Monthly Archives Ocak 2021

Günümüzde ‘hangi gıdalar tüketilmeli’ sorusu herkesin ilgi alanına girmektedir. Çünkü doğru beslenme beraberinde sağlıklı olmayı getirmektedir. Ayrıca doğru beslenen bireyler iş ve okul yaşamlarında verimliliklerini en üst seviyeye çıkarabilmektedir. Öğrenciler yaşamları boyunca çok fazla hayal kırıklığı yaşamaktadırlar. Öğrenciler okul nedeniyle çok fazla kez arada kalabilmektedirler. Hatta bazı öğrenciler mevcut durumda not ortalaması çok düşük olduğu için bundan sonra da başaramayacaklarını düşünmektedirler.

Sosyal medyanın bu kadar ön planı çıkması, çocuklarımızı da ciddi anlamda etkilemektedir. Bunun sonucunda çocuklarımızın ön frontal alanları inanılmaz derecede sıkıntılı hale gelmiştir. Bu sürecin en başı ise gıda ile başlamaktadır. Doğru gıda alamayan çocukların yaşam kaliteleri oldukça düşmektedir.

Verimlilik İçin Hangi Gıdalar Tüketilmeli?

Gıda konusu gerçekten de herkes için önemlidir. Hangi gıdalar tüketilmeli sorusuna Japonya ve Kore örneği ile cevap verilebilir. Televizyonda izlediğim iki programda da bahsedildiği üzere Japonya ve Kore’de sabah kahvaltısında protein ağırlıklı bir beslenme yöntemi uygulanmaktadır. Bu ülkedeki insanlar mümkün mertebe karbonhidrat ağırlıklı bir kahvaltıdan uzak durmaktadır.

Ekmekten kaçınarak ekmeğin neden olduğu hımbıllıktan da kurtulmak mümkündür. Hımbıllığın oluşmaması ile birlikte insanın çalışma süreleri de verimli geçmektedir. Hımbıllık ortadan kaldırıldığında uzun süreli çalışmalar yapmak mümkün hale gelmektedir. Amerika’da yapılan bir çalışma ile suyun önemi ortaya koyulmuştur. Yapılan çalışmada bir insan ne kadar fazla su içerse o kadar mutlu olmaktadır.

Su ve Mutluluk İlişkisi

Amerika’da yapılan çalışmada günde 6 bardak ve üstü su içenler incelenmiştir. Aynı zamanda 1 bardak su içen kişilerin de mutluluk düzeyleri dikkate alınmıştır. Çalışma sonucunda günde 6 bardak su içenlerin mutluluk oranlarının 1 bardak su içenlere oranla %60 daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır. Aslında biz bu durumu yıllardır bilmekteyiz. Yani su tüketiminin önemi kadar protein ağırlıklı bir beslenmenin insana ne kadar iyi geldiğinin farkındayız.

Su tüketiminde kilo ile ilgili bir miktar belirlenmelidir. Yani kişinin kilosu arttıkça günde tüketmesi gereken su miktarı da artmaktadır. Sonuç olarak gıdamıza ve su tüketimimize oldukça önem vermemiz gerektiği söylenebilir. Ayrıca günde 20-30 dakika kadar fiziksel aktivite yapılmalıdır. Bu aktivite her ne olursa olsun kesinlikle ihmal edilmemelidir. Kendinize bakmazsanız olmaz. Kendimize baktığımız zaman hayatta daha doğru kararlar verebilecek hale geliriz.

Hangi gıdalar tüketilmeli konusunda soru ve görüşleriniz için Doç. Dr. Gamze Sart’a form aracılığıyla ulaşabilirsiniz. Benzer konularda hazırlanmış videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Geçtiğimiz haftalarda çok önemli bir tartışma söz konusuydu. Bu tartışmalar arasında Fizik alanının artık anlamını yitirdiği yer almıştır. Hatta bunun bir sonucu olarak bugün, üniversitelerin; Matematik ve Fizik alanlarında öğrenci alım kısıtlamalarının uygulandığı görülmektedir. Bunun yanı sıra; biyomedikal ve biyoteknoloji gibi alanlarda da inanılmaz bir büyümenin olduğu göze çarpmaktadır. Gelişen teknoloji sonrasında artık basit tıp eğitimi eski önemini kaybetmektedir.

Önümüzdeki dönemin bir numaralı alanı yaşam bilimleri olacaktır. Çünkü yaşam bilimleri alanı içerisine pek çok konu girmektedir. Bu alan içerisinde yer alan bölümler hızla gelişmektedir. Yaşam bilimleri içerisinde yer alan önemli bölümlerde yakın zamanda önemli değişimler görülecektir.

Basit Tıp Eğitimi ve Yapay Zeka

Günümüzdeki tıp doktorlarının neredeyse tamamı yapay zekayı bilmemektedir. Sonuç olarak; yaşanan teknolojik gelişmeler nedeniyle artık basit tıp eğitimi yeterli olmamaktadır. Tıp eğitiminin ve geleneksel Tıp Bölümleri ile birlikte yapay zekayla geliştirilmiş-iyileştirilmiş alanlar da takip edilmelidir. Yapay zeka alanında tıp eğitimi alan kişilerin kendilerini geliştirmeleri gerekmektedir. Tıp çalışanları günümüzde sağlık çalışanları olarak görülmektedir.

Bu anlamda sağlık çalışanlarının kendilerini geliştirerek bu konumlarının ötesine geçmeleri gerekmektedir. Bununla birlikte; tıp eğitimi alan öğrencilerin kendi gelişimleri için yan alanlara dikkat etmeleri bu dönemde önem kazanmaktadır. Örnek olarak; benim Harvard Üniversitesi tıp bölümünde okuyan öğrencilerim gösterilebilir. Bu öğrenciler, tıp eğitimleri ile birlikte bu alanlara da yönelmiş durumdadırlar. Artık geleneksel tıp öğretilerinin yanında yapay zeka ile ilgili diğer alanların da ne kadar önemli olduğu anlaşılmıştır.

Tıp Eğitiminin Yapay Zeka İle Uyumu

Sağlık alanında hastalığın tespiti ve iyileştirilmesi aşamalarında yapay zekadan yararlanılmaktadır. Bunun sonucunda; yapay zeka ve robotlaşma ile birlikte bugün pek çok işlem bilgisayar ortamında gerçekleştirilmektedir. Makine öğrenimi; doktorlar tarafından incelenen teşhis verilerinin yapay zeka aracılığıyla etkili bir şekilde yapılabilmesine olanak tanımaktadır.

Makine öğrenimi algoritmalarının halen daha gidecekleri uzun bir yol olsa da bugün standart kalıpları doktor gözüyle görerek doğru sonuçlar sağlamayı başarmaktadır. Özellikle radyoloji alanında yapay zekanın faydalı sonuçlar sağladığı görülmektedir. Örnek olarak; hastaların rahatsızlıklarına göre çekilen filmlerin yapay zeka aracılığıyla doğru bir şekilde analiz edildiği söylenebilir.

Basit tıp eğitimi artık yapay zeka ile birlikte yürütülmesi gereken bir eğitim alanı olmuştur. Konu hakkında görüş ve sorularınız için form aracılığıyla Doç. Dr. Gamze Sart’a ulaşabilirsiniz. Bununla birlikte; güncel konularda hazırlanmış videolara ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart YouTube kanalına abone olabilirsiniz. Hatta yurt dışında tıp eğitimi almak için gerekli olan sınavlara hazırlık için aba Academy ile iletişime geçebilirsiniz.

Read More

SAT sınavları öğrencilerin pek çok ülkede üniversite kabulü alabilmesi için gerekli olan bir sınavdır. SAT içerisinde birden çok konuda dersler ve alanlar bulunmakta ve öğrenciler bu derslerden istediklerini seçmektedir. Fakat ders seçimlerinde öğrenciler okumak istedikleri alanlara göre seçim yapmalıdır. Ayrıca SAT sınavında öğrenciler klasik sistemlere göre daha farklı bir çalışma programı uygulamalıdır. Yani SAT baştan sona kadar büyük avantajlar ile dolu ve klasik çalışma sisteminden ayrı bir çalışma isteyen sınavdır.

SAT Sınavları Hangi Ülkelerde Geçerli?

SAT sınavı ile Türkiye’de alan üniversiteler olduğu gibi yurt dışında da alan pek çok ülke ve üniversite bulunmaktadır. Yurt dışında SAT’ın geçerli olduğu ülkeler başlıca şöyle sıralanabilir;

  • Amerika Birleşik Devletleri,
  • Birleşik Krallık,
  • Kanada,
  • Hollanda,
  • Avrupa Birliği üyesi ülkeler,
  • Uzak Doğu,
  • Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan yabancı pasaportlu öğrenciler için Türkiye.

Ülkemizde SAT sınavı Boğaziçi Üniversitesi, ODTÜ, Koç Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi içerisinde geçerli olmaktadır. Yani SAT size sadece Amerika’nın kapılarını açmıyor. Aynı zamanda tüm dünyada saygınlığını koruyan ve en prestijli üniversitelerin de kapılarını açıyor. Son dönemlerin en popüler ülkelerinden olan Hollanda’da SAT sınavının getirdiklerine ayak uydurarak SAT’ı üniversitelerinde geçerli uluslararası sınavlardan biri olarak kabul etmiştir.

SAT Sınavının Türkiye’deki Sınavlara Destek Olması

Ülkemizde üniversite geçiş sınavları bilindiği üzere AYT ve TYT sınavlarıdır. SAT bu iki sınava da destek olarak öğrencilere aslında yardımcı oluyor. Peki, SAT bu sınavlara nasıl destek oluyor? SAT sınavının Verbal kısmını öğrendiğiniz zaman Speed Reading yani Hızlı okuma öğrenmiş oluyorsunuz. Ayrıca SAT sınavının Matematik kısmı da tamamen TYT ve AYT sınavlarının alt yapısını oluşturmakta. Bu sayede öğrenciler TYT ve AYT matematik alanında büyük kolaylık yakalıyor. SAT bunlara ek olarak Pre Calculus yani Kalkülüse Hazırlık eğitimini de sağlayarak öğrenciler bu sınavlarda yardımcı olmaktadır.

Kısacası SAT sınavı baştan sona öğrencilere hem ülkemizdeki sınavlarda hem de yurt dışındaki sınavlarda yardımcı olmaktadır. SAT derslerinde başarılı olan öğrenciler bir de yanına IELTS ya da TOEFL gibi bir sınav eklediği takdirde çok rahat bir şekilde uluslararası istedikleri üniversitelere yerleşebilmektedir. SAT sınavları öğrencilerin uzun bir dönem boyunca yurt dışı eğitimleri için öğrencilerin en büyük silahı olmaya devam edecektir. Öğrenciler bu yüzden SAT sınavı nedir ya da ne işe yarar sorularının cevaplarını bilmeli ve planlarını ona göre sürdürmelidir.

Doç. Dr. Gamze Sart Youtube kanalını ziyaret ederek SAT sınavı soruları ve içerikleri hakkında detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz. Aba Yurt Dışı Eğitim internet sitesinden SAT sınavına kimler girebilir gibi sınav hakkında merak ettiğiniz konularda yazılar bulabilirsiniz. Aba Academy adresinden de SAT sınavları için kurs alabilirsiniz.

Read More

Dünyada meydana gelen değişimler sonucu geleceğin iş hayatı büyük bir değişime girmeye başladı. Uzaktan eğitim gibi son dönemlerin popüler kavramlarından bir tanesi olan uzaktan çalışma bu değişimin en büyük etkenlerinden biri. Uzaktan çalışma sistemi 21. yüzyılın en önemli ajandalarının başında geliyor. Günümüzde fazla yayılmamış olsa da gelecekte bu sistem çok daha etkin ve yaygın olarak kullanılacak. Pek çoğumuz uzaktan çalışma yöntemini pandemi ile duymaya başladık.

Fakat bu çalışma yöntemi aslında 2010 yılından beri kullanılıyor. Dünyada uzaktan çalışma 2018 yılında ise daha da şekillenerek pandemi ile günümüzdeki halini almıştır. Dünyanın teknoloji alanında başta gelen şirketlerinden IBM ve Google gibi markalar yıllardır bu çalışma sistemini destekleyici adımlar atmakta. Bunun en büyük örneği aslında ülkemizde faaliyet gösteren fakat ofisi olmayan şirketlerdir. Geleceğin çalışma hayatı içerisinde ise uzaktan çalışma sistemi daha geniş bir yelpazede cevaplanmaya başlandı.

Daha önce söylediğimiz gibi bu çalışma modeli ülkemizde henüz yeni sayılır. Fakat dünyanın pek çok ülkesi bu sistemi uzun süredir uygulamakta. Bu ülkelerin başında ise Amerika geliyor. Amerikan şirketleri bu sistemi deneyip olumlu sonuç aldığı için bu çalışma modelini geliştirmeye yönelmiş durumda. Bizim de bu tarz sistemlere ayak uydurarak küresel iş dünyasının hangi alana yöneldiğini bilip uygulamamız gerekmekte.

Geleceğin İş Hayatı Nasıl Şekilleniyor?

Küresel anlamda değişen teknolojiler ve dünya ihtiyaçları meslek gruplarından bazılarını oldukça ön plana çıkarıyor. Geleceğin en önemli meslek alanlarından bir tanesi olarak siber güvenlik ve tabi ki kodlama oldukça öne çıkıyor. Bu tarz geleceğin önemli alanlarını bilmek ve tahmin etmek son derece önemli. 2030 yılında dünya nasıl olacak ya da 2050 yılında dünya nasıl olacak gibi konuları tahmin ederek çalışmalarımızı bu alanlara yönlendirmemiz gerekiyor. Uzmanlar gelecek meslekleri ve eğilimleri hakkında her yıl raporlar hazırlıyor.

Uzmanlara gelen bu raporlar içerisinde 10 yıla kadar ki planlar bulunuyor. Uzmanlar ise bu planlar üzerine çalışarak ve tersine mühendislik yaparak genç neslin doğru yönelimler yapmasında yardımcı oluyor. Bu raporlar doğrultusunda öz geçmişler oldukça dikkat çekiyor. Öğrenciler öz geçmişlerini oldukça doğru bir şekilde yapmalıdır. İş dünyasının istekleri ve ihtiyaçları doğrultusunda öğrenciler kendi öz geçmişlerini doldurmalıdır. Öz geçmiş içerisinde geleceğin iş yaşamı içerisinde oldukça önemli olan yaşam boyu öğrenme kavramını gençler göstermelidir. Ayrıca bu kavramı gençler hayatlarına da yerleştirmelidir.

Üniversitenin Öğrencilere Katkısı Neler Oluyor?

Geleceğin iş hayatı ve üniversiteler kıyaslandığı zaman aslında üniversitelerin eğitim konusunda yetersiz kaldığı görülüyor. Bu yüzden de yaşam boyu öğrenme kavramı gençlerin hayatında oldukça ön plana çıkıyor. Fakat üniversite eğitiminin yetersiz kalması gençlerin üniversitelerden hiçbir şey öğrenmediğini ifade etmiyor. Öğrenciler üniversitelerin içerisinde aldığı eğitimler ile öğrenmeyi öğreniyor. Bu sayede öğrencilerin kapasiteleri oldukça artıyor.

Buna ek olarak farkındalık kavramı gençlere üniversiteler sayesinde öğretiliyor. Yani bir olayın gerçek ya da yalan olmasının analizini yapabilme veya istatistiksel verileri okuyabilme gibi yetkinlikler üniversiteler sayesinde elde ediliyor. Kısacası üniversitenin geleceği ve sundukları sayesinde hem geleceğin eğitim alanında hem de geleceğin iş hayatı içerisinde üniversiteler önemini arttırarak sürdürüyor.

Küresel Düşünebilmek

Geleceğin iş dünyası içerisinde insanların her taraftan gelecek olayları analiz ve tahmin etmesi gerekiyor. Yani 4 yönlü olarak karşınıza çıkacak her şeyi ön görmelisiniz. Peki, bu ön görüyü nasıl sağlayabiliriz? Bu ön görü için insanların küresel anlamda düşünmesi ve olayları yine küresel anlamda değerlendirmesi gerekir. Bunu şöyle açıklayabiliriz. Bir insan yaklaşık 250 dereceye kadar etrafını görebilir. Bu yaklaşık bir değerdir. Ama tüm insanlar kafalarının arkasını göremez. Geleceğin iş hayatı içerisinde insanlar kafalarının arkalarını tahmin etmelidir.

Gelecekte iş dünyası içerisinde karşınıza çıkan olayları ya da çıkabilecek olayları ön görmeniz gerekir. Küresel düşünmeniz için istatiksel modelleri kendinize yardımcı olarak kullanmalısınız. Pandemi döneminde yaşanan olayları kendinize örnek alabilirsiniz. Covid – 19 salgını aslında bizlere gelecekte önem kazacak meslekleri ve önemini kaybedecek mesleklerin bir fragmanını yaşattı. Aynı şekilde dünyada meydana gelecek olaylar için de bu tarz tahminleri yapmanız geleceğin iş dünyasında kendinize yer bulmanızı sağlayacaktır.

Doç. Dr. Gamze Sart web sitesinden Youtube kanalından gelecekte iş yerleri nasıl olacak ya da yakın gelecekte çalışma hayatı ile alakalı konularda video veya makalelere ulaşabilirsiniz. Aba Yurt Dışı Eğitim internet sitesinden de geleceğin iş hayatı ve geleceğin üniversiteleri ile alakalı blog yazılarına ulaşabilirsiniz.

Read More

Stanford Üniversitesi, dünyanın en iyi eğitim veren üniversiteleri arasında önemli konumda yer alıyor. Durum böyle olunca üniversite kabullerinde öğrenciler arasında rekabet en üst seviyede. Üniversite, eğitim verdiği alanlardaki en donanımlı öğrencileri kariyer hayatlarına hazırlamak üzerine bir misyon belirlemiş durumda. Stanford Üniversitesi için her yıl binlerce başvuru yapılıyor ancak bunlardan yalnızca çok az bir kısmı başarı ile sonuçlanıyor… Sonuç olarak; Stanford Üniversitesi kabulü için ciddi bir hazırlık yapmak gerekiyor.

Lise döneminin en başından itibaren üniversite hazırlıklarına başlanmalı. Lise döneminde, üniversite kabulleri için gerekli olan programları tamamlamak için öğrencilerin bu programlara erken dönemde hazırlık yapmaları oldukça önemli…

Stanford Üniversitesi Kabulü İçin Öğrencimiz Eren Nasıl Bir Süreç Yaşadı?

Times Higher Education tarafından hazırlanan listeye göre Stanford Üniversitesi 2021 yılında Oxford Üniversitesi’nden sonra dünyanın en iyi ikinci üniversitesi olarak belirlendi. Üniversitenin son dönemde uluslararası öğrenci kabul oranı da %23. Bu veriler, Stanford Üniversitesi’den uluslararası öğrenci olarak kabul almanın hiç de kolay olmadığını gözler önüne seriyor. Tüm bu zorluklara rağmen başarılı öğrencimiz Eren, Stanford Üniversitesi’nden kabul almayı başararak bizleri mutlu etti.

Başarılı öğrencimiz Eren, Stanford Üniversitesi kabulü için ciddi anlamda emek sarf eden öğrencilerimizden biri…  Eren, Üsküdar Amerikan Lisesi öğrencisi olarak yaklaşık bir ay önce Stanford Üniversitesi’nden erken kabul aldı. Mühendislik Bölümü’nü kazanan Eren’in başarısı dünyanın en iyi üniversitelerinde eğitim almak isteyen öğrenciler için adeta bir örnek niteliğinde… Eren, Stanford Üniversitesi hazırlık ve kabul süreçlerinde nasıl bir yol izlediğine dair ipuçlarını bizlerle paylaştı.

Stanford Üniversitesi Macerası Eren İçin Nasıl Başladı?

Stanford Üniversitesi, Eren’in hep eğitim almak istediği bir üniversiteydi. Bu hayalini gerçekleştirmek için 11.sınıfta Doç. Dr. Gamze Sart ile tanıştı. Doç. Dr. Gamze Sart, Eren için en uygun üniversitenin Stanford olduğunu belirleyerek bu yönde stratejiler oluşturdu. Eren’e göre, büyük bir başarı elde ettiği bu süreç kolay bir şekilde gerçekleşmedi.

Çünkü bu süreçte Eren, hem IB programını tamamladı hem de AP sınavlarından başarılı oldu. Eren, IB diploma programını yürütürken aynı zamanda 3 AP sınavı ile kabulünü garantilemiştir. Eren, kabul aşamasına kadar çok çalışarak hedefine ulaştı. Öğrencimiz Eren, kabul sürecini yalnızca akademik olarak yürütmedi. Bu süreçte okulda devam eden sosyal faaliyetlere ve kulüp çalışmalarına da yeterli bir zaman ayırdı.

Eren, Dünyanın En İyi Üniversitelerine Kabul Almak İsteyen Öğrencilere Neler Öneriyor?

Eren, dünyanın en prestijli üniversitelerine kabul almanın ilk aşamasını, ‘doğru üniversite belirlemek’ olarak açıklamakta. Üniversite tercihi, üniversitelerin ismine göre değil de tamamen eğitim almak isteyen öğrencinin kişiliğine uygun olarak seçilmeli. Eren, üniversite belirleme süreci doğru bir şekilde yapıldıktan sonra Doç. Dr. Gamze Sart gibi, süreci çok iyi bilen bir kişinin yardımının ne kadar önemli olduğunu belirmekte. Doç. Dr. Gamze Sart gibi, içeriden bilgi alıp bu şekilde öğrencileri yönlendiren bir kişinin, öğrencilere çok sayıda yarar sağladığını vurguluyor.

Öğrencimiz Eren, başarılı bir hazırlık ve kabul süreci geçirerek, hedeflediği Stanford Üniversitesi’ni kazanmıştır. Bu önemli başarı için kendisini Aba ailesi olarak yürekten kutlarız.

Stanford Üniversitesi kabulü hakkında sorularınız için Doç. Dr. Gamze Sart’a form aracılığıyla ulaşabilirsiniz. Yurt dışında eğitim için gerekli olan sınavlar hakkında destek almak üzere aba Academy ile iletişime geçebilirsiniz. Hangi üniversitelerin hangi sınavları talep ettikleri konularında güncel bilgiler edinmek için aba Yurt Dışı Eğitim blog sayfasına göz atabilirsiniz. Üniversite kabullerinde başarılı öğrencilere yönelik özel çalışma stratejileri hazırlayan Doç. Dr. Gamze Sart’ın YouTube kanalını takip ederek sürece ilişkin ayrıntılı bilgi edinebilirsiniz.

Read More

Mimarlık alanına olan ilgi ve rağbet son dönemlerde arttığı için mimarlık üniversiteleri de son zamanlarda dikkat çekmeye başlamıştır. Mimarlık alanının geleceği aslında biraz bulutlar ile doluydu. Yapay zeka ya da nesnelerin interneti gibi alanların gündeme gelmesi bu tarz bölümlerin geleceğini bir soru işareti yapmıştı. Fakat gelecekte mimarlığın da içinde bulunduğu tasarım alanı son derece önemli bir hal alacak. Dizayn alanı üzerine bazı üniversiteler eski stil eğitimlerine devam etmekte.

Ama bazı üniversiteler ise dizayn konusuna çok farklı şekilde ağırlık vererek devam etmektedir. Geleceğe yönelik dizayn konusunda en çok ses getiren ve en önemli çalışmalara imza atan üniversitelerin başında ise Stanford Üniversitesi gelmekte. Stanford mimarlıktaki mikro, makro ve mezo konularını oldukça detaylı işlemekte. Mikro yapılara örnek olarak Ayasofya’daki bir kapı üzeri işlemeler örnek olarak gösterilebilir. Mezo ise insandan biraz büyük olarak ifade edilen tasarımlardır.

Makro yapılar ise herkesin bildiği gibi büyük tasarımları kapsamaktadır. Müzik holleri, barajlar ya da müzeler gibi alanları inşaat mühendisliği ile kapsayan alanlardır. Mimarlık alanı genel olarak iki farklı bölüme ayrılmaktadır. Bunlardan bir tanesi teknik mimarlıktır. Bu tarz mimarlık bölümleri teknoloji ile değerlendirildiği zaman aslında önemini kaybetmektedir. Ama mimarlığın ikinci alanı olan sanatsal mimarlık alanına olan ilgi ve ihtiyaç oldukça artmıştır.

Mimarlık Üniversiteleri ve Gelecekte Mimarlık

Dünyanın en iyi mimarlık fakülteleri sürdürülebilir mimarlık alanı üzerine büyük çalışmalar yapmaktadır. Buna ek olarak mühendislik dizayn kavramı da son derece gelişen alanlardan bir tanesi olmaktadır. Mimarlık bölümü ile beraber ürün mimarlığı ya da Engineering Design kavramı da büyük bir önem ve arz oluşturmaktadır. Engineering Design bir iPhone ya da Alexa gibi teknolojik ürünlerin yeni modellerinin tasarlanmasında kullanılan mimarlık alanlarından birisidir. Bu çalışmalar mimarlık bölümünün mikro ve mezo alanlarına dahil olmaktadır.

Mimarlık alanını klasik ve eski stil mimarlık olarak düşünerek seçmek isteyen öğrenciler bu konuyu kesinlikle bilmelidir. Aksi takdirde bu tarz mimarlık alanları ile ilgilenmeyen ya da ilgisini çekmeyen öğrencilerin yapacakları tercihler son derece sıkıntılı ve yanlış sonuçlar doğuracaktır. Dünyadaki ya da Türkiye’deki mimarlık fakülteleri arasında bir tercih yapılırken oldukça stratejik adımlar atmak ve karar vermek gerekmektedir.

Mimarlık Alanının Dünyada ve Ülkemizde Değişimi

Mimarlık üniversiteleri arasındaki son yıllarda meydana gelen değişimleri daha önce belirtmiştik. Avrupa ve Amerika’da bu değişimi yakalayan üniversiteler aslında tahmin edilebilmekte. Bazı Hollanda üniversiteleri, Yale, Columbia ve Harvard gibi üniversiteler oldukça dikkat çekmekte. Öğrenciler bu perspektif ile ülkemizde de eğitim veren üniversiteler oldukça merak edilmektedir. Bu değişim ile beraber Türkiye’deki mimarlık fakülteleri arasından bazı üniversiteler de bu değişime ayak uydurmuştur.

Türkiye’nin en iyi mimarlık üniversiteleri arasında bazı üniversite attıkları adımlar ve yaptıkları yenilikler ile son derece dikkat çekmektedir. Bu üniversiteler ise şöyle sıralanmaktadır;

  • ODTÜ,
  • İTÜ,
  • Mimar Sinan Üniversitesi
  • Bilgi Üniversitesi.

Ülkemizde bu 4 üniversite mimarlık alanında dünyayı yakından takip eden ve bu değişime ayak uyduran üniversiteler olarak oldukça dikkat çekmektedir. Amerika’da ise bu sisteme en uygun okulları şöyle sıralayabiliriz;

  • Stanford Üniversitesi,
  • UC Berkeley,
  • UCLA,

Öğrenciler arasında son dönemlerde İtalya’da son derece merak edilen ve tercih edilen ülkelerden bir tanesidir. Gerek pandemi gerek ise dünya çapında sayılı üniversitesi olmasından dolay İtalya Avrupa ülkeleri arasında pek önerilmemektedir. Avrupa isteyen öğrenciler için genel olarak öğrenciler Hollanda hem tercih edilmekte hem de oldukça önerilmektedir. Hollanda eğitim sistemine ek olarak devletinin ve üniversitelerinin sunduğu imkanlar yüzünden çok fazla ön plana çıkmaktadır.

Doç. Dr. Gamze Sart Youtube kanalından ve web sitesinden Dünyanın ve Türkiye’nin en iyi iç mimarlık üniversiteleri hakkında bilgi alabilirsiniz. Aba Yurt Dışı Eğitim internet sitesinden ise dünyanın en iyi mimarlık fakülteleri için danışmanlık alabilirsiniz.

Read More

2022 lise ve üniversite mezunları eski dönemlerin mezunlarına göre dikkat etmeleri gereken farklı noktalar bulunduğunu bilmelidir. Öğrencilerin istedikleri üniversitelere ya da istedikleri yüksek lisans bölümlerine gidebilmeleri adına bu süreç oldukça önemli bir şekilde sürdürülmelidir. Bu süreç içerisinde ajandaların doğru bir şekilde yapılması ve planların detaylı bir şekilde ilerletilmesi gerekmektedir. 2022 yılında mezun olacak bu öğrencilerin önünde tam olarak 12 ay bulunmakta.

Bu süre ilk başta öğrencilere çok uzun gelebilir. Fakat yapılacak çalışmalar ve atılacak adımlar göz önüne alındığı zaman aslında bu sürecin öğrencilere tam olarak yeteceği bilinmelidir. Türkiye üniversite mezunu oranı 2020 yılında artış göstermeye devam etmektedir. Bu süreç 2022 yılında çok daha yukarılar çıkacaktır. Bu yüzden öğrenciler Oxford, Cambridge, Stanford ya da Toronto gibi üniversitelerden kabul almak istiyor ise hazırlanma sürecine şimdiden başlamalıdır.

Lise ve Üniversite Mezunları İçin Öneriler

Yurt dışında üniversite eğitimi ya da kabulü alabilmek kadar yurt dışında burslu üniversite kabulü almakta çok önemlidir. Bu yüzden öğrenciler hem kabul almak için hem de burs alabilmek için önümüzde 12 ay boyunca yoğun bir çaba sarf etmelidir. Yurt dışına üniversite eğitimi alabilmek adına sadece ülkemizden değil dünyanın 4 bir yanından yüz binlerce öğrenci başvurular yapmakta ve hazırlanmaktadır. Öğrenciler bunun bilincinde olarak bu çalışmaları sürdürmelidir.

Doç. Dr. Gamze Sart 2021 yılının çalışmalarını büyük ölçüde tamamlayarak öğrencilerinin burslu bir şekilde dünyanın en saygın üniversitelerine yerleşmesini sağlayarak 2022 yılı mezunları için çalışmalarına başlamış durumda. Öğrenciler başvuru süreçlerinde ya da planlama aşamalarında Gamze Hoca’dan destek ve yardım almak için Doç. Dr. Gamze Sart resmi internet sitesini ziyaret edebilir. Bu yoğunluktan dolayı Doç. Dr. Gamze Sart bir süredir geri dönüşler yapamasa da artık 2022 yılı mezunları için hazırlıklarını tamamlamıştır.

Üniversitelerden Kabul Almak İçin En Büyük Güç

Dünyadaki tüm üniversitelerin kabul şartları birbirinden ayrılmaktadır. Sınavlar, notlar ya da referans mektupları gibi durumlar öğrencilere çokça yardımcı olmaktadır. Fakat başvuru süreçlerinde öğrencilerin en büyük gücü ve destekçisi hiç şüphesiz ki öz geçmişleridir. Öz geçmişi güçlü olan bir öğrenci yurt dışı üniversite kabullerinde büyük bir sorunu ortadan kaldırmış demektir. Lise ve üniversite mezunları bu yüzden önümüzdeki bir yıl içerisinde bu konuyu mümkün ise bir uzmandan yardım alarak halletmelidir.

Diğer bir yandan 2022 yılından sonra mezun olacak öğrenciler için de zorlu bir süreç aslında başlamış durumda. Bu yıllarda mezun olacak öğrenciler de başarılı üniversitelerden kabul almak istiyor ise çalışmalarına şimdiden başlamalıdır. Özellikle üniversitelerin istediği sınavlara göre 2023 – 2024 mezunları da şimdiden kendilerini hazırlayarak önlerindeki sıkıntıları gidermelidir. Bu yıllarda mezun olacak öğrenciler öz geçmiş ve benzeri kriterlerden önce sınavları halletmeli ve sınavlardan istenilen notları elde etmelidir.

2023 ve sonrası lise ve üniversite mezunları bu dönemi başarılı bir şekilde değerlendirir ise son yıllarına çok daha rahat ve kendilerinden emin olarak adım atabileceklerdir. Yurt dışı lisans ve yüksek lisans kabul süreçleri eski sisteme göre büyük ölçüde değişim yaşamıştır. Zamanlama bu yeni süre içerisinde kesinlikle dikkat edilmesi gereken ve öğrencileri başarıya sürükleyen en önemli etkenlerden bir tanesidir. Neyin, ne zaman ve ne şekilde yapılacağını iyi bilmek ona göre adım atmak gerekmektedir.

Doç. Dr. Gamze Sart Youtube kanalını ziyaret ederek yurt dışı üniversite kabullerinde dikkat edilen konular, yurt dışından alınan burslar ya da dünyanın en iyi üniversiteleri hakkında bilgiler alabilirsiniz. Aba Yurt Dışı Eğitim internet sitesini ziyaret ederek de lise ve üniversite mezunları için önerilen çalışma ve kabul yöntemleri ile alakalı makale ve blog yazıları bulabilirsiniz.

Read More

Doğa kültür ve yetiştirilmenin birbiriyle bağlantısı nedir? Genetik özellikler insanın yaşamını ve insanın sağlığını ne ölçüde etkiler? Kültürel özellikler sağlığımızı ve yaşamımızı nasıl yönlendirir? Yetiştirilme tarzı ve yaşam biçimi ile genetik faktörlerin etkisinin azalması mümkün mü? Beslenme alışkanlıkları genetik hastalıkların önüne geçebilir mi? Bu soruların yanıtlarına birlikte göz atalım…

Doğa Kültür ve İnsan Özellikleri Arasındaki Bağ

Doğa kültür ve insan özellikleri arasındaki bağ geçmişten günümüze hep araştırılan bir konu olmuştur. 60’lı yıllarda yapılan araştırmalar ve elden edilen veriler neticesinde bazı sonuçlara ulaşılmıştı. İnsanların özelliklerine bakıldığında ve değerlendirildiğinde; ana yapı olarak değerlendirildiğinde genetik faktörlerin neredeyse bütünüyle etkili olduğu düşüncesi ortaya atılmıştı. Uzun bir süre boyunca gerçek anlamda bakıldığında insan üzerinde doğanın yani “nature”ın, genetik faktörlerin çok önemli olduğuna inanıldı ve bu görüş savunuldu.

Süregelen araştırmalar ile uzun süren savunulan bu görüşün yerini, insanın hem doğasından, genetik faktörlerinden aldığı unsurların hem de yetiştirilme kültürünün etkili olduğu düşüncesi aldı. Her iki unsurun insan üzerinde %50 oranında etkisi olduğu şeklinde değerlendirmeler ortaya konuldu.

Kültürel Özellikler Genetik Faktörlerin Geri Planda Kalmasına Yol Açabilir

Yapılan araştırmalar ve bugün elde edilen veriler gösterdi ki doğa kültür ve yetiştirilmenin insan üzerinde neredeyse eşit bir etkisi ve önemli bir dengesi var. Bir örnekle açıklamak gerekirse; bir çocuğun baskın bir şekilde boyunun uzaması, göz rengi, saç rengi gibi fiziksel birtakım özellikleri doğa ile alakalı olabilir.  Ancak bu her zaman yeterli olmayabilir. Bir çocuğun potansiyelinde, genetik yapısında uzun boylu olmak varken, yapmış olduğu aktiviteler, beslenme alışkanlıkları, karbonhidrat yerine protein ağırlıklı beslenmesi, basket oynaması, kıkırdak ve kas gelişimini sağlayan gıdalar tüketmesi gibi öğelerin artması nedeniyle çocuğun normalden birkaç santim daha uzun olması mümkün olabiliyor. Ya da tam tersi durumlar ortaya çıkabiliyor. Yetiştirme tarzı ve kültürel özellikler nedeniyle genetik faktörler geri planda kalabiliyor.

Bir başka örnek olarak; Amerika’daki basketbol ekosistemine giren bir çocuk, oradaki sistem içerisinde yeniden yapılanıp, şekillendirilebiliyor. Bugün baktığımızda, Yugoslav oyuncuların pek çoğu Amerika’da basketbol oynuyor. Aslında Amerika ile Yugoslavya’yı mukayese ettiğimizde Yugoslavların basketbola çok daha yatkın olduğunu görebiliyoruz. Yani bu anlamda doğanın çok yoğun olduğu ama Yugoslavların içinde bulundukları kültürün, yetiştirme ortamlarının Amerika kadar basketbolda zengin olduğunu göremediğimiz için, basketbol o kadar değer görmediği için burada durum değişiyor. Doğa, kültür ve yetiştirilme ilişkisini bu noktada daha net görmemiz mümkün olabiliyor.

Kültürel Özellikler Genetik Risk Faktörlerinin Azalmasını Sağlayabilir

Ailesinde kalp hastalığı riski olan bir birey, genetik kodlarında kalp problemleri olmasına karşın iyi yetiştirilmesi, kendisi için oluşturduğu kültürel alt yapı, beslenme modeli ile risk oranını azaltabiliyor. Yapılan bazı araştırmalar genetik olarak kalp krizi geçirme riski aynı olan iki kişinin yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları neticesinde risk oranlarının farklılaşmasına yol açtığını ortaya koyuyor. Örneğin; söz konusu iki kişiden biri Akdeniz yemek kültürüne sahip, bir diğeri ise “junk food” olarak tanımlanan abur cuburları, kola, patates kızartması, karbonhidrat, ağır yağları tüketiyor. Bu noktada elbette ikinci kişinin sağlığının çok daha hızlı bozulması ve kalp krizi riskinin çok daha yüksek oranda olması söz konusu oluyor.

Kısacası; doğa kültür ve yetiştirilme tarzı insan yaşamı üzerinde dengeli bir biçimde etkili olabiliyor. Bazı özellikleri yalnızca genetik faktörler ya da yalnızca kültür ile açıklamak mümkün olmuyor. Bu konuda daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Duygusal beden, bireyin duygularını ve duygu değişikliklerini barındırır. Duygusal bedendeki değişimlerden, olumlu ve olumsuz tüm süreçlerden fiziksel beden de eş zamanlı olarak etkilenir. Duygusal bedenin zarar görmesi enerji akışının bozulması ve tüm vücut sisteminin olumsuz yönde etkilenmesine yol açabilir. Duygusal beden bir çocuk için en önemli konulardan bir tanesi olarak görülmelidir.

Anne ile Çocuk Arasındaki Bağ Duygusal Beden Açısından Önem Taşır

Çocuk, 0 – 7 yaş döneminde  duygusal bedenini keşfetmemiş olsa da özellikle süreç boyunca annesi ile “attachment” olarak da tanımlanan bağlılığını sürdürüyor olması önem taşır. Bu dönem içinde anne kalbinin sesi ve ritmi çocukların alışık olduğu bir sestir ve duygusal bedeninin gelişimini noktasında anne ile çocuk arasında bağ bu yüzden önemlidir.

Duygusal Mahrumiyet Birtakım Problemleri Beraberinde Getirebilir

Eğer bir çocuk bebeklik ve çocukluk döneminde duygusal mahrumiyet yaşadıysa, ilerleyen süreçlerde özgüven problemi, anksiyete, panik atak, kompleks, cinsel sapkınlık gibi ciddi problemlerin ortaya çıkması söz konusu olabilir. Duygusal mahremiyet, anksiyete, özgüven problemi gibi bireyin tüm hayatını etkileyebilecek sorunları tetikleyen bir unsurdur.

Okul Öncesi Eğitim Duygusal Beden Gelişimi Noktasında Önemlidir

Çocuklar için okul öncesi eğitim önemi tartışılamaz bir konudur. 0 – 7 yaş dönemi oldukça önemlidir. AÇEV’in kullanmış olduğu “7 çok geçtir!” kavramı aslında bu anlamda bir nevi gösterge olarak kabul edilebilir ve burada okul öncesi eğitimin önemi vurgulanır. Çocuklar bu dönemde aynı zamanda spiritüel bir beden de gerçekleştirirler. 11 yaşına kadar çocuklar için soyut kavramlar tam olarak anlaşılamaz.

6 – 11 yaş dönemi “somut işlemler dönemi” olarak adlandırılır. Görmedikleri ve dokunmadıkları şeyleri anlamlandırmakta zorlanırlar. Somut işlemler dönemi süresince, somut kavramlar çocuklar için daha anlamlı bir noktada durur. Bu nedenle, genellikle toplumlarda Allah Baba, Tanrı Baba gibi kullanımlar yaygındır. Bu kullanımların çıkış noktası çocukluk dönemidir. Çocuk bu anlamda babasını, büyüğünü de yüceltir ve önemli bir yere koyar. Birtakım tinsel, soyut kavramlar, elle dokunulamayan kavramları, somut kavramlara dönüştürerek anlamaya gayret eder. Bunları, tanrısallaşmış öğelere dönüştürebilir ya da böyle değerlendirebilir. Burada tinsel gelişimin de söz konusu olduğu görülebilir.

İnsanı İnsan Yapan Dört Beden Uyum İçinde Olmalıdır

Bu noktada bakıldığında, insanı insanı yapan dört bedenin (fiziksel beden, duygusal beden, entelektüel beden, spiritüel beden) kendi içinde dengeli olması, uyum içinde çalışıyor olması, sağlıklı bir gelişim içinde olması hem çocukluk hem de ileriki yaş dönemleri açısından kritik bir öneme sahiptir. Ve bu konu üzerinde durulması gereken en önemli konulardan bir tanesidir.

Duygusal beden ve erken yaşlardaki önemli rolü ile ilgili daha detaylı bilgiye ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilirsiniz. Daha fazla içeriğe ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

Read More

Yabancı öğrenci olarak tıp okumak için neler yapılması gerekiyor? Hangi sınavlar alınmalı? Başvuru koşulları neler? Birlikte göz atalım…

Yabancı Öğrenci Olarak Tıp Okumak İçin “YÖS”

Türkiye’de yabancı öğrenci olarak tıp eğitimi için “Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı” yani kısaca YÖS sınavını almış olmanız gerekiyor. 2010 yılına Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından düzenlenen YÖS, 2011 yılında alınan karar doğrultusunda üniversiteler tarafından düzenlenmeye başladı. YÖS sınavı, yabancı uyruklu adayları, doğumla Türk vatandaşı olup İçişleri Bakanlığı’ndan Türk vatandaşlığından çıkma izni alan adayları, yabancı uyruklu olan ancak sonradan TC vatandaşlığına geçen ya da çifte vatandaş olan adayları kapsıyor ve Türkçe, İngilizce, Almanca, Arapça ve Rusça olmak üzere 5 farklı dilde uygulanıyor.

YÖS ile Tıp Fakültelerine Başvuru

YÖS sınavı için artık merkezi bir sınav olmaması nedeniyle, üniversitelerin yaptığı sınavlar arasında soru tipleri ve puan hesaplama yöntemleri açısından bazı farklar bulunabiliyor. Bu nedenle sınav başvurusu öncesinde üniversitenin beklentilerini ve sınav içeriğini dikkatle incelemek gerekiyor. Ancak; tıp fakültesinde eğitim alabilmek için hangi ülkede okuduğunuz ve hangi sınav neticesinde kabul aldığınız fark etmeksizin mümkün olan en yüksek skoru elde etmeniz gerekiyor.

Yabancı Öğrenci Olarak Tıp Okumak İsteyenler İçin Kontenjan Sınırlaması

Yabancı öğrenci olarak tıp eğitimi istiyorsanız devlet üniversiteleri için kontenjanların sınırlı olduğunu bilmelisiniz. Üniversitelerin YÖS sınavı ile başvuru yapan öğrencilere tanıdığı kontenjanlar en fazla 20 öğrenci ile sınırlı tutuluyor. Ancak; merkezi bir sınav sistemi bulunmadığı için birçok üniversiteden aynı anda kabul alma şansınız da bulunuyor. Vakıf üniversitelerinde ise kontenjanların devlet üniversitelerine oranla daha fazla olduğu biliniyor.

YÖS Sınavı İçin Nasıl Hazırlık Yapılmalı?

Yabancı öğrenci olarak tıp için planlı ve stratejik bir çalışma gerekiyor. Tıp fakülteleri, dünyanın neresinde olursa olsun en başarılı ve sınavlardan en yüksek skorları elde etmiş öğrencileri kabul ediyor. Bu noktada; doğru kaynaklarla YÖS sınavına hazırlık yapmak önem taşıyor. Bunun yanı sıra; profesyonel destek almak ve sınav sürecinde uzman yardımına başvurmak çoğu zaman kilit bir rol oynayabiliyor. Kısacası; rakiplerinizin arasından sıyrılmanız ve tıp fakültesinde eğitim almaya hak kazanabilmeniz için uzun soluklu ve zorlu bir süreç sizi bekliyor.

Yabancı öğrenci olarak tıp okumak ve YÖS sınavına hazırlık hakkında daha detaylı bilgi için Doç. Dr. Gamze Sart web sitesini ziyaret edebilirsiniz. Sorularınız varsa ya da desteğe başvurmak istiyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz. Eğitime dair daha fazla içeriğe ulaşmak için YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Yapay zeka çağında gelişen teknolojiler hangileri? Dijitalleşme yaşadığımız dünyayı nasıl etkiliyor? Geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği nasıl şekillenecek? Önümüzdeki 10 yıllık süreçte bizi neler bekliyor? Tüm bu soruların yanıtlarına birlikte göz atalım…

Yapay Zeka Çağında Gelişen Teknolojiler: 5G Teknolojisi

Yapılan pek çok çalışma ve teknolojinin günümüzde geldiği nokta dijitalleşmenin dünyayı değiştireceğini gösteriyor. Hatta değişim çoktan başladı bile… Yapay zeka çağında gelişen teknolojiler denildiğinde akla ilk akla gelenlerden biri hiç şüphesiz ki 5G… 5G teknolojisi ya da bir diğer adıyla 5. nesil mobil telekomünikasyon hizmeti verilerin şu an hali hazırda kullanılan 4G teknolojisine göre 10 kat daha hızlı iletilmesine olanak veriyor.

Ücretsiz İnternet ve Starlink Projesi

2027 yılı itibariyle özellikle internetin ücretsiz olup devletler tarafından kontrol edilemeyecek olacağı konuşuluyor. Bu durumun özellikle Elon Musk’ın “Starlink Projesi” olarak tanımladığı proje ile beraber devreye girmesi, internetin her yerde ve her şekilde kullanılabilecek olması ve bunun 5G ile uyumlu telefonlar ile beraber kullanılabilecek olması dünyayı bambaşka bir noktaya getiriyor olacak.

Geleceğin Meslekleri ve Mesleklerin Geleceği

Bugün internet hızı pek çok bilgiye erişime olanak veriyor. 5G teknolojisi ile aklınıza gelebilecek her türlü bilgiyi çok daha hızlı indirebiliyor olacaksınız. 5G teknolojisi holografik çalışmalara imkan veriyor olacak. Bu noktada değerlendirilecek pek çok farklı alan var fakat bu alanın en önemli ajandalarından bir tanesi dünyanın bu değişiminin, özellikle de yapay zeka ile beraber meslekleri de etkileyecek olması. Yapay zeka gelişen teknolojiler ve meslekler açısından büyük değişimler söz konusu olacak. Hiç tahmin edemeyeceğiniz alanlar ve meslekler değer kaybediyor olacak.

Yapılan çalışmalar 2020 ve 2050 yılları için bazı verileri ortaya koyuyor. Özellikle 1980’lerde yapılan çalışmaların bir öngörüsü var. Yapay zekanın gündeme gelmesi ile birlikte algoritmaların ya da modellemelerin, makine öğrenmelerinin sayesinde bankacılıktan eğitime emlak sektöründen tıp alanına hukuka kadar birçok alanda değişim bekleniyor. Ve bu değişim sonunda %84 oranında mesleklerin de etkileneceği düşünülüyor. Aslında söz konusu çalışmalar bu değişimin 2030’larda 2040’larda olacağını gösterse de beklenen öngörülen bu gelişmelerin beklenenden çok daha erken başladığı görülebiliyor.

Yapay zeka çağında gelişen bu teknolojiler yepyeni alanlar açacak. Peki; bu durumda ne yapılması gerekiyor? Alanda yer alan ve mesleki anlamda kariyer danışmanlığı yapanların, eğitimcilerin, bu büyük belirsizlikte, yapay zeka çağında, bu değişimleri bir an önce içselleştirerek, gençlere öğrencilere yönelik stratejik planlar yapıyor olması gerekiyor. Gençlerin bu yüzyılın ihtiyaçları doğrultusunda yönlendirilmesi ve doğru meslek alanlarında kariyer hedeflerini gerçekleştirmesi önem taşıyor.

Yapay zeka çağında gelişen teknolojiler, geleceğin meslekleri ve mesleklerin geleceği, kariyer danışmanlığı, dijitalleşme gibi çeşitli konularda daha detaylı bilgi edinmek için Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilirsiniz. Eğitime ve kariyere dair daha fazla içeriğe ulaşmak için web sitemizi ziyaret edebilirsiniz. YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Çocuk psikolojisinde ailenin etkisi nedir? Aile ve çevre bireyin yaşantısını nasıl etkiler? İçinde bulunduğu ekosistem bireyi nasıl etkiler? Çocukların toplumsallaşma süreci öncelikli olarak ailede başlar. Çocuğun davranış kalıpları ve toplumsal değerleri başlangıçta aile içerisinde şekillenir. Özellikle 0-7 yaş dönemi çocuk gelişimi ve psikolojisi açısından kritik bir süreçtir. Biyo-psiko-sosyal gelişim söz konusu olduğunda ailenin önemi yadsınamaz. Aile yaklaşımı ve çocuğun yaşadığı ortam çocuğun kişiliği üzerinde önemli ölçüde etkilidir.

Çocuk Psikolojisinde Ailenin Etkisi: Öncelikle Çocukları İyi Tanımak Gerekiyor

Peki; çocuk psikolojisinde ailenin etkisi ne ölçüde olur? Çocuğun kişiliğinin oluşumu sürecinde çevre koşulları, genetik özellikler gibi birtakım unsurlar etkili olur. Çevresel koşullar ise ebeveyn eliyle düzenlenebilir. Ebeveynler öncelikli olarak çocuklarını iyi tanımalı ve davranışlarını doğru yorumlayabilmelidir. Aksi halde çocukların sağlıklı gelişimi için yapılan yönlendirmeler etkisiz kalabilir.

Ait Olduğumuz Gruplar Kişiliğimizi Etkiliyor

Genel itibariyle her bireyin fiziksel bedeni, duygusal bedeni, zihinsel entelektüel bedeni ve spiritüel bedeni vardır. Her birey bir ekosistemin parçasıdır. Aile, okul, iş hayatı ve ait olduğumuz gruplar bu ekosistemi oluşturur. Örneğin, tuttuğumuz takımlar; Fenerbahçeli, Galatasaraylı ya da Beşiktaşlı olmak… Mensubu olduğumuz dini gruplar, kültürel gruplar, mesleki gruplar… Kısacası ait olduğumuz tüm gruplar kişiliğimizi ve yaşam biçimimizi etkiler.

Bireyler Ayna Nöronlar İle Etkileşime Giriyor

Bunun yanı sıra; psikolojik süreçlerimizi ve yaşantımızı etkileyen çok önemli bir başka grup, arkadaş gruplarıdır. Harvard Üniversitesi‘ne göre en yakın 3 arkadaşımız kişiliğimiz ve geleceğimiz hakkında ipuçları verebilmektedir. Bireyler ‘mirror neurons’ olarak tanımlanan ayna nöronlar vasıtasıyla birbiriyle etkileşime girerler ve yine ayna nöronlar sayesinde birbirlerinden etkilenirler.

Okul Öncesi Süreç Önem Taşıyor

Çocuk psikolojisinde ailenin etkisi denildiğinde dikkat çeken önemli bir nokta mevcuttur. 0-7 yaşa kadar olan dönemde aile dominant bir şekilde ön planda yer alır. Aile ilişkileri, çocuğun psikolojisi üzerinde birinci derecede etkilidir. Aile yaklaşımı ve aile ilişkilerinde özellikle bu dönemde yaşanan sıkıntılar eş seçimi, iş seçimi, özgüven gibi konular üzerinde önemli bir etki yaratır. Bu anlamda özellikle okul öncesi dönemde ebeveynler çocuklarıyla sağlıklı iletişim kurma yollarını mutlaka bulmalı gerekirse bu konuda yardım almalıdır.

Çocuk psikolojisinde ailenin etkisi, çocuklarla iletