapmak istiyorlar. Peki bu MBA nedir? MBA, Master of Business Administration olarak biliniyor. Türkiye’de ise İşletme Yüksek Lisansı olarak geçiyor. İş dünyasının özellikle 1900’lü yıllardan sonra farklılaşması ile beraber, var olan işletme okulları, daha farklı bir konuma geçti. Bu süreçte özellikle 2. Dünya Savaşı sonrasında şirketlerin küreselleşmesi ile birlikte daha odaklanmış iş gücüne ihtiyaç duyulması sonucu MBA mezunu insanlar tercih edilmeye başlandı.

İçerik ve Kapsamı Nedir?

1881’lerde başlayan ihtiyaç, özellikle Finans, Ekonomi ve İşletme alanındaki konum, 2003’lerden sonra başka bir boyut kazandı ve startup’ların devreye girmesi ile beraber MBA programları müfredatlarını değiştirdi. Özellikle iş dünyasının ihtiyacı olan Finans, Muhasebe, İstatistik gibi ana konular farklılaşarak 21. yüzyılın ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendi. Bunların arasında en farklı olanı Stanford Üniversitesi’nin bu programlar içinde Sosyal İnovasyon gibi yeni bir alanı da açmış olması bu farklılığın gerçekten en önemli göstergelerinden bir tanesi. MBA programları genellikle iki veya bir yıl sürüyor. Diğer master programlarına göre MBA, 60 kredi gibi, daha uzun süreli ve daha içerikli bir program aslında. Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde örgün veya online olarak 150 binden fazla kişi MBA programına katılıyor. 

MBA İyi Bir Yatırım Mı?

Dünya İşletme Enstitüsü’nün 2018 yılında yaptığı araştırmaya göre, MBA programına katılan kişilerin mezuniyet sonrasında maaşlarında %90 oranında artış olmuş. Bloomberg’in 2018 yılında yapmış olduğu araştırma ise çok daha ilginç. London Business School’dan mezun olan kişilerin maaşları ise en az %132 artmakta. Genel olarak, MBA mezunlarının diğer Master mezunlarından daha fazla gelir elde ettiği çok açık. Peki MBA programları ortama ne kadara mâl oluyor? Genel olarak Avrupa’da daha ucuz iken Amerika’da daha pahalı. Avrupa’da yaklaşık 100 bin Euro olurken Amerika’da bu tutar 160 bin ila 220 bin Dolar arasında değişiyor. MBA programlarının maliyetleri dışında aynı zamanda bireyin bir ya da iki yıl boyunca şirkete gitmemesinden dolayı ekstra bir gelir kaybı da oluyor. Her ne kadar belli bir maliyete ve belli bir zaman kaybına neden olsa da, MBA yapmanın çok ciddi şekilde avantajları var. MBA yapanların, özellikle şirketlerin üst düzeyinde yer aldığını görüyoruz. Son araştırmalara göre bu oran özellikle büyük şirketlerde %50’nin üstünde. Daha da önemlisi, MBA yapanların bu son yıllarda startuplarda kendi işlerini kurduklarına da şahit oluyoruz.

MBA Programı Tercihi

MBA programlarının en önemli aşaması, doğru MBA programının tercih edilmesi. Doğru MBA programını tercih ederken ilk dikkat edilmesi gereken konu elbette ki MBA programlarının akriditasyonu ve sıralaması. Dünyanın 70 ülkesinde MBA programları yapılmakta. Bu 70 ülkede de MBA programlarının belli bir akriditasyonu var. Bu akriditasyonda en önemli konular, içerik ile MBA programlarının yaratmış olduğu değer ve etki.

Londra’da yer alan AACSB (The Association to Advance Collegiate Schools of Business), 80 ülkede yer alan 800 MBA programını değerlendirmekte, bu değerlendirmeye göre de belli bir sıralama gerçekleştirmekte. Bu sıralamaya göre sadece %33 oranındaki MBA programı belli bir akriditasyon almış durumda.

Akriditasyon sonrasında en çok dikkat edilmesi gereken ikinci husus ise sıralamalar. QS’in 2019 MBA sıralaması şu şekilde:

Birinci üniversite: Stanford Graduate School of Business.

İkincisi: Harvard Business School.

Üçüncüsü: Penn Wharton.

Dördüncüsü: London Business School.

Beşincisi: MIT.

Altıncısı: INSEAD.

Yedincisi: HEC Paris.

Sekizincisi: Chicago Booth.

Dokuzuncusu: IE Business School.

Onuncusu ise: Columbia Business School.

Nasıl Kabul Alınır?

MBA programları tarafından kabul almak istiyorsanız ne yapmalısınız? Özellikle GMAT sınavına girmelisiniz ve iyi bir puan almalısınız. GMAT dışında, çalıştığınız yerden referans almalısınız. Özellikle iki veya üç tane düzgün referans sizin MBA konusunda kapınızı çok ciddi şekilde açar. Ola ki çalıştığınız iş yerinde gitmek istediğiniz MBA programının mezunları varsa, onlardan alacağınız referans mektupları da çok kıymetli. GMAT ve referanslar dışında bir diğer kıymetli alan ise sizin okullara yazacağınız essay’ler ya da niyet mektuplarınız. Bu niyet mektuplarınızın içeriği ve hazırlayacağınız özgeçmiş, gerçekten sizin o okula kabul almanızda büyük faktör.

Başvuru ve Burs

MBA programlarına ne zaman hazırlanmaya başlanmalı? MBA programları genel olarak üç ayrı zamanda kabul almakta. Bunların ilki Ağustos-Eylül, ikincisi Aralık-Ocak, üçüncüsü ise Şubat-Mart aylarında. Mümkünse o senenin Ocak ayında başlayıp, Şubat-Mart ayında tüm sınavlara girip yaz aylarında yazıları yazıp ve referansları alıp başvurulara başlamak lazım. Peki MBA programlarında burs imkânı var mı? Bazen bu üniversitelerin bizzat kendileri burs vermekte. Zaman zaman %100, zaman zaman ise % 75 veya %50 burs imkânı öğrencilere sunuluyor. Bunun dışında bir diğer burs imkânı ise MBA adaylarının, çalıştıkları firmalar tarafından desteklenmesi. Bu destekler bazen %100, bazen %50 yapılmakta. Ama sonrasında mutlaka bir çalışma şartı konulmakta. Burs başvuruları özellikle MBA başvuruları sırasında yapıldığı gibi, aynı zamanda o üniversiteden kabul aldıktan sonra da gerçekleştiriliyor.

MBA mezunlarının söylemine göre MBA programları ile sağlanan en büyük kazanç bireyin kendisine yaptığı yatırım ve tabii ki elde ettiği network. Bu yüzden kendine yatırım yapmak ve özellikle de network yatırımı yapmak isteyen bireylerin MBA yapmayı tercih etmelerini tavsiye ediyorum. Bütün bunların yanında aslında belli bir süre kendi yaşamınıza ara verseniz de gerçek trendleri ve gerçekte nelerin oluştuğunu izleme, inceleme, analiz etme ve daha da önemlisi geleceği okuma fırsatı yakalıyorsunuz.

 

Read More

Startupların en önemli sorunlarından bir tanesi, alanlarında uzman olup finansal yetkinliklerinin o kadar da gelişmemiş olmaları. İşletmeleri büyüten, geliştiren sadece maddî anlamda destek olmayıp aynı zamanda fikir ve strateji anlamında sistem oluşturmada ve en önemlisi network kurmada yardımcı olan “melek yatırımcılar” kimler acaba?

