Author admin

Doğa kültür ve yetiştirilmenin birbiriyle bağlantısı nedir? Genetik özellikler insanın yaşamını ve insanın sağlığını ne ölçüde etkiler? Kültürel özellikler sağlığımızı ve yaşamımızı nasıl yönlendirir? Yetiştirilme tarzı ve yaşam biçimi ile genetik faktörlerin etkisinin azalması mümkün mü? Beslenme alışkanlıkları genetik hastalıkların önüne geçebilir mi? Bu soruların yanıtlarına birlikte göz atalım…

Doğa Kültür ve İnsan Özellikleri Arasındaki Bağ

Doğa kültür ve insan özellikleri arasındaki bağ geçmişten günümüze hep araştırılan bir konu olmuştur. 60’lı yıllarda yapılan araştırmalar ve elden edilen veriler neticesinde bazı sonuçlara ulaşılmıştı. İnsanların özelliklerine bakıldığında ve değerlendirildiğinde; ana yapı olarak değerlendirildiğinde genetik faktörlerin neredeyse bütünüyle etkili olduğu düşüncesi ortaya atılmıştı. Uzun bir süre boyunca gerçek anlamda bakıldığında insan üzerinde doğanın yani “nature”ın, genetik faktörlerin çok önemli olduğuna inanıldı ve bu görüş savunuldu.

Süregelen araştırmalar ile uzun süren savunulan bu görüşün yerini, insanın hem doğasından, genetik faktörlerinden aldığı unsurların hem de yetiştirilme kültürünün etkili olduğu düşüncesi aldı. Her iki unsurun insan üzerinde %50 oranında etkisi olduğu şeklinde değerlendirmeler ortaya konuldu.

Kültürel Özellikler Genetik Faktörlerin Geri Planda Kalmasına Yol Açabilir

Yapılan araştırmalar ve bugün elde edilen veriler gösterdi ki doğa kültür ve yetiştirilmenin insan üzerinde neredeyse eşit bir etkisi ve önemli bir dengesi var. Bir örnekle açıklamak gerekirse; bir çocuğun baskın bir şekilde boyunun uzaması, göz rengi, saç rengi gibi fiziksel birtakım özellikleri doğa ile alakalı olabilir.  Ancak bu her zaman yeterli olmayabilir. Bir çocuğun potansiyelinde, genetik yapısında uzun boylu olmak varken, yapmış olduğu aktiviteler, beslenme alışkanlıkları, karbonhidrat yerine protein ağırlıklı beslenmesi, basket oynaması, kıkırdak ve kas gelişimini sağlayan gıdalar tüketmesi gibi öğelerin artması nedeniyle çocuğun normalden birkaç santim daha uzun olması mümkün olabiliyor. Ya da tam tersi durumlar ortaya çıkabiliyor. Yetiştirme tarzı ve kültürel özellikler nedeniyle genetik faktörler geri planda kalabiliyor.

Bir başka örnek olarak; Amerika’daki basketbol ekosistemine giren bir çocuk, oradaki sistem içerisinde yeniden yapılanıp, şekillendirilebiliyor. Bugün baktığımızda, Yugoslav oyuncuların pek çoğu Amerika’da basketbol oynuyor. Aslında Amerika ile Yugoslavya’yı mukayese ettiğimizde Yugoslavların basketbola çok daha yatkın olduğunu görebiliyoruz. Yani bu anlamda doğanın çok yoğun olduğu ama Yugoslavların içinde bulundukları kültürün, yetiştirme ortamlarının Amerika kadar basketbolda zengin olduğunu göremediğimiz için, basketbol o kadar değer görmediği için burada durum değişiyor. Doğa, kültür ve yetiştirilme ilişkisini bu noktada daha net görmemiz mümkün olabiliyor.

Kültürel Özellikler Genetik Risk Faktörlerinin Azalmasını Sağlayabilir

Ailesinde kalp hastalığı riski olan bir birey, genetik kodlarında kalp problemleri olmasına karşın iyi yetiştirilmesi, kendisi için oluşturduğu kültürel alt yapı, beslenme modeli ile risk oranını azaltabiliyor. Yapılan bazı araştırmalar genetik olarak kalp krizi geçirme riski aynı olan iki kişinin yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları neticesinde risk oranlarının farklılaşmasına yol açtığını ortaya koyuyor. Örneğin; söz konusu iki kişiden biri Akdeniz yemek kültürüne sahip, bir diğeri ise “junk food” olarak tanımlanan abur cuburları, kola, patates kızartması, karbonhidrat, ağır yağları tüketiyor. Bu noktada elbette ikinci kişinin sağlığının çok daha hızlı bozulması ve kalp krizi riskinin çok daha yüksek oranda olması söz konusu oluyor.

