Author admin

Master of Business yani kısa adıyla MBA… Türkçe adıyla İşletme Yüksek Lisansı. Dünyanın en iyi şirketlerinin yönetici pozisyonlarında MBA mezunlarını görüyoruz. Google, Apple, Microsoft Amazon gibi şirketlerin üst düzey pozisyonlarında MBA programları mezunları var. Peki; MBA nedir?

Özellikle 2. Dünya Savaşından sonra şirketlerin küreselleşmesi ve odaklanmış iş gücüne duyulan ihtiyaç MBA mezunlarının daha çok tercih edilmesine yol açtı. Dünyada ve Türkiye’de MBA programları var ve bu programlar sadece profesyoneller tarafından değil girişimciler tarafından da tercih ediliyor. Girişimciler, kendilerini geliştirmek ve yenilemek için MBA programlarına yöneliyor.  Kariyerinde farklılık göstermek ya da yeni bir alan açmak isteyenler MBA programlarını tercih ediyorlar.

2000’li yılların başında startupların devreye girmesiyle MBA programları müfredatlarını değiştirdi. Finans, Muhasebe, İstatistik gibi konular farklılaşarak yaşadığımız yüzyılın ihtiyaçlarına göre yeniden şekillendi. Stanford Üniversitesi bu programlar içinde “sosyal inovasyon” gibi yeni bir alan açması farklılaşmanın en önemli göstergelerinden bir tanesi.

MBA programları genellikle bir ya da iki yıl sürüyor. Sadece yüz yüze değil; online ve part time olarak da sürdürülüyor. Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde örgün ya da online olarak 150 binden fazla kişi MBA programlarını tercih ediyor. MBA programlarının dili ise genellikle İngilizce…

MBA Programları Ücretleri

Peki; MBA ne kadara mâl oluyor? MBA program ücretleri Avrupa’da 100 bin Euro civarında; Amerika Birleşik Devletlerinde ise 160 bin – 220 bin dolar arasında değişiyor. Yani ücretler Avrupa’da Amerika’ya oranla daha uygun denilebilir. Maliyetler yüksek olsa da MBA mezunlarının gelirlerinde ciddi artışlar görüldüğü ve şirketlerin üst düzey pozisyonlarında kendilerine yer bulabildikleri de bir gerçek…

MBA Programlarını Tercih Ederken Nelere Dikkat Edilmeli?

MBA programlarını tercih ederken akreditasyonu olup olmadığına ve programların yarattığı değer ve etki göz önünde bulundurularak yapılan sıralamalara dikkat etmek gerekiyor.

QS’in 2020 MBA programları sıralamasına göre; birinci sırada; Penn Wharton yer alıyor. İkinci sırada; Stanford Üniversitesi, üçüncü sırada ise INSEAD yer alıyor. Bu okulları sırasıyla; MIT (Sloan), Harvard Üniversitesi, London Business School, HEC Paris, Chicago (Booth), UC Berkeley (Haas) ve Northwestern (Kellog) takip ediyor.

Nasıl Kabul Alınır?

Peki; MBA programları için nasıl kabul alınır? Öncelikle GMAT sınavına girmeniz gerekiyor. Buna ek olarak; çalıştığınız kurumlarda iyi bir referansa sahip olmak kabul alma olasılığınızı arttırıyor. Eğer çalıştığınız iş yerinde MBA mezunları varsa, şansınız bir kat daha artabiliyor. Niyet mektupları ve özgeçmişiniz de önem taşıyor.

MBA Programları: Burs Almak Mümkün mü?

MBA programına katıldığınız üniversiteler öğrencilere bizzat burs vermeyi tercih edebiliyor. Elbette burs oranları değişiklik gösteriyor. MBA adaylarının zaman zaman çalıştıkları firmalar tarafından desteklendiği de görülebiliyor. Burs başvuruları hem program başvurusu sırasında hem de kabul aldıktan sonra yapılabiliyor.

MBA mezunlarına göre programın en önemli kazancı bireylerin kendilerine yaptığı yatırım. Kendini geliştirmek, yeni alanlar keşfetmek ya da kariyerinde daha üst düzey bir noktaya erişmek isteyenler MBA programlarını tercih edebilirler. MBA ya da eğitiminiz hakkında sorularınız ve merak ettikleriniz için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Read More

X, Y ve Z kuşağı kavramları son zamanlarda sıkça karşımıza çıkıyor. Peki; nedir bu kuşak meselesi? Kuşakları nasıl tanımlıyoruz? Özellikleri neler? Ne gibi farklılıkları var?

Çağlar ve kuşaklar arasında, sosyo-ekonomik, kültürel, politik ve teknolojik anlamda önemli farklar var. Her nesil kendinden sonra gelen nesli sorumsuz, sabırsız ve yozlaşmış olarak görüyor. Genç nesil ise kendinden önceki neslin çağın gerisinde kaldığını düşünüyor. Kuşaklar arasındaki bu fikir çatışması hiç değişmiyor. Her nesil yaşamı kendinden bir önceki nesle göre farklı algılıyor ve anlamlandırıyor. Tarihi kırılmalar, toplumu etkileyen büyük olaylar nesillerin karakterini oluşturuyor. Savaşlar, doğa olayları, kültürel olaylar nesillerin karakterini biçimlendirir. Her yenilik o dönem yaşayan neslin değerlerini de oluşturur. Özellikle teknolojinin gelişimi, bilişim teknolojilerinde meydana gelen farklılaşmalar, sosyal medyanın hayatımıza girmesi, sanal bir dünyanın ve sanal kimliklerin oluşumu  kuşaklar arasındaki farklılığı daha da derinleştirdi.

X, Y, Z Kuşağı Nasıl Tanımlanıyor?

Peki; bugün sosyo-politik, kültürel ve teknolojik anlamda X, Y, Z kuşağı nasıl tanımlanıyor?

Öncelikle bahsetmemiz gereken iki ve eski önemli kuşak var. Birincisi; “Sessiz Kuşak”. 75 yaş üstü kişiler bu kuşağa mensuplar. Bu grup hem geleneğin hem de geçmişin temsilcisi. Kıtlık ve savaş gören bu nesil sonraki kuşaklara oranla daha sorumluluk sahibi, sadık ve düşünceli… Çalışmak için yaşıyorlar ve ülkelerin değerlerini yüceltmek ve yükseltmek onlar için temel amaçlardan bir tanesi… Sessiz kuşak olarak anılmalarının en önemli nedenlerinden biri her zaman görev insanı olmaları… Bu neslin ardından “Baby Boom” olarak anılan ve bebek ölümlerinin azalıp doğum oranlarının arttığı dönemi yaşayan nesil geliyor. Baby Boom nesli aynı zamanda teknolojik anlamda ilk değişimleri gören ve anlamlandıran nesil olarak biliniyor.

Gelelim; X, Y ve Z kuşağı konusuna… Aslında tanımlamalar farklı kaynaklarda farklı şekilde yapılıyor. Tarihler farklılık gösterse de; asıl üzerinde durulması gereken konu ise bu nesilleri farklı davranış biçimlerine göre yorumlamak.