Melek yatırımcılar startupların ya da küçük şirketlerin erken döneminde devreye giren ve bu şirketlerin çok daha iyi konuma gelmesine yardımcı olan kişilerdir. Melek yatırımcılar genelde bireysel olarak hareket edebildikleri gibi, gruplar halinde de hareket ediyorlar. Bugün Silikon Vadisi’ne baktığınızda melek yatırımcıların bir arada bulunduğu kahveleri, restoranları görebilirsiniz. Hatta bunların çok yoğunluklu olarak oluşturulmuş network’leri de var.  Aynı benzer networkler Türkiye’de de, Avrupa’da da, İngiltere’de de ya da Uzak Doğu’da da yer almakta. Melek yatırımcılıkta birlikte hareket, gerçekten tavsiye edilen konulardan bir tanesi. Birlikte hareket ettiğinizde, sadece parayı bir araya getirip daha büyük bir maddî güç elde etmiyorsunuz, aynı zamanda network’ünüzü, bilgi ve tecrübenizi bir araya getirerek daha etkin olabiliyorsunuz. Bu anlamda sadece bir bölgeye sahip olacak bir networkünüzün de olmaması lazım. Tavsiyem, bu network’ü global anlamda olabildiğince taşıyabilmeniz. Örneğin benim de dahil olduğum KEIRETSU’da bu imkânlara ulaşmak çok mümkün. Farklı alanlarda, farklı bölgelerden gelen startupların doğru şekilde değerlendirilmesi, özellikle teknoloji değerlendirmesinin yapılarak, doğru yatırımın yapılması konusunda birlikte hareket etmenin faydasını görüyorsunuz. Melek yatırımcılığın bir diğer tarafı ise gerçekten verdiği paranın startup’lar için cansuyu oluşturması. Bugün pek çok startup, gidip bankalardan kredi alma imkânını yakalayamıyor. Kredi anlamında zorlanan bu şirketlerin arkasında bir gücün olması gerekiyor. İşte bu nedenden dolayı inovasyon ve teknoloji ekosistemlerinin en önemli besleyici ana merkezleri, “melek ağları”nın oluşturduğu merkezler. Bu merkezlerin asıl amaçları ne? Gerçekte şirketin oluşturmuş olduğu o biricik inovasyon ve teknolojiyi değerlemek ve o değerlemenin sonrasında o sisteme girmede kolaylık sağlayarak bir nevi liderlik ve önderlik yapmak. Melek yatırımcının sadece isminin olması bile birçok anlamda o startup ile ilgili olarak düşüncenin pozitif anlamda değişmesine neden oluyor. Bankaların o startuplara bakış tarzı değişebiliyor veya organik büyüme sırasında o şirketlerin vermiş olduğu hizmet, ürün ya da süreçlerden yararlanma imkânları çok daha etkin olabiliyor. Melek yatırımcılık sadece getirmiş olduğu para ile değil, aynı zamanda pazarlama alanında ya da finansal alanda göstermiş olduğu etkinlik ve yetkinlik ile de startuplara cansuyu oluşturmuş oluyor. Riski seven ve avantajı gerçek anlamda sadece bireysel değil, toplumsal anlamda da değere dönüştürmek isteyen kişiler melek yatırımcılar. Buna ek olarak aynı zamanda melek yatırımcının en önemli avantajlarından bir tanesi, yatırım alanında çok sayıda ve enteresan sektörlerden gelen network’e de sahip olması. Bu kadar faydanın yanında asıl en önemli faydalardan bir tanesi ise startuplar için aslında bu işte hâmilik yapıyor olmaları. Bunun arkasındaki en önemli sebeplerden bir tanesi elbette ki gerçekten o kişilerin tecrübelerinden ve yetkinliklerinden faydalanabilmek.

Melek yatırımcılığın aslında devletin desteğine de ihtiyacı olması önemli bir konu. Günümüzde “üçlü sarmal” diye geçen, hatta “dördüncü sarmal” olarak bilinen devletin müdahalesi, gerçekten çok kıymetli. İşte reformlarıyla, vergi reformlarıyla aslında bu alana önayak olması da çok anlamlı. Ülkemizde 15 Şubat 2013 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanan Bireysel Katılım Sermayesi Yönetmeliği, bizim için gerçekten bu alandaki bir değişimin başlangıcı. Devletin kanunlar çerçevesinde belirlediği ve belli şekilde sınırladığı bu lisans aslında 5 yıl geçerli ve 20 tane startup’ın desteklenmesine yardımcı oluyor. Melek yatırımcı için vergi desteği 1 milyon Türk Lirası’na kadar çıkıyor. Böylece melek yatırımcı, yapmış olduğu yatırımın % 75’ini vergiden düşebiliyor.

Daha fazla bilgi almak için YouTube videoma göz atabilirsiniz.

Read More