Kısacası; doğa kültür ve yetiştirilme tarzı insan yaşamı üzerinde dengeli bir biçimde etkili olabiliyor. Bazı özellikleri yalnızca genetik faktörler ya da yalnızca kültür ile açıklamak mümkün olmuyor. Bu konuda daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Duygusal beden, bireyin duygularını ve duygu değişikliklerini barındırır. Duygusal bedendeki değişimlerden, olumlu ve olumsuz tüm süreçlerden fiziksel beden de eş zamanlı olarak etkilenir. Duygusal bedenin zarar görmesi enerji akışının bozulması ve tüm vücut sisteminin olumsuz yönde etkilenmesine yol açabilir. Duygusal beden bir çocuk için en önemli konulardan bir tanesi olarak görülmelidir.

Anne ile Çocuk Arasındaki Bağ Duygusal Beden Açısından Önem Taşır

Çocuk, 0 – 7 yaş döneminde  duygusal bedenini keşfetmemiş olsa da özellikle süreç boyunca annesi ile “attachment” olarak da tanımlanan bağlılığını sürdürüyor olması önem taşır. Bu dönem içinde anne kalbinin sesi ve ritmi çocukların alışık olduğu bir sestir ve duygusal bedeninin gelişimini noktasında anne ile çocuk arasında bağ bu yüzden önemlidir.

Duygusal Mahrumiyet Birtakım Problemleri Beraberinde Getirebilir

Eğer bir çocuk bebeklik ve çocukluk döneminde duygusal mahrumiyet yaşadıysa, ilerleyen süreçlerde özgüven problemi, anksiyete, panik atak, kompleks, cinsel sapkınlık gibi ciddi problemlerin ortaya çıkması söz konusu olabilir. Duygusal mahremiyet, anksiyete, özgüven problemi gibi bireyin tüm hayatını etkileyebilecek sorunları tetikleyen bir unsurdur.

Okul Öncesi Eğitim Duygusal Beden Gelişimi Noktasında Önemlidir

Çocuklar için okul öncesi eğitim önemi tartışılamaz bir konudur. 0 – 7 yaş dönemi oldukça önemlidir. AÇEV’in kullanmış olduğu “7 çok geçtir!” kavramı aslında bu anlamda bir nevi gösterge olarak kabul edilebilir ve burada okul öncesi eğitimin önemi vurgulanır. Çocuklar bu dönemde aynı zamanda spiritüel bir beden de gerçekleştirirler. 11 yaşına kadar çocuklar için soyut kavramlar tam olarak anlaşılamaz.

6 – 11 yaş dönemi “somut işlemler dönemi” olarak adlandırılır. Görmedikleri ve dokunmadıkları şeyleri anlamlandırmakta zorlanırlar. Somut işlemler dönemi süresince, somut kavramlar çocuklar için daha anlamlı bir noktada durur. Bu nedenle, genellikle toplumlarda Allah Baba, Tanrı Baba gibi kullanımlar yaygındır. Bu kullanımların çıkış noktası çocukluk dönemidir. Çocuk bu anlamda babasını, büyüğünü de yüceltir ve önemli bir yere koyar. Birtakım tinsel, soyut kavramlar, elle dokunulamayan kavramları, somut kavramlara dönüştürerek anlamaya gayret eder. Bunları, tanrısallaşmış öğelere dönüştürebilir ya da böyle değerlendirebilir. Burada tinsel gelişimin de söz konusu olduğu görülebilir.

İnsanı İnsan Yapan Dört Beden Uyum İçinde Olmalıdır

Bu noktada bakıldığında, insanı insanı yapan dört bedenin (fiziksel beden, duygusal beden, entelektüel beden, spiritüel beden) kendi içinde dengeli olması, uyum içinde çalışıyor olması, sağlıklı bir gelişim içinde olması hem çocukluk hem de ileriki yaş dönemleri açısından kritik bir öneme sahiptir. Ve bu konu üzerinde durulması gereken en önemli konulardan bir tanesidir.

Duygusal beden ve erken yaşlardaki önemli rolü ile ilgili daha detaylı bilgiye ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilirsiniz. Daha fazla içeriğe ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Yabancı öğrenci olarak tıp okumak için neler yapılması gerekiyor? Hangi sınavlar alınmalı? Başvuru koşulları neler? Birlikte göz atalım…

Yabancı Öğrenci Olarak Tıp Okumak İçin “YÖS”

Türkiye’de yabancı öğrenci olarak tıp eğitimi için “Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı” yani kısaca YÖS sınavını almış olmanız gerekiyor. 2010 yılına Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından düzenlenen YÖS, 2011 yılında alınan karar doğrultusunda üniversiteler tarafından düzenlenmeye başladı. YÖS sınavı, yabancı uyruklu adayları, doğumla Türk vatandaşı olup İçişleri Bakanlığı’ndan Türk vatandaşlığından çıkma izni alan adayları, yabancı uyruklu olan ancak sonradan TC vatandaşlığına geçen ya da çifte vatandaş olan adayları kapsıyor ve Türkçe, İngilizce, Almanca, Arapça ve Rusça olmak üzere 5 farklı dilde uygulanıyor.

YÖS ile Tıp Fakültelerine Başvuru

YÖS sınavı için artık merkezi bir sınav olmaması nedeniyle, üniversitelerin yaptığı sınavlar arasında soru tipleri ve puan hesaplama yöntemleri açısından bazı farklar bulunabiliyor. Bu nedenle sınav başvurusu öncesinde üniversitenin beklentilerini ve sınav içeriğini dikkatle incelemek gerekiyor. Ancak; tıp fakültesinde eğitim alabilmek için hangi ülkede okuduğunuz ve hangi sınav neticesinde kabul aldığınız fark etmeksizin mümkün olan en yüksek skoru elde etmeniz gerekiyor.

Yabancı Öğrenci Olarak Tıp Okumak İsteyenler İçin Kontenjan Sınırlaması

Yabancı öğrenci olarak tıp eğitimi istiyorsanız devlet üniversiteleri için kontenjanların sınırlı olduğunu bilmelisiniz. Üniversitelerin YÖS sınavı ile başvuru yapan öğrencilere tanıdığı kontenjanlar en fazla 20 öğrenci ile sınırlı tutuluyor. Ancak; merkezi bir sınav sistemi bulunmadığı için birçok üniversiteden aynı anda kabul alma şansınız da bulunuyor. Vakıf üniversitelerinde ise kontenjanların devlet üniversitelerine oranla daha fazla olduğu biliniyor.

YÖS Sınavı İçin Nasıl Hazırlık Yapılmalı?

Yabancı öğrenci olarak tıp için planlı ve stratejik bir çalışma gerekiyor. Tıp fakülteleri, dünyanın neresinde olursa olsun en başarılı ve sınavlardan en yüksek skorları elde etmiş öğrencileri kabul ediyor. Bu noktada; doğru kaynaklarla YÖS sınavına hazırlık yapmak önem taşıyor. Bunun yanı sıra; profesyonel destek almak ve sınav sürecinde uzman yardımına başvurmak çoğu zaman kilit bir rol oynayabiliyor. Kısacası; rakiplerinizin arasından sıyrılmanız ve tıp fakültesinde eğitim almaya hak kazanabilmeniz için uzun soluklu ve zorlu bir süreç sizi bekliyor.

Yabancı öğrenci olarak tıp okumak ve YÖS sınavına hazırlık hakkında daha detaylı bilgi için Doç. Dr. Gamze Sart web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe başvurmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Eğitime dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Yapay zeka çağında gelişen teknolojiler hangileri? Dijitalleşme yaşadığımız dünyayı nasıl etkiliyor? Geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği nasıl şekillenecek? Önümüzdeki 10 yıllık süreçte bizi neler bekliyor? Tüm bu soruların yanıtlarına birlikte göz atalım…

Yapay Zeka Çağında Gelişen Teknolojiler: 5G Teknolojisi

Yapılan pek çok çalışma ve teknolojinin günümüzde geldiği nokta dijitalleşmenin dünyayı değiştireceğini gösteriyor. Hatta değişim çoktan başladı bile… Yapay zeka çağında gelişen teknolojiler denildiğinde akla ilk akla gelenlerden biri hiç şüphesiz ki 5G… 5G teknolojisi ya da bir diğer adıyla 5. nesil mobil telekomünikasyon hizmeti verilerin şu an hali hazırda kullanılan 4G teknolojisine göre 10 kat daha hızlı iletilmesine olanak veriyor.

Ücretsiz İnternet ve Starlink Projesi

2027 yılı itibariyle özellikle internetin ücretsiz olup devletler tarafından kontrol edilemeyecek olacağı konuşuluyor. Bu durumun özellikle Elon Musk’ın “Starlink Projesi” olarak tanımladığı proje ile beraber devreye girmesi, internetin her yerde ve her şekilde kullanılabilecek olması ve bunun 5G ile uyumlu telefonlar ile beraber kullanılabilecek olması dünyayı bambaşka bir noktaya getiriyor olacak.

Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği

Bugün internet hızı pek çok bilgiye erişime olanak veriyor. 5G teknolojisi ile aklınıza gelebilecek her türlü bilgiyi çok daha hızlı indirebiliyor olacaksınız. 5G teknolojisi holografik çalışmalara imkan veriyor olacak. Bu noktada değerlendirilecek pek çok farklı alan var fakat bu alanın en önemli ajandalarından bir tanesi dünyanın bu değişiminin, özellikle de yapay zeka ile beraber meslekleri de etkileyecek olması. Yapay zeka gelişen teknolojiler ve meslekler açısından büyük değişimler söz konusu olacak. Hiç tahmin edemeyeceğiniz alanlar ve meslekler değer kaybediyor olacak.

Yapılan çalışmalar 2020 ve 2050 yılları için bazı verileri ortaya koyuyor. Özellikle 1980’lerde yapılan çalışmaların bir öngörüsü var. Yapay zekanın gündeme gelmesi ile birlikte algoritmaların ya da modellemelerin, makine öğrenmelerinin sayesinde bankacılıktan eğitime emlak sektöründen tıp alanına hukuka kadar birçok alanda değişim bekleniyor. Ve bu değişim sonunda %84 oranında mesleklerin de etkileneceği düşünülüyor. Aslında söz konusu çalışmalar bu değişimin 2030’larda 2040’larda olacağını gösterse de beklenen öngörülen bu gelişmelerin beklenenden çok daha erken başladığı görülebiliyor.

Yapay zeka çağında gelişen bu teknolojiler yepyeni alanlar açacak. Peki; bu durumda ne yapılması gerekiyor? Alanda yer alan ve mesleki anlamda kariyer danışmanlığı yapanların, eğitimcilerin, bu büyük belirsizlikte, yapay zeka çağında, bu değişimleri bir an önce içselleştirerek, gençlere öğrencilere yönelik stratejik planlar yapıyor olması gerekiyor. Gençlerin bu yüzyılın ihtiyaçları doğrultusunda yönlendirilmesi ve doğru meslek alanlarında kariyer hedeflerini gerçekleştirmesi önem taşıyor.

Yapay zeka çağında gelişen teknolojiler, geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği, kariyer danışmanlığı, dijitalleşme gibi çeşitli konularda daha detaylı bilgi edinmek için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilirsiniz. Eğitime ve kariyere dair daha fazla içeriğe ulaşmak için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Çocuk psikolojisinde ailenin etkisi nedir? Aile ve çevre bireyin yaşantısını nasıl etkiler? İçinde bulunduğu ekosistem bireyi nasıl etkiler? Çocukların toplumsallaşma süreci öncelikli olarak ailede başlar. Çocuğun davranış kalıpları ve toplumsal değerleri başlangıçta aile içerisinde şekillenir. Özellikle 0-7 yaş dönemi çocuk gelişimi ve psikolojisi açısından kritik bir süreçtir. Biyo-psiko-sosyal gelişim söz konusu olduğunda ailenin önemi yadsınamaz. Aile yaklaşımı ve çocuğun yaşadığı ortam çocuğun kişiliği üzerinde önemli ölçüde etkilidir.

Çocuk Psikolojisinde Ailenin Etkisi: Öncelikle Çocukları İyi Tanımak Gerekiyor

Peki; çocuk psikolojisinde ailenin etkisi ne ölçüde olur? Çocuğun kişiliğinin oluşumu sürecinde çevre koşulları, genetik özellikler gibi birtakım unsurlar etkili olur. Çevresel koşullar ise ebeveyn eliyle düzenlenebilir. Ebeveynler öncelikli olarak çocuklarını iyi tanımalı ve davranışlarını doğru yorumlayabilmelidir. Aksi halde çocukların sağlıklı gelişimi için yapılan yönlendirmeler etkisiz kalabilir.

Ait Olduğumuz Gruplar Kişiliğimizi Etkiliyor

Genel itibariyle her bireyin fiziksel bedeni, duygusal bedeni, zihinsel entelektüel bedeni ve spiritüel bedeni vardır. Her birey bir ekosistemin parçasıdır. Aile, okul, iş hayatı ve ait olduğumuz gruplar bu ekosistemi oluşturur. Örneğin, tuttuğumuz takımlar; Fenerbahçeli, Galatasaraylı ya da Beşiktaşlı olmak… Mensubu olduğumuz dini gruplar, kültürel gruplar, mesleki gruplar… Kısacası ait olduğumuz tüm gruplar kişiliğimizi ve yaşam biçimimizi etkiler.

Bireyler Ayna Nöronlar İle Etkileşime Giriyor

Bunun yanı sıra; psikolojik süreçlerimizi ve yaşantımızı etkileyen çok önemli bir başka grup, arkadaş gruplarıdır. Harvard Üniversitesi‘ne göre en yakın 3 arkadaşımız kişiliğimiz ve geleceğimiz hakkında ipuçları verebilmektedir. Bireyler ‘mirror neurons’ olarak tanımlanan ayna nöronlar vasıtasıyla birbiriyle etkileşime girerler ve yine ayna nöronlar sayesinde birbirlerinden etkilenirler.

Okul Öncesi Süreç Önem Taşıyor

Çocuk psikolojisinde ailenin etkisi denildiğinde dikkat çeken önemli bir nokta mevcuttur. 0-7 yaşa kadar olan dönemde aile dominant bir şekilde ön planda yer alır. Aile ilişkileri, çocuğun psikolojisi üzerinde birinci derecede etkilidir. Aile yaklaşımı ve aile ilişkilerinde özellikle bu dönemde yaşanan sıkıntılar eş seçimi, iş seçimi, özgüven gibi konular üzerinde önemli bir etki yaratır. Bu anlamda özellikle okul öncesi dönemde ebeveynler çocuklarıyla sağlıklı iletişim kurma yollarını mutlaka bulmalı gerekirse bu konuda yardım almalıdır.

Çocuk psikolojisinde ailenin etkisi, çocuklarla iletişim kurma yolları, çocuklara özgüven kazandırma yolları gibi pek çok konu hakkında daha detaylı bilgi ve destek almak için Doç. Dr. Gamze Sart ve aba psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Eğitim ve psikolojiye dair daha fazla içeriğe ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart web sitesini ziyaret edebilirsiniz ya da YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Meslek seçiminde ailenin rolü nedir? Meslek seçimi sürecinde aileler çocuklarını yönlendirmeli mi? Karar süreci nasıl ilerlemeli? Meslek seçimi yaparken aileler bazen çocuklarını yönlendirmek isterler. Çocuklarının tıp, mühendislik, hukuk gibi alanlara yönelmesini isteyen ve bu konuda ısrarcı davranan ailelerin sayısının oldukça fazla olduğu söylenebilir. Çünkü aileler meslek seçimi konusunda çoğu zaman kaygılı olabiliyorlar.

Özellikle çocuklar lise çağına geldiklerinde iyi bir işe ve yeterli maddi kazanca sahip olması her ebeveynin isteği… Her aile çocuklarını iyi yerlerde görmeyi arzu ediyor. Fakat bu istekler çocuklar üzerinde zaman zaman olumsuz etki yaratabiliyor?

Meslek Seçiminde Ailelerin Yaklaşımı Nasıl Olmalı?

Peki; meslek seçiminde ailenin rolü ne olmalı? Aileler bu süreçte çocuklarına nasıl yaklaşmalı? Bu noktada ailelerin bazen geri planda kalıp söz hakkını çocuğa bırakması gerekiyor. Ekonomik güç ya da toplumda saygınlığının yüksek olduğu düşünülen meslekler başarılı bir kariyerin kapılarını açsa da her bireye mutluluk getirmiyor. İşinde mutlu olmayan birey ise çoğu zaman potansiyelini gerçekleştiremiyor. Çocuklar üzerlerinde baskı hissettiklerinde kaçma davranışı gösteriyorlar. Bu noktada bu döngüyü, bu bağı kırarak işe başlamak gerekiyor. Çocukları sürekli olarak, “hadi oğlum”, “kalk kızım”, “telefonu bırak kızım”, “gitme kızım”, “yapma kızım” gibi baskı altında hissettiren yaklaşımlardan kaçınmak gerekiyor.

Tıp, hukuk, mühendislik, mimarlık, psikoloji, görsel sanatlar, biyoteknoloji hangi alan seçilirse seçilsin; öğrenci lise, lisans, lisansüstü hangi eğitim düzeyinde olursa olsun kalıplaştırmaktan vazgeçiyor olmak gerekiyor.

Meslek Seçiminde Ailenin Rolü Nedir? Çocuklar Belli Kalıpların İçine Sokulmamalı

Başarılı olup aynı zamanda mutlu olan bireylerin nasıl bulundukları noktaya geldiği, arka planda nelerin olduğu incelendiğinde sevdikleri alanda eğitim aldıkları ve kariyerlerini de buna yönelik kurdukları ortaya çıkıyor. Çünkü; sevdiği alan devreye girdiğinde beceriler de ortaya çıkmaya başlıyor. Bu noktada meslek seçiminde ailenin rolü hakkında şunu söyleyebiliriz; ailelerin çocuklara kaftan biçmemesi gerekiyor. Çocukları belli kalıpların içine sokmaması gerekiyor. Çocukların sevdiği alanı keşfetmesi ve meslek seçimi stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı ile belirlenebiliyor ve bu noktada doğru seçimler mümkün olabiliyor.

Ailelerin, çocukları hangi alanı tercih etmek istiyorsa, kendini hangi meslekte daha mutlu hissedecekse sorgulamadan ve yargılamadan arkasında durduklarını belirtiyor olmaları gerekiyor. Gençlerin hangi mesleği seçtiği farketmeksizin anne ve babalarını karşılıksız sevgiyle yanlarında görüyor olmaları gerekiyor.

Meslek seçiminde ailenin rolü, alan ve bölüm seçimi, stratejik yetenek yönetimi ve kariyer danışmanlığı gibi konularda daha detaylı bilgi edinmek için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilirsiniz. Eğitim ve kariyere dair daha fazla içeriğe ulaşmak isterseniz web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Akademik ve iş dünyası özgeçmişi zaman zaman birbiri ile karıştırılsa da bu iki özgeçmiş arasında da oldukça büyük farklar bulunmaktadır. Pek çok insan bu farkları bilmemekte ya da farklı özgeçmişler oluşturmak için uğraşmamaktadır. Tabi bu durumda beraberinde başarısızlıkları ya da olumsuz dönüşleri bireylere getirmektedir. Yanlış hazırlanan özgeçmişler yüzünden insanların iş bulması zorlaşmakta ya da akademik olarak kabulleri olumsuz sonuçlanmaktadır.

Doğru akademik bir özgeçmiş oluşturmak özellikle öğrencilerin yurt dışı üniversite başvurularında önemli bir rol oynamaktadır. Diğer bir yandan iş dünyasında da özgeçmiş oluşturulurken gelecekte iş dünyası nasıl olacak gibi soruların bilinmesi ve özgeçmişin buna göre oluşturulması gerekmektedir. Her iki özgeçmiş de kendine özel stratejiler barındırmaktadır. Bu stratejiler sayesinde bireyler başarılı bir şekilde özgeçmiş oluşturabilir ve başarılı sonuçları kolayca alabilmektedir. Ayrıca stratejilerin bilinmesi yeterli değildir. Stratejilerin doğru bir şekilde uygulanması da gerekmektedir.

Akademik ve İş Dünyası Özgeçmişi Farkı

Özgeçmişler arasındaki farkları ve tüyoları bilerek adımlar atmak insanları için oldukça önemlidir. Bu tüyo ve stratejiler herkesin bildiği ya da tahmin ettiği şekilde gerçekleşmemektedir. Yani internet üzerindeki her bilgi bu anlamda bir kaynak olarak alınmamalıdır. Geleceğin iş dünyası başarılı bir özgeçmiş oluşturulmak için bilinmesi gereken önemli bir noktadır. Çünkü iş hayatı özellikle 4. Sanayi Devrimi ile birlikte köklü bir değişime girmiştir. Bu değişim sadece çalışma ya da endüstriyel anlamda gerçekleşmemiştir.

Ya da sanılanın aksine bu devrim sadece teknolojik anlamda bir değişikliğe sebep olmamıştır. İş dünyası ile alakalı tüm kavramlar bu devrim ile değişime girmiştir. Bu yüzden eski ya da geleneksel yöntemler özgeçmiş konusunda artık gereksiz ve kullanılmaz olmuştur. Diğer bir yandan akademik ve iş dünyası için hazırlanan özgeçmişlerin birbirileri için kullanılması da son derece yanlıştır. Çünkü akademik özgeçmiş içerisindeki bilgiler iş dünyası içerisinde sunulması karşınızdaki kişiye sizin ile alakalı bir bilgi vermeyecektir. İçerisindeki bilgiler tamamen insanların akademik kabulleri için bilgiler barındırmaktadır.

Doç. Dr. Gamze Sart Youtube kanalını ziyaret ederek hem akademik ve iş dünyası özgeçmişi farkı konularında hem de gelecekte iş dünyasında olacak değişiklikler hakkında videolara ulaşabilirsiniz. Doç. Dr. Gamze Sart internet sitesindeki yazılardan da gelecekte yükselecek iş alanları ile alakalı konular hakkında bilgi alabilirsiniz. Aba Yurt Dışı Eğitim internet sitesinden de bu özgeçmişleri oluşturmak adına destek alabilirsiniz.

Read More

Dijital Medya Bölümü ülkemizde fazla ilgi duymasa da yurt dışında oldukça önemli sayılan ve geleceğin bölümleri arasında gösterilen bir bölümdür. Bu bölümde yeni gelişimi görebilmek ve yeni gelişimlere göre bu bölümlere yönelmek son derece önemlidir. Bu yüzden yurt dışında dijital medya alanı, sunduğu imkanlar ile oldukça dikkat çekmektedir. Ayrıca bazı ülkeler bu anlamda dijital medyanın merkezi olarak nitelendirilmektedir. Bu ülkelere kendi vatandaşları dışından yoğun bir ilgi bulunmaktadır.

Ülkemizden de pek çok öğrenci dijital medya ile alakalı lisans ya da lisansüstü eğitim almak için bu ülkeleri çok fazla tercih etmektedir. Bu bölümde iyi eğitim veren üniversiteler ise dünyanın en iyi üniversiteleri arasındadır. Yani öğrenciler yeni medya bölümü olarak nitelendirilen bu bölümde eğitimlerini Columbia Üniversitesi gibi başarılı üniversitelerde almaktadır. Aslında günümüzde tüm yönelmelerin dijital ortama doğru kayması da bu bölümün ne kadar önemli ve gelecek vadeden bir bölüm olduğunu göstermektedir.

Yurt Dışında Dijital Medya Bölümü Merkezleri

Yurt dışında pek çok üniversite dijital medya ile alakalı dersler ve eğitimler verse de bazı ülkeler bunların arasından sıyrılarak merkez olarak ifade edilecek. Bu ülkelerin başında da Hollanda bulunmaktadır. Hollanda’dan sonra ise Almanya Berlin ikinci bir merkez olarak öğrencilerin ve bu alandaki uzman kişilerin dikkatini çekmektedir. Bu iki merkez oldukça dikkat çekse de bunları takip eden bazı şehirler de bulunmaktadır. Bu şehirlerin hepsi yıllardır dijital medya alanına olan yatırımlarını arttırmayı başarmıştır.

Amerika’da San Francisco ve New York dijital medya konusunda büyük yatırımlar yapmış ve karşılığını almaya başlamıştır. Amerika’ya günümüzde yüzlerce öğrenci dijital medya konusunda lisans ya da yüksek lisans eğitimi alabilmek için gitmektedir. Amerikan üniversiteleri farklı alanlara yaptığı yatırımların karşılığını bu sayede almaktadır. Sadece mühendislik ya da tıp için değil dijital medya gibi alanlar açısından da Amerika önemli bir merkez olmayı başarmıştır. Tüm bu şehirlere ek olarak bir de İngiltere’den Londra dijital medya konusunda önemli yatırımlar yaparak merkez olmayı başarmıştır.

Doç. Dr. Gamze Sart Youtube kanalını ziyaret ederek dijital medya bölümü ile alakalı detaylı videolara ulaşabilirsiniz. Ayrıca Doç. Dr. Gamze Sart internet sitesinden de dijital medya ile alakalı yazıları okuyabilirsiniz. Aba Yurt Dışı Eğitim internet sitesinden dijital medya ve bu tarz bölümler hakkında detaylı yazılar bulabilirsiniz.

Read More

Bugün, çocuk psikolojisinde, kariyer anlamında yapılan en büyük hatalardan biri gençlerin ödüllendirilmesi konusunda cimri davranılmasıdır. Ödül olmadan gençlerin teşvik edilmesi zordur. Gençler doğru bir şekilde ödüllendirilebilirse doğru eylemlere yönlendirilmeleri kolay olacaktır. Çocuklar neden ödüllendirilmelidir sorusuna verilebilecek çok fazla cevap bulunmaktadır. Çocuğun iyi bir ahlakla ilgili güzel bir hareketi görüldüğünde takdir edilmelidir.

Takdirin devamında ise bu çocuk ödüllendirilmelidir. Çocukların sık sık eleştirilmesi doğru bir hareket değildir. Çocuklarda genel anlamda oyun oynama isteği bulunmaktadır. Çocuklar tam anlamıyla oyunlardan men edilmemelidir. Çocukların tam olarak oyunlardan men edilmesi ve bunun yerine ders çalışmaya yönlendirilmesi doğru değildir. Bu durumdaki bir çocuğun kalbi ölebilir hatta zekası iptal olabilir.

Çocuklar Neden Ödüllendirilmelidir? Türk Toplumunda Eğitim Nasıl?

Çocukların eğitiminde ödüllendirme kavramı hayati bir öneme sahiptir. Yurt dışında çocuk gelişimi ve çocuğun eğitiminde ödüllendirme ihmal edilmeyen bir husustur. Ancak Türk toplumunda ödüllendirmeden ziyade cezalandırma sistemi daha ağır basmaktadır. Bu durum çocukların kariyerleri için de önemlidir. Çocukların gelişiminde en kıymetli rol oynayan ana unsur ödüllendirmedir.

Bunu pazarlama taktiği olarak kullanan işletmeler çokça bulunmaktadır. Otellerde görüldüğü gibi basit tipte ödüllü oyunlar çocuklara yönelik olarak gerçekleştirilmektedir. Bu tarz bir oyunun aile içerisinde yapılması pek mümkün değildir. Çocukların spor ve sanat gibi faaliyetlere yönlendirilmesi gerekmektedir.

Sporun Gelişimdeki Yeri

Sporun hangi branşı olursa olsun, çocuk gelişiminde faydalı sonuçlar sağladığı görülmektedir. Çocuklar neden ödüllendirilmelidir sorusu kadar ‘sporun çocuklar için neden önemli olduğu’ sorusu merak edilmektedir. Sporda teşvikin olması, kademe kademe liglerin yer alması gibi unsurlar sporda rekabetin oluşmasını sağlamaktadır. Çocuk, sporla ilgilendiği zaman sporun olumlu etkileri çocuğun kariyerinde de ortaya çıkmaktadır.

Sporla uğraşan çocuğun kariyerinde inanılmaz bir özgüven ve kendini ifade etme yeterliliği dikkat çekmektedir. Sporun sağladığı olumlu etkiler sonucunda çocuğun duruşu değişmektedir. Çocuk, çevresine, ailesine ve arkadaşlarına sergilediği tutum ve davranışları nedeniyle saygı gören biri konumuna ulaşmaktadır. Sporda, sanatta ve müzikte başarılı olan çocukların takdir görmesi gerekmektedir. Bu tarz oluşumlar herhangi bir kulüp kurarak yarışmalara katılmalıdır. Çocuklar bu süreçlere dahil olarak kendilerini ciddi anlamda geliştirmelidir.

Çocuklar neden ödüllendirilmelidir ve sporun çocukların gelişimindeki önemi hakkında görüş ve sorularınız için Doç. Dr. Gamze Sart’a form aracılığıyla ulaşabilirsiniz. Güncel konularda bilgilendirici videolara erişmek için Doç. Dr. Gamze Sart YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Yurt dışında okumak için doğru bir strateji belirlenmelidir. Üniversite tercihlerinde öğrencilerin kafalarının karışık olduğunu görmekteyiz. Öğrenciler, hangi üniversitelerin en iyi olduğunu ve kariyer için hangi üniversiteyi seçmeleri gerektiğini merak etmektedir. Bu konuda dikkate alınması gereken önemli bir kaynak bulunmaktadır.

Bu önemli kaynağın paylaşılması, öğrencilere kolaylık sağlayacaktır. 2021 yılında liseden mezun olacak ve 2025 sınıfı olarak adlandırılan sınıf için 30 Aralık 2020 tarihinde Türkiye nezdinde en iyi üniversiteler genelde; ya red verdiler ya da kabullerini ötelediler. Bu durumda öğrencilerin panik olmasını gerektirecek herhangi bir durum bulunmamaktadır. Burada önemli olan, öğrencilerin bu süreç içerisinde nasıl sağlıklı bir şekilde yol alabileceklerini belirleyebilmeleridir.

Yurt Dışında Okumak İsteyen Öğrenciler Bu Süreçte Ne Yapmalı?

Bu süreçte yurt dışında okumak isteyen öğrenciler yalnızca Amerika başvurularında değil, İngiltere, Hollanda ve Kanada başvurularında da kendi stratejilerini değerlendirebilmelidir. Evet, bazı üniversiteler açık ara çok iyi durumdalar. Ancak, onları takip eden bazı üniversitelerin de bu prestijli üniversitelerden geri kalır bir yanları bulunmamaktadır. Her zaman hatırlanması gerekmektedir ki lisans eğitimi, eğitim sürecinin bir başlangıcını oluşturmaktadır.

Dünyanın en iyi diye bildiğimiz üniversitelerin bu kadar iyi olmalarının arkasında; başta tıp fakültelerinin iyi olması ve sonrasında lisansüstü çalışmalarda yeterli düzeyde olması yatmaktadır. Bu üniversiteler lisansüstü eğitimlerde inovasyona dönük önemli çalışmalar yürütmektedir. Bu anlamda önemli bir kaynaktan bahsetmek yararlı olacaktır. Bu kaynak, dünyadaki en iyi üniversiteleri sıralayan bir kaynaktır. Kaynak, Times Higher Education’a ait önemli bilgileri barındırmaktadır.

Kaynak Neler Sunuyor?

Times Higher Education tarafından hazırlanan bu kaynak her yıl, dünya genelinde eğitim veren üniversitelerin bir sıralamasını sunmaktadır. Sitede, dünyanın en önemli üniversitelerine ait ajandalar yer almaktadır. 2021 yılı sıralamasına bakıldığında listenin ilk başında Oxford Üniversitesi bulunmaktadır. Oxford Üniversitesi’nin arkasında Stanford Üniversitesi konumlanmış durumdadır. Bu iki üniversitenin dikkat çeken en önemli özelliği lisans düzeyinde değil, lisansüstü düzeyde olmasıdır. Listede ilk 25’te bulunan üniversitelerin öğrenciler tarafından seçilmesi tavsiye edilebilir.

Yurt dışında okumak için doğru stratejiler uygulanmalıdır. Konu hakkında soru ve önerileriniz için Doç. Dr. Gamze Sart’a form aracılığıyla ulaşabilirsiniz. Güncel konularda bilgilendirici videolara erişmek için Doç. Dr. Gamze Sart YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More