X Kuşağı

X kuşağı 1965 ile 1980’ler arasında doğan nesli tanımlamak için kullanılıyor. Bu kuşak Amerika Birleşik Devletlerinin %45’ini, Türkiye’nin ise %22’sini oluşturuyor. X kuşağı disiplinli, otoriteye uyumlu bir kuşak olarak nitelendiriliyor. Microsoft, Amazon gibi büyük şirketler bu jenerasyonun girişimlerinin eseri… Toplumsal olaylara duyarlı bir nesil oldukları biliniyor ancak; kendi sorumlulukları dışında kalan alanlara müdahale etmek istemiyorlar. Bu noktada her konuda kendi görüşünü öne süren Y Kuşağı ile çatışıyorlar.

Y Kuşağı

Y Kuşağı, her şeyi sorgulayan bir nesil. 1980 – 1996 yılları arasında doğanlar Y kuşağı olarak adlandırılıyor. Aynı zamanda “MTV Kuşağı” olarak da biliniyorlar. Türkiye’de bu jenerasyona mensup 27 milyon kişi var. Bilgisayar ve internetin ortaya çıktığı dönemi yakalayan ve sosyal medyaya ulaşan ilk nesil Y kuşağı… Sosyal medyayı ve teknolojiyi etkin kullanıyorlar. Esnek saatlerde çalışmak istiyorlar. İş odaklılar, iş bitirmek istiyorlar ama, işe gelmek istemiyorlar. Parayı harcamak için kazanıyorlar. Kurumlara sadakatleri az, özgüvenleri yüksek. Sık sık iş değiştiriyorlar. Tasarım, medya gibi yaratıcı alanlara ilgi duyuyorlar. Kendilerine ait bir mizah anlayışları var ve bu onları farklı kılıyor. Aynı zamanda bugünkü startup ekosistemini oluşturan nesil olarak biliniyorlar.

Z Kuşağı

Ve son olarak Z kuşağı! 1999 -2000 sonrasında doğanlar Z kuşağı olarak tanımlanıyor. Z kuşağı, dünya nüfusunun %25’ini, Türkiye nüfusunun %17’sini oluşturuyor. Onlar, dijital çağın çocukları, okuma yazma öğrenmeden önce tablet kullanmayı öğreniyorlar. Sosyalleşme anlayışları önceki kuşaklara göre oldukça farklı. Sanal gerçekliğe önem veriyorlar. Aynı anda birkaç işi birden yapıyorlar. Edindikleri bir bilgiyi teknoloji aracılığıyla sorguluyorlar. İş gücüne katılmaya başladılar. Aralarında Youtuberlar, girişimciler var. Küreselleşmenin etkilerini en çok hisseden nesil Z kuşağı… Aynı oyunları oynuyor, aynı Youtuberları takip ediyor, aynı dizileri izliyorlar.

Z kuşağı aynı zamanda dünya için umut veren bir nesil… Z kuşağına, kanserin tedavisini bulacak, Mars’a yolculuk yapacak, Ay’a koloni kuracak, demokrasiyi, adalet ve eşitliği yaygınlaştıracak, iklim krizini ortadan kaldıracak nesil gözüyle bakılıyor. Bu konuyla ilgili sorularınız varsa ya da daha detayı bilgi almak isterseniz Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalına abone olabilir, web sitesini ziyaret edebilir, iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Yaz okulu öğrencilerin eğitim hayatı ve kariyer planlaması için oldukça önemli konulardan bir tanesi… Bu yazımızda sizlere, yaz okulu, staj, sosyal sorumluluk projeleri ve araştırma projelerinden bahsedeceğiz.

Yaz aylarında pek çok lise ve üniversite öğrencisi yaz okuluna katılma düşüncesinde oluyor. Yaz okullarında yer alıyor olmak öğrenciler için büyük bir avantaj. Peki; neden yaz okuluna katılmak bu kadar önem taşıyor? Çünkü lise öğrencisi de olsanız, üniversite öğrencisi de olsanız yaz okulları ve yaz okullarında aldığınız dersler özgeçmişinizde bir artı değer oluşturuyor. Bu anlamda, elbette gidilecek olan yaz okulunun kalitesi ve içeriği önem taşıyor.

Eğer 8. sınıf ya da 9. sınıf öğrencisiyseniz, iyi bir lisenin yaz okuluna gidiyor ya da gitmeyi düşünüyor olabilirsiniz ancak; bir üniversitenin yaz okulunun tercih edilmesi her yaştan öğrenci için daha doğru bir adım diyebiliriz. Çünkü; yaz okuluna katılımınız sırasında o üniversitenin donanımından, ortamından, atmosferinden yararlanarak belli bir tecrübeyi simüle etmiş olursunuz. Öğrencinin kariyer planlaması da göz önünde bulundurularak yaz okulu tercihi yapılması öğrenciye avantaj sağlayan bir durum…

Yaz Okulu Seçerken Stratejik Bir Yaklaşım İzlenmeli

Pek çok öğrenci, yaz okulu için Harvard Üniversitesi, Oxford Üniversitesi gibi önde gelen üniversiteleri tercih ediyor. Ancak unutulmamalı ki; en iyi üniversiteleri tercih etmek ya da en iyi profesörlerden ders almak üniversite başvuru süreçlerinize katkı sağlamıyorsa sizin için herhangi bir avantaj sağlamıyor. Bu nedenle yaz okulunuzu seçerken stratejik bir yaklaşım izleyerek doğru tercihleri yapmanız gerekiyor.

Tercih ettiğiniz üniversitede sadece alacağınız ders değil, o dersi kimden alacağınız ve o dersi aldığınız süreç içinde işleme şekliniz, o dersi alırken yapacağınız ödevler büyük önem taşıyor.

Sıradan Bir Dil Okuluna Gidilebilir Mi?

Peki; sıradan bil dil okuluna gidilebilir mi? Diliniz yeteri kadar iyi değilse nasıl bir yol izlemelisiniz? Eğer yabancı dilinizi daha iyi bir hale getirmek istiyorsanız ya da çok iyi ve akıcı bir konuşmaya sahip olmanıza rağmen; akademik anlamda özellikle de yazı yazma konusunda yeteri kadar iyi değilseniz; üniversitelerin sunduğu ve sistematik olarak gerçekleştirdiği, akademik çalışma odaklı programlara katılabilirsiniz. Yaratıcı yazarlık ya da kritik yazma ve okuma gibi kendinizi iyileştirebileceğiniz, yabancı dilinizi geliştirebileceğiniz programları da tercih edebilirsiniz.

Aslında yaz okulları, yalnızca gideceğiniz ülkeyi, gideceğiniz üniversiteyi ve bölümü seçmenize yardımcı olan programlar değil; aynı zamanda sosyal anlamda kendinizi gördüğünüz programlar…

Araştırma Projeleri Avantaj Sağlıyor

Yaz aylarında yaz okullarının dışında araştırma projeleri içinde yer almak da öğrenciler için büyük avantajlar sağlıyor. Bu sebeple; yazın kaliteli, sistemli ve doğru bir şekilde yönlendirilmiş bir yapı içinde yaz okuluna ya da yaz çalışmalarına, yaz kamplarına katılmanız önem taşıyor. Staj imkanları ile becerilerinizi güçlendirmeniz, özgeçmişinizi güçlendirecek çalışmalar içinde yer almanız üniversite başvurularınızı güçlendirmenize de yardımcı oluyor. Eğer üniversitede okuyorsanız, yüksek lisans, doktora ya da iş başvurucu süreçlerinize katkı sağlıyor. Bunlara ek olarak; sosyal inovasyon ve sosyal sorumluluk içinde bulunduğunuz ve topluma değer katabileceğiniz, fark yaratan çalışmalarda yer almak da oldukça kıymetli…

Yaz okulu, staj imkanları, sosyal sorumluluk projeleri, araştırma projeleri gibi konularda daha detaylı bilgi almak için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilirsiniz. Eğitime dair her türlü konu için web sitemizi ziyaret edebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Bu yazımızda sizlere, 21. Yüzyıla damga vuracak üç mühendislik bölümünden söz edeceğiz. Özellikle 2020 ve sonrasında üniversitelerde büyük değişimler yaşanacak ve dünyada yeni bir perde açılacak. Peki; dünyayı değiştirecek ve yepyeni bir alana çıkartacak olan bu üç bölüm hangileri?

Bundan yetmiş-seksen yıl önce şu an var olan pek çok mühendislik alanı henüz ortaya çıkmamıştı. Mühendisliğin bildiğimiz en eski alanı kimya mühendisliği idi. Yıllarca sanayinin getirmiş olduğu yapı içinde kimya mühendisliği dominant şekilde yer alırken, onun peşi sıra hemen inşaat mühendisliği, makine mühendisliği ve elektrik – elektronik mühendisliği ile karşı karşıya kaldık. Bugün ise beşinci bir alandan söz ediliyor. Bilgisayar mühendisliği alanıyla ilişkili ve yapay zekayla birlikte ön plana çıkan önemli bir alan… Bugün gerçek anlamda yapay zekanın, makine öğrenmesinin, veri biliminin içinde yer almadığı bir mühendislikten konuşmak çok yetersiz oluyor. Bu nedenle tüm üniversiteler kendi içlerindeki bölümlerle beraber müfredatlarını yeniliyorlar, içerikleri değiştiriyorlar, okunması gereken kitapları yapılandırıyorlar.

Mühendislik: Yapay Zeka Ezber Bozuyor

21.yüzyılın müfredatları içinde hazırlanan yapay zekayı da içine alarak şekillenen bu yapı, pek çok detay içeriyor. Sözünü ettiğimiz dört mühendislik dalının var olan tüm içeriğini yeniden şekillendiriyor, interdisipliner bir yapı içinden multidisiplinler bir yapıya kavuşturuyor ve yeni ismiyle “transdisipliner” bir yapı oluşturuyor. Peki; bu ne anlama geliyor? Makine mühendisliği; yapay zekayla birleşerek farklı bir noktaya ulaşıyor ya da kimya mühendisliği kendi içinde nanometresel yeni malzeme bilimi ile beraber yapay zeka, makine öğrenmesi ve veri bilimini alıyor ve farklı bir yapı içinde yeniden şekilleniyor. İnşaat mühendisliği, elektrik – elektronik mühendisliği aynı şekilde bambaşka bir yapının içinde yer almaya başlıyor. Tüm bu sebeplerle, yapay zeka kendi başına bambaşka bir alan olarak devreye girmiş konumda. Konusunda uzman olan bazı üniversiteler yapay zekayı yeni ve bağımsız bir alan olarak ele alıyor. Ya da “symbolic systems” diye, Stanford Üniversitesi’nde yer aldığı gibi, yeni bir isimle “humanities”i de içerik olarak değerlendirip farklı bir yapıya büründürüyor.

O yüzden bugün pek çok MBA programı önemini yitirirken master programlarında data science ya da yapay zeka çok daha fazla ön plana çıkıyor. Yapay zeka; bu mühendislik fakülteleri kadar idarî bilimler alanında da özellikle yeni medyanın devreye girmesiyle beraber alanını, kapsamını farklı bir noktaya getirmiş, genişletmiş ve değiştirmiş konumda.

Biyomedikal Mühendisliği Ön Plana Çıkıyor

Yapay zekanın ardından bugün en çok gün yüzüne çıkan ikinci en önemli alan biyomedikal mühendisliğiBiyoteknoloji alanında, interdisipliner, transdisipliner çalışmalar ve yapay zekayla birlikte bu alan da yeniden şekilleniyor değişiyor ve dönüşüyor. Özellikle meme kanseri konusunda yapay zekanın ortak çalışma alanında bir insan gözünden çok daha iyi bir noktada; %9 daha iyi noktada teşhis etme becerisini geliştiriyor olması biyomedikal mühendisliğini yeniden gündeme taşıyor.

Yapay zekanın özellikle ikinci aşaması olan, uygulama alanı olan sağlık ve yaşam bilimlerindeki vâriyeti çok daha farklı bir gündemi ortaya çıkarıyor. Özellikle bulut teknolojilerini geliştirmeleri, blockchain’in işin içinde bulunması, sağlık alanındaki değişim dönüşüm, yapay zekayla beraber yeni öğrenme imkânlarının oluşturduğu makine öğrenmesinin getirmiş olduğu yeni paradigmalar, aslında bu alanda çok daha büyük ve farklı gündemin de eşiğinde olduğumuzu gösteriyor.

Bugün tıpta patoloji gibi belli alanlar önemini yitiriyor. Çünkü; bunun karşılığında bu alanda özellikle yapay zekanın getirmiş olduğu üstünlük vazgeçilmez şekilde karşımıza çıkıyor. Tıpta farklı bir noktada biyomedikal alanda yeni çalışmaların gündemde olduğunu görebiliyoruz.

Bugün patentlere baktığımızda yapay zekada alanında alınmış patentlerden çok yapay zekanın biyomedikal alanda uygulamaları sonucunda alınmış patentlere rastlıyoruz. Bu anlamda pek çok üniversite, pek çok enstitü, pek çok yabancı şirket ve kurum strateji oluşturarak bu alanda yeni patentleri alıyor, kendi patentlerini koruyarak bu alanda var olmaya ve gücünü ortaya koymaya çalışıyor.

O yüzden bugün pek çok üniversite “steam” kelimesindeki m’yi daha anlamlı bir biçimde iki m şeklinde kullanıyor. Yani “science, technology, engineering, arts, math and medicine” olarak tanımlayıp, temel bilim bilgisini yapay zekayla birleştirerek bütüncül bir şekilde yeni bir boyuta taşıyorlar.

Genetik Mühendisliği Dünyayı Değiştirebilir

Üzerinde durulması gereken en önemli üçüncü alan ise genetik mühendisliği O yüzden özellikle biyoteknoloji alanının içine yapay zekayı aldığımızda önümüzdeki yıllarda endüstriyel aktivitenin %72’sinin biyomedikal, yapay zeka ve aynı zamanda da genetik mühendisliği üzerinde konuşlanacağı ve tekrardan anlam bulacağı belirlenmiş durumda… Genetik mühendisliğinde şu anda gördüğümüz en önemli konulardan bir tanesi ilaç çalışmaları. Özellikle kişiye özel ilaçlar üzerinde durulduğunu görüyoruz. Bu anlamda genetik çalışmalar hem hayvan hem insan genetiği ve hem de bitki genetiği açısından yeni bir gündem ile yapay zekanın getirmiş olduğu yenilikler ile örtüşüp, birlikte hareket eden ve gerçekten sorunların çözümlerine önayak olabilecek biçimde yeniden çeşitlendirilmiş oluyor.

Özellikle yapay zekanın getirmiş olduğu gen yapısını iyileştirme meselesi ise pek çok üniversite tarafından etik bir problem olarak nitelendirilse de pek çok farklı kurum ya da ülke tarafından kabul edilmiş ve üzerinde çalışmalar yürütülen bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Evet bu konunun sınırları gerçek anlamda hassas ve aslında bilinmezlikler göz önüne alındığında karanlık bir tarafı da var.

Gen mühendisliğinin en çok üzerinde durduğu konulardan bir tanesi bireyin özellikle yaşamının tamamını içerecek şekilde tekrardan örgütlenip tekrardan yapılandırılıp tekrardan şekilleniyor olması. Bu anlamda bakıldığında özellikle üniversiteler hem lisans hem yüksek lisans hem de doktora seviyesinde en fazla biyomedikal mühendisliği ve genetik mühendisliği alanlarında kontenjan ayırıyorlar. Bunun ardından ise yapay zeka, makine öğrenmesi ve big data alanlarında bilgisayar uzantılı çalışmalar konusunda daha hassaslar. Neden derseniz işin sırrının artık yapay zekada olduğu biliniyor. Bu sebeple de özellikle sağlık ve yaşam bilimleri alanında çok fazla istihdama ihtiyaç duyuluyor. Buna ek olarak; özellikle yapay zeka gibi hassas konulara belli insanlar ya da belli ülkeler, belli kurumlar tarafından sahip olunması isteniyor.

Bu üç mühendislik alanını göz önünde bulundurduğumuzda karşımıza İngiltere’de; Oxford, Cambridge, UCL ve Imperial çıkıyor. Amerika’da ise Stanford, UCBerkeley, MIT, Harvard, Yale, Princeton gibi üniversiteler ön planda.

Mühendislik fakülteleri, 21. yüzyıla da damga vuracak bu üç mühendislik bölümü tarafından yapılandırılıyor, çeşitlendiriliyor. Kontenjanları, içerikleri kitapları, öğrenci kalitesini, araştırmaları, patent ve startuplarla beraber spinoutları yeniden şekillendiriyor. Bu üç mühendislik alanı hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isterseniz, Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

 

Read More

İnovasyon nedir? Ekonomik krizden çıkış yolu inovasyon olabilir mi? Dünyanın her yerinde globalleşme ile beraber ekonomik kriz bütün şirketleri farklı yönde etkiliyor. Daha da önemlisi, dünyadaki en büyük şirketlerin ayakta kalma süreleri gitgide azalıyor. Değişime, farklılığa, inovasyona ayak uyduramayan pek çok şirket batıyor veya küçülüyor.

Ekonomik kriz aslında beklenilenin aksine fırsat olarak değerlendirilebiliyor. Bu dönemlerde özellikle gelirin azalması neticesinde şirketler yeni yöntemler geliştirmek zorunda kalıyorlar. Yani kriz dönemini aslında inovasyon dönemi olarak adlandırmak mümkün. Örneğin; Google’ın ya da Facebook’un ortaya çıkışı kriz dönemlerine rastlıyor. Türkiye için de benzer bir durum söz konusu… Türkiye’nin son 40 yılına baktığımızda pek çok inovasyon odaklı şirketin kriz döneminde ortaya çıktığını görüyoruz. Bu durumun önemli örneklerinden bir tanesi, Yemek Sepeti…

İnovasyon Nedir?

Peki, inovasyon nedir ve neden kriz dönemlerinde fırsat yaratıyor? İnovasyon sözcüğü, Türkçe’de “yenilik” anlamına geliyor. Oslo Kılavuzu’nda inovasyon; işletme içi uygulamalarda, işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni, veya önemli derecede iyileştirilmiş bir ürün, mal veya hizmet, veya bir süreç; yani bir pazarlama yöntemi ya da yeni bir organizasyonel yöntemin gerçekleştirilmesi olarak tanımlanıyor. Yenilikçilik, şirketlerin kendi bulundukları alanlarda ve uzmanlıklarında mekânsal, zamansal ya da maliyet alanlarında fark yaratması anlamına geliyor. Fakat; bu tek başına yeterli değil. Aynı zamanda firmalar kendi alanlarında ürettikleri ürünleri, hizmetleri, servisleri ya da süreçleri de daha farklı şekle getirebiliyorlar ise inovasyonu farklı bir şekilde görmek ve adlandırmak mümkün olabiliyor.

Tabii ki inovasyon sadece bireye veya şirkete bağlı değil. Aslında ülkelerin politikası da bu anlamda önem taşıyor. Gerçekten bir ülkenin inovasyon ve yenilikçilik politikası o ülkenin tüm şirketlerini ve bireylerini etkiliyor. Aslında şirketler, o ülkede bulunan politikalar ile beraber destekleniyor ve tahminimizin ötesinde, bütün haritaları değiştirecek şekilde yeniden yapılanıyor. Buna ek olarak; bireyin fark yarattığı, değer oluşturduğu, dijital dönüşümü sağladığı kurumlar da çok önemli. Bunlar üniversiteler, startuplar ya da büyük şirketler olabilir.

Pazarlama Alanında İnovasyon Önem Taşıyor

Kriz döneminde önem verilmesi gereken bir başka konu ise pazarlamadaki inovasyon… Özellikle çevresel anlamdaki duyarlılığın korunduğu pazarlama stratejileri son zamanlardaki büyük önem kazandı. Bir başka önemli inovasyon alanı ise organizasyonel anlamda yapılan yenilik. Sadece ürün, hizmet ya da pazarlama stratejileri anlamında yapılan inovasyon yeterli değil. Aynı zamanda organizasyonel anlamda da yatırım açısından inovasyonu tetiklemeniz gerekiyor. Rekabete ayak uydurabilmek için daha dinamik, daha hızlı, çabuk hareket eden kurumlara ve organizasyonlara ihtiyacımız var.

Yaratıcı Yıkım

Tüm bunlara baktığımızda aklımıza 1930’larda Joseph Schumpeter’ın bahsettiği konu geliyor. “Kapitalizmin özü, yaratıcılığın yıkımıdır”. “Creative destruction” olarak geçen bu “yaratıcı yıkım”, aslında yeni bir dönemin de başlangıcı oluyor. Böyle dönemler hem şirketlerin hem de bireylerin aslında kabuk değiştirdikleri, kendilerini yapılandırdıkları, pazarlarını değiştirip ürünlerini farklılaştırdıkları ve fark yarttıkları, değer oluşturdukları bir dönemler olarak karşımıza çıkıyor. Kriz, yenilenme ve yapılanma demek. O yüzden inovasyon için hazır olmak ve hemen işe başlamak gerekiyor.

İnovasyon nedir?” sorusunu sizler için yanıtlamaya çalıştık. İnovasyon, ekonomi, şirketlerin ve ülkelerin politikaları, kriz dönemleri ve daha pek çok konu hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Mentorloops firması Zoom üzerinden Hackathon etkinliği düzenledi ve oldukça yüksek bir katılım sağlandı. Belirtilen belirli alanlarda katılımcıların 1 hafta içerisinde ürün çıkarması sonucu yarışma 13 Eylül’de son buldu. Ülkemiz adına oldukça önemli olan bu etkinlik için birbirinden değerli jüri üyeleri de katılımcıların projelerini değerlendirmek için bu etkinlik içerisinde yerini aldı. Ayrıca bu etkinlik sırasında sadece ortaya ürün çıkarmak ön plana atılmadı. Katılımcılar her gün saat 19.00 ile 20.00 saatleri arasında mentorluk konuşmalarını dinleme fırsatı da yakalamış oldu.

Alanlarında uzman ve saygın bu mentorlar her gün bir saat boyunca hem kendi tecrübelerini katılımcılara anlattı hem de katılımcıların merak ettiği pek çok soruya açıklık getirdi. Araştırma ve Geliştirme projelerinin ilerleyişinden biyoteknoloji çağda bizleri neler beklediğine kadar pek çok konuda katılımcılar bilgilendirildi.

Mentorloops Nedir?

Hackathon bir ya da daha fazla geliştiricinin belirli bir gün içerisinde ortaya proje çıkarması için yapılan yarışa verilen isimdir. Böyle önemli bir organizasyonun ülkemizde gerçekleşmesini sağlayan Mentorloops ise Amerika Silikon Vadisi içerisinde kurulan bir Türk şirketidir. Henüz yeni bir şirket olmasına rağmen kısa zamanda hem ülkemizde hem de Amerika’da kendisinden söz ettirmeyi başarmıştır.

Doç. Dr. Gamze Sart, Asrın Sevinç ve Aleks Göllü öncülüğünde kurulan bu şirket öğrencilerin yurt dışı eğitimi alması konusunda çalışmalar yapmaktadır. Amerika gibi ülkelerde üniversite okuma süreci oldukça zorlu ve sıkıntılı geçebilir. Ayrıca öğrencilerin kendilerine uygun üniversite ve bölüm seçimleri de oldukça zor bir süreçtir. Mentorloops ise bu sıkıntıları gidermek için kurulan bir kuruluştur.

Mentorloops ilk olarak öğrencilere uygun üniversite bölüm tercihini yapılan akademi geziler ile sağlıyor. Bu akademik geziler ile öğrenciler hem okulları hem de okulda okuyan öğrenci ve eğitmenler ile birebir bağlantı kurarak okul hakkında bilgileri birinci ağızdan öğreniyor. Öğrenci daha sonra ise eğitim ve öğretim hayatı boyunca tez, makale ve staj gibi konularda Mentorloops tarafından destekleniyor.

Ayrıca öğrenci kendi alanından bir mentor ile sürekli bağlantı kurarak hayat boyu öğrenme felsefesini yakalamış oluyor. Mentorloops daha sonra ise öğrencilerin karakterlerine ve hayattaki rollerine uygun iş bularak öğrencilerin hayatlarının en zor dönemini en basit dönemine çeviriyor.

Hackathon Etkinliğinin Amacı ve Jürileri

Mentorloops tarafından düzenlenen bu etkinliğin amacı katılımcıları sadece yarıştırmak ve ortaya üst düzey bir ürün çıkarmak değil. Öğrencilerden bu 1 haftalık zaman dilimi içerisinde üst düzey bir proje beklenmiyor. Jüriler bu anlamda öğrencilerin projelerinde ilk olarak ana fikre göre puanlama ve değerlendirme yapıyor. Yani bu etkinlikte ilk önemli nokta öğrencilerin kafalarındaki planları değerlendirmek.

Ayrıca bu online Hackathon etkinliğinde birbirinden değerli Mentorlar öğrencilere kendi tecrübe ve bilgilerini aktararak bu yarışmayı aslında bir eğitime dönüştürüyor. Bu tarz etkinliklerin öğrencilerin yeteneklerini keskinleştirdiği de bilinen bir konu. Baskı altında ve kısıtlı zamanda oluşturulan ürünlerde farklı bakış açılar ile oluşan ürünlerinde başarılı olması bu etkinliğin amaçlarından bir tanesi. Acı olmadan inovasyon olmadığı için bu Hackathon etkinliği temel olarak zorlu gözükse de aslında her şey katılımcıların daha başarılı ürünler ortaya çıkarması içindir.

Mentorloops şirketi tarafından geliştirilen Hackathon 2020 etkinliği ile alakalı daha detaylı bilgi için Mentorloops resmi internet sitesini ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca Doç. Dr. Gamze Sart resmi Youtube kanalını ziyaret ederek bu ve benzeri konular ile alakalı uzman kişiler tarafından çekilmiş videolara ücretsiz olarak ulaşabilmeniz mümkün.

Read More

Değer önerisi tasarımı yaparken rakip analizini es geçmek doğru olmayacaktır. Bugün yapay zeka ya da makine öğrenmesine yönelik gelişimleri, bulunduğunuz start uplarda ya da inovasyon odaklı işlerde kullanmanız gerekmektedir. Eğitim ile ilgili olan projelere ciddi anlamda bir talep bulunmaktadır. Günümüzde en çok ihtiyaç duyulan alanlar arasında sinirbilim ve psikoloji yer almaktadır. Değer önerisi kavramı, iş modeli söz konusu olduğunda en önemli yapıtaşlarından birisi olmaktadır. Kavram karmaşık bir yapıya sahip olduğundan kavramın iş modelinin içerisine oturtulması gerekmektedir. Bu kavram, kurumlar ve şirketler için son derece önemlidir. Açık ve net bir şekilde değere ilişkin hususların belirlenmesine dikkat edilmelidir. Değere ilişkin ortaya koyulan önerinin ne için ve kim için yapıldığı sorularını cevaplayabiliyor olması gerekmektedir.

Değer Önerisi Kavramının Eşsiz Olması İçin Ne Gerekir?

Kavramın iyi bir yapıda olduğunun en önemli göstergesi açık ve net bir yapıya sahip olmasıdır. Bu kavramın ortaya koyulması, müşterilerin bir ürünü ve ya hizmeti tercih etmesi için geçerli nedenleri açıklar. Öneri, piyasadaki rakiplerin sundukları önerilerden daha etkili ve işlevsel bir yapıda olmalıdır. Ayrıca, çok kolay bir anlaşılabilirliğe sahip olması gerekmektedir. Hatta 5 saniye içerisinde okunup anlaşılabilecek kadar da sade olmalıdır. Pazarlamada değer önerisi ürün ya da hizmetin müşteriye tutundurulmasında önemli bir rol oynamaktadır.  Öneri hazırlandıktan sonra önerinin doğru ve etkili bir şekilde sunulmasına dikkat edilmelidir.

Kavram Nasıl Doğru Bir Yapıda Geliştirilir?

Kavramın eşsiz olması için hedeflerin doğru bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Ürün ya da hizmet satın almadan önce bireyler, ürün ya da hizmeti sunan 4-5 farklı seçeneğe göz atmaktadır. Bu araştırmada öne çıkmak için, önerinin eşsiz bir yapıya sahip olması gerekmektedir. Sonuçta bu bir yarış olduğu için öne çıkmak anlamında farklılık oluşturmaya çalışılmalıdır. Teklifin nasıl benzersiz bir yapıya kavuşturulabileceği sorusu da bu noktada merak edilmektedir. Tekliflerdeki mevcut durumu analiz etmek ve tekliflerde yeni bir şeyler sunmak sanıldığının aksine oldukça zordur. Bir satışın gerçekleşmesi için müşteri zihnine odaklanmak gerekmektedir. Doğru bir değer önerisi tasarımı sonucunda ortaya koyulan öneri, müşteri zihnine hitap ederek, yarışta öne geçmeyi sağlayacaktır.

Read More

Sosyal inovasyon içinde olup onun bir parçası olmak önderlik yapabilmek için oldukça önemli bir konudur. Sosyal dayanışma günümüzde ön plana çıkan önemli kelimelerden bir tanesidir. Kişinin iş alanında, teknolojik alanında, sosyal çevresinde ve öğrenme alanında dayanışmayı sağlayabilmesi çok önemlidir. Sosyal dayanışma kavramı gönüllülük çerçevesinde birbirlerine destek olmak ya da kişilerde alt – üst ilişkisi kurmak demek değildir. Sosyal dayanışma, o işin bizzat bir parçası olarak değişimi sağlayabilmektir. İş ortamı, ev ortamı, sosyal ortamları gibi ortamlarda bir arkadaş, iş arkadaşı veya komşu olarak o desteği ve değişimi sağlamak çok önemlidir.

Etrafımıza verdiğimiz destek ve değişimler dolaylı olarak bizim başarımızı da etkilemektedir. Yapılan araştırmaların sonucu gösteriyor ki sadece bizim iyi olmamız önemli değildir, içinde bulunduğumuz ortamlardaki başka kişiler ile iyi olma hali bizi çok daha fazla etkiliyor. Sosyal inovasyon, estetik inovasyon, iş inovasyon, teknolojik inovasyon ve öğretici inovasyon gibi temel alt dallardan oluşmaktadır.

Estetik İnovasyon Nedir?

Estetik inovasyon aslında pek dikkat edilmeyen ancak oldukça kıymetli olan alanlardan biridir. Özelliklere çocuklara öğretilmesi ve aşılanması gereken bir alandır. 21. yüzyılın en önemli konularından biri olan sanat ile çocuklara ve yetişkinlere öğretilebilecek bir inovasyon çeşididir. Müzeler, sanat galerileri, resimler gibi estetik sanat eserleri ile öğrenilebilir. İnsan, estetik kaygısı devreye girdiğinde önemli olanın mükemmel olmaktan ziyade içindeki renkliliği ve çeşitliliği ortaya çıkarıp bunu paylaştığında inanılmaz bir değişime öncü olur.

Çocuklara yönelik yapılan sanat terapileri, oyun terapileri ile çocukların içindeki değişim ortaya çıkarılabilir.  Gönüllülük esaslı yapılan bu çalışmalar ile sosyal dayanışmanın aslında ne kadar farklı ve destekleyici inovasyon alanının ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmış olur.

Sosyal İnovasyon Nasıl Geliştirilir?

Eğer bu alanda gelişmek ve üretken olmak istiyorsanız yapılması gereken öncelikli iş bir problemi tanımlamak onun hakkında araştırmalar yapmaktır. Araştırmalar yapıp konu hakkında tekrar düşünmeniz gerekir. İnovasyon gerçekleştirmek için çevrenizi iyi tanıyıp hâkim olmanız gerekir. Yapılması gerekilen ikinci adım iletişim halinde olmaktır. Önceden tanıdığınız yakınlarınızla konuşmak, yeni insanlarla tanışıp onlardan fikirler almak sizi bir adım ileriye götürecektir. Yeni deneyimler kazanmak size tecrübe sağlayacaktır.

Sosyal inovasyon ve girişimcilik alanında küçük işler ile başlayıp bunları test ederek devam etmek en verimli yollardan biridir. Yapılan amaç doğrultusunda, yapılan hatalardan ders çıkararak emin adımlarla devam etmek gerekir. Yapılan iş birliklerinde oldukça disiplinli çalışmalar yürütülerek yaratıcılık sağlanabilir. Ortak bir alan belirlenerek bu iş üzerine düşülürse daha yüksek bir verim alınabilir. Yaptığınız işleri paylaşmak size daha iyisini yapmanız için motivasyon başka kişilere de ilham kaynağı olacaktır.

Sosyal inovasyon ile alakalı daha detaylı bilgilere ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart resmi internet sitesini ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca Gamze Sart resmi Youtube kanalından da bu ve benzeri konular ile alakalı videolar ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz. Ayrıca İnovasyon için Eğitim Vakfı resmi Youtube kanalından da uzman kişilerin bu konular üzerine yaptığı videolara ulaşabilirsiniz.

Read More

Sağlık ve eğitim dengesi özellikle pandemi ile oldukça merak edilmeye başlanan konulardan biri oldu. Bunun sebepleri arasında okul döneminde ortaya çıkan Covid – 19 salgını başı çekiyor. Diğer sebeplerinden bir tanesi ise tüm dünyanın henüz pandemi sürecini atlatamamışken okullar ile alakalı verilen kararlardır. Ülkemizde de 21 Eylül 2020 tarihi ile okullarda yüz yüze eğitim sağlanacak. Bu durumda hem eğitim hem de sağlık ile alakalı pek çok soruyu akıllara getirmektedir.

Sağlık ve Eğitim Dengesi Nasıl Sağlanacak?

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de çocuklarımız bu süreçte büyük mücadeleler verdi. Okulların açılması ile de okullara yakın ekosistemlerde bazı sıkıntılar yaşayacağımızı biliyoruz. Aynı diğer ülkelerde olduğu gibi benzer sorunlar bizde de olacaktır. Ama durumda öne çıkan farklı bir durum var. Bu da ülkemizin sağlık açısından bir çözüm yolu bulmaya çalışmasıdır.

Ülkemiz sağlık alanında ve pandemi süreci yönetiminde oldukça önemli adımlar ve kararlar aldı. Ama okullara gidecek oldukça küçük yaşlarda öğrenci ve her yaş grubu öğrenciler için farklı sorunları olacağı da bir gerçek. Yani küçük yaştaki çocukların ve üniversitede okuyan öğrencilerin yaşayacağı sağlık durumları birbirinden farklı olacaktır. Bu nedenle üniversitelerin çoğu sıkı korunaklı olacak ve uzaktan eğitime gidecekler.

Ama liselerde okuyan öğrenciler ise hibrit programlar yapacaklar. Bununla birlikte de küçük yaştaki öğrenciler daha büyük sıkıntı çekeceği de beklenen bir durum olmaktadır. Çünkü ekosistemlerde somut eğitime ihtiyaçları bulunmakta. Türkiye bu anlamda bazı önlemler almaya çalışıyor ama diğer ülkeler gibi bizim de bu anlamda bazı büyük sorunlarımız olacaktır. Bu anlamda sağlık ve eğitim dengesini sağlamak biraz zor bir hal alacak gibi duruyor.

Akademik Destek İle Birlikte Psikolojik Destek

Ortaya çıkan bu yeni eğitim sistemi ile birlikte çocuklara akademik desteğin yanında bir de psikolojik destek vermek gerekecektir. Sadece çocuklar değil aynı zamanda ebeveynlerin de bu anlamda psikolojik destek almaları gerekecek. Yaşanılan bu süreç insanların zihinsel olarak böyle bir duruma hazır olmadığını herkese göstermiş durumda.

Ayrıca okullardaki öğretmenlerinde bu yeni eğitim sistemi açısında psikolojik olarak destek almaları gerekmektedir. Hem sağlıklı hem de kaliteli bir eğitim için bu süreçte yer alan öğrenci, öğretmen ve ebeveyn üçlüsünün her birinin psikolojik olarak bu duruma hazır olması için çalışmalıyız. Bu anlamda yapılan çalışmalarımızı artırarak bu sıkıntılı süreci en az zararla kapatmak için çabalamalıyız.

Sağlık ve eğitim dengesi ile alakalı Doç. Dr. Gamze Sart’ın TRT World kanalında yaptığı konuşmanın tamamı için Gamze Sart resmi Youtube kanalını ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca kanal içerisinde bu ve benzer konular ile alakalı uzman kişiler ile çekilmiş onlarca bilgilendirici videoya ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz. Psikoloji konusunda daha detaylı bilgiler almak için Aba Psikoloji ve Doç. Dr. Gamze Sart resmi internet sitelerini ziyaret edebilirsiniz.

Read More

Meslek seçimi yapmak öğrenciler için her zaman oldukça sıkıntılı bir süreç olmuştur. Çünkü öğrencilerin ilerleyen yıllardaki mesleklerini seçerken yapacakları ya da alacakları yanlış kararlar hayatlarının geri kalan kısmında çok sıkıntılı bir süreç yaşamalarına sebep olabilir. Örnek vermek gerekirse sayısal konuları sevmeyen birisinin mühendis olması kolay bir süreç olmayacaktır. Ya da matematiği sevmeyen bir kişinin mühendis olması mesleğini severek yapmasına hep engel olacaktır.

Bu tarz sorunların ortaya çıkmaması için öğrencilerin ilk olarak kişisel yatkınlıklarını bulması gerekmektedir. Daha sonra ise üniversite bölüm ve alan seçimlerinde kendisine uygun bölümlere yönelmesi gerekmektedir. Aynı üniversitelerde ve aynı bölümlerde okumuş onlarca kişi mezuniyetten sonra farklı işlere yönelmiş olabilir. Bu durumda üniversite seçiminden sonra öğrencilerin alan seçimlerindeki önemi bizlere göstermektedir.

Doğru Meslek Seçimi İçin Alan ve Bölüm Tercihi

Alan ve bölüm tercihi yapılırken öğrenciler dünyanın ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Mühendislik, tıp ve psikoloji gibi alanlara her zaman olduğu gibi büyük yığılmalar olmaktadır. Ama öğrenciler her şeyden önce okudukları bölümü günümüz ve geleceğe göre şekillendirerek okumalıdır. Artık eski düzen çalışma şekilleri ve iş imkanları ortan yavaş yavaş kalktığı için öğrenciler kendilerini geleceğe yönlendirmeleri gerekmektedir.

En uygun meslek seçimi yapan öğrenciler de dahil olmak üzere artık tüm öğrenciler meslekleri ne olursa olsun mesleğinin gelecekte yönelmelerini bilmesi ve ona göre okuması oldukça önemlidir. Bu konuda da üniversitelerin 2. sınıflarında ortaya çıkan alan seçimlerinin doğru yapılması oldukça önemlidir. Kendi yatkınlığını bulan öğrenciler 2. sınıfta mesleğinin içerisindeki yönelmeleri doğru yapması gerekmektedir.

Tıp bölümünden örnek vermek gerekirse okulu bitiren bir kişi cerrah olabilir. Ya da farklı alanlarda çalışmalar yapabilir. Aziz Sancar bir tıp doktorudur. Pek çok sınıf arkadaşı mezuniyetten sonra doktorluk yapmış olabilir. Ama Aziz Sancar çalışmalarına laboratuvarda devam ederek farklı bir alanda ihtisaslaşmıştır. Ya da bazı sınıf arkadaşları biyomedikal ya da biyokimya alanlarında çalışıyor olabilir.

Kan tuttuğu halde tıp alanını seçen öğrenciler bu konuda çok tereddütlü olmaktadır. Bu öğrenciler tıp alanını sadece cerrahlık olarak düşünmektedir. Bu öğrencilerin danışman hocaları ile birlikte tıp alanının AR – GE ya da laboratuvar alanlarına yönlendirilmesi gerekmektedir. İnsanların mesleki gelişimleri ve yatkınlıkları bu anlamda dikkat edilmesi gereken konulardır. Mesleki alanda yapılan yanlış tercihlerin ilerleyen yıllarda telafisi çok zor ya da imkansız bir hal alabilir.

Çocuklara Yaşam

Doğru meslek seçimi yapmadan önce bir önceki aşamadan olan çocukluk dönemi de bu süreç içerisinde oldukça önemlidir. Öğrencilerin yaşına göre gelişim psikolojisine uygun olarak yaşamın getirdiği yapıya göre çocukların hazmedebileceği alanı oluşturmak gerekmektedir. Özellikle 0 – 6 yaştaki ilk 3 yıl inanılmaz dikkate alınması gereken çok kritik bir yaş grubudur. Anneler bu dönemlerin başkahramanı olmaktadır. Annelerin çocuklarına verecekleri eğitim oldukça önemlidir.

Daha sonraki yaş aralığı olan 6 – 12 yaş aralığında ise çocuklar üzerinde öğretmen etkisi oldukça önemlidir. İlköğretimin ilk 4 yılı çokça dikkate alınması gereken dönemdir. Ayrıca çocukların 5 – 9 yaş aralığında da çocuklara yanlış yaklaşımlar özgüven eksikliğine sebep olabilir. Kız çocuklarının ben bu bölümü yapamam demesinin başlıca sebeplerinden bir tanesi bu yaş aralığında kırılan öz güvenleridir.

Oysaki insanların bir şeyi yapacaklarına olan inancı oldukça önemlidir. İlköğretimden sonra gelen lise döneminde de öğrencilerin doğru lise tercihi ile başlayan bir süreçtir. Öğrencilerin kendilerine göre en iyi liselere gitmesi ve daha sonra 2. sınıfta alan seçimlerine yönelmesi oldukça önemlidir. Çocukların lise meslek seçimi ve daha sonraki süreç temelinin çok küçük yaşlar atılması gereken bir durumdur. Bu sayede çocuklarımız kendilerine en uygun mesleği seçerek hayatlarının büyük bir sorununu ortadan kaldırabilir.

Öğrenciler için meslek seçimi ya da benzer konularda daha ayrıntılı bilgiler almak için Doç. Dr. Gamze Sart resmi internet sitesinden uzman kişiler tarafından yazılmış makalelere ulaşabilirsiniz. Ayrıca Gamze Sart resmi Youtube kanalından da bu ve benzer konular ile alakalı videolara ücretsiz ulaşabilirsiniz. Ayrıca Aba Psikoloji Youtube kanalından bu konular ile alakalı çocuklarınız için videolara ulaşabilir ve Aba Psikoloji resmi internet sitesinden de bu konu üzerine uzman kişilerden destek alabilirsiniz.

Read More

Beslenme alışkanlığı son dönemlerde çocuklar başta olmak üzere pek çok insanda değişim göstermiş durumda. Bununla birlikte de beslenme ile alakalı pek çok yeni terim ortaya çıktı. Bunlardan bir tanesi de yeni nesil beslenme kavramı. Yeni nesil beslenme ile insanların kaliteli yaşamı yakalamaları gerekir. Peki, nedir bu kaliteli yaşam ve kaliteli yaşam nasıl yakalanır?

Yeni Nesil Beslenme Alışkanlığı ve Kaliteli Yaşam

Kaliteli yaşam kavramı Spinoza’nın uzun süren çalışmaları sonucu ortaya çıkan bir terimdir. Aynı isminden de anlaşılacağı gibi insanların yaşamlarındaki kaliteyi arttırmak adına yapılan çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Fakat Spinoza bu anlamda insanlara yıllar önce çok farklı fikirler vermiştir. Bunların en önemlisi de su ile ilgili yaptığı çalışmalar sonucu ortaya çıkmıştır.

Spinoza insanların kilosu * 0,04 litre su içmeleri gerektiğini ileri sürmüştür. Yani ortalama 70 kilogram olan bir insan yaklaşık olarak 2,8 litre su içmelidir. Tabi bu suyu tek seferde değil gün içinde 4’e bölerek içmesi önerilmektedir. Spinoza’nın kaliteli yaşam çalışmaları arasında en çok üzerinde durulan konu su içme miktarıdır.

Bu yüzden insanların kaliteli yaşamlarına adım atarken ilk dikkat etmeleri gereken nokta sudur. Ayrıca su içerken bu suyun mümkün olduğu kadar plastik şişe dışında bir şişeden içilmesine dikkat edilmesi gerekmektedir. Su yerine başka içecekler tüketmek ise su ile aynı etkiyi kesinlikle göstermemektedir. Bu anlamda ben su yerine çay ya da kahve içerim diye düşünceniz var ise kesinlikle bunları bırakmanız gerekmektedir.

Kahve Titreşime Sebep Oluyor

Doğru ve dengeli beslenme alışkanlıkları arasında kahve kesinlikle önerilmez. Günlük 1 ya da 2 bardak Türk kahvesi ya da başka kahveler ara ara tüketilebilir. Fakat kahvenin insan vücudunda titreşime sebep olduğu yıllar önce ortaya çıkmış bir gerçektir. Bu etkinin sonuçlarını ortaya çıkmasını engellemek adına insanların kaliteli bir yaşamlarına atacakları ilk adım bol su tüketimi olmalıdır.

Ayrıca suyun insan beyni içinde ne kadar gerekli bir sıvı olduğu yıllardır hem konuşulan hem de açıklanan bir gerçektir. Su kalitenizi arttırarak hayatınızın en önemli değişimlerine ilk adımı atabilirsiniz. Şeker gibi gıdaların vücudunuzda yaptığı zararları kaldırmak ilk ihtiyacınız olan beslenme alışkanlığı listenize sadece suyu eklemek olabilir. Suyun içerisine 1 ya da 2 damla limon sıkarak tüketmeniz de sağlığınız ve yaşam kaliteniz açısından oldukça önemli olacaktır.

Sağlık, Kaliteli Yaşam ve Su

Su tüketimi insan hayatında bazı sağlık sorunlarını da ortadan kaldırmaktadır. Bunlardan bir tanesi de dikkat eksikliğidir. Eğer çocukların gerçek anlamda bir rahatsızlığı yok ise ve çocukların dikkat eksikliği varsa su bu duruma oldukça kesin ve en basit çözümdür. Dikkat eksikliğini en çok etkileyen durumun su eksikliği ve su kalitesi ile olduğu yapılan araştırmalar ile ortaya çıkan bir gerçektir.

Su tüketiminin yanına bazı ekleyeceğiniz basit beslenme alışkanlıkları ile kaliteli yaşamınızı yükseltebilirsiniz. Bunlar ise şeker ve karbonhidrat ürünlerinden uzak durmak olabilir. Bu tarz besinlerin yerine tüketeceğiniz protein ağırlıklı besinler ve su tüketimi sizlere yepyeni bir hayat sunacaktır. Bunlara ek olarak balık, taze yiyecekler ve roka başta olmak üzere bol yeşillik kaliteli yaşamınız için büyük bir adım atmış olacaksınız.

Yeni nesil beslenme alışkanlığı ya da benzeri konularda alanında uzman kişiler tarafından yazılmış makalelere ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart resmi internet sitesini ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca Doç. Dr. Gamze Sart ve İnovasyon İçin Eğitim Vakfı resmi Youtube kanalarından da benzer konular ile alakalı videolara ücretsiz olarak ulaşabilirsiniz.

Read More

Sosyoloji okuyacaklara tavsiyeler neler olabilir? Sosyoloji okumak neden önemli? Sosyoloji okumanın avantajları ve dezavantajları neler?

Sosyoloji değer kazanacak alanlardan bir tanesi… İnterdisipliner olmanın ötesinde multdisipliner bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü; tarih, politika, psikoloji, sosyal psikoloji, sanat gibi alanlar da sosyolojinin içinde yer alıyor. Bu anlamda sosyoloji aslında oldukça kapsamlı bir alan… Özellikle sosyologsanız ya da sosyoloji okumayı düşünüyorsanız eğitiminizi yüksek lisans ve doktoraya taşımak, alan seçmek ve ihtisaslaşmak sizin için doğru bir adım olacaktır.

Alan Seçimi Yaparken Nelere Dikkat Edilmeli?

Sosyoloji okuyacaklara tavsiyeler anlamında en önemli konulardan bir tanesi alan seçimi… Peki; Alan seçerken de nelere dikkat etmek gerekiyor? Öncelikle, dijital pazarlama ve dijital medyanın büyüyeceği biliniyor. Sosyoloji okuyorsanız dijital pazarlama ve dijital medyaya hakim olmanız gerekiyor. Bu alanlarda, uzmanlaşmış olan sosyologlara çok ihtiyaç var. İnsan bilimini anlayan, insan hareketlerini anlayan, sınıfları, sınıf farklılıklarını anlayan, insanlara çok ihtiyaç var. Bunun yanı sıra; ürün tasarımı, hizmet tasarımı ve süreç tasarımına hakim olmak da önem taşıyor.

Aile İçi Şiddet Önemli Bir Ajanda Olarak Karşımıza Çıkacak

Sosyolojik anlamda üzerinde çok çalışılması gereken bir diğer konu ise; aile içi şiddet; aynı zamanda aile içi ensest ilişkiler ve taciz… Bunlar önemli ajandalar olarak karşımıza çıkıyorlar ve çıkacaklar. Bu noktada; sosyoloji çalışan ya da okuyanların çalışmalarına akademik düzlemde devam etmeleri büyük önem taşıyor. Bunun paralelinde kendi işlerini kurabilecekleri, özellikle de Pazar araştırmaları yapabilecekleri, sivil toplum kuruluşları ile beraber çalışabilecekleri araştırmalar yürütmeleri de oldukça önemli…

İçeriden Bakış Açısı İle Yapılan Analizler Önem Taşıyor

Hiçbir zaman yaşanan hiçbir olayın bir benzeri olmadığı için her olay bir fenomen olduğu için fenomenolojik analizler, içeriden bakış açısı ile yapılan analizler çok önemli bir noktaya geliyor. O yüzden yeni gündem gereği içeriden bakabilmek, içeriden yaşayabilmek bu anlamda önemli. Bu sebeple; mutlaka araştırma gibi alanlardaki yetkinliğinizi arttırmanız gerekiyor ve sivil toplum kuruluşlarında yer alarak bu yönde değerlendirmeler yapıyor olmanız gerekiyor.

Değer Üretme Kaygınızın Olduğu Alanda Çalışın

Sosyoloji okuyacaklara tavsiyeler anlamında en önemli nokta ise şu; sadece sosyoloji değil, psikoloji, mühendislik, tıp her ne okuyorsanız, eğer alanınızı sevmiyorsanız, mutlu değilseniz bir an önce o alandan çıkın. Çünkü ancak; sevdiğiniz alanda değer üretebilirsiniz. Sevdiğiniz alanda değer kazanırsınız… Bu nedenle; değer üretme kaygınızın olduğu bir noktada çalışıyor olmanız en önemli tavsiye olacaktır.

Sosyoloji okuyacaklara tavsiyeler, sosyoloji okumak, çalışma alanları, yüksek lisans ve doktora gibi konularda merak ettikleriniz için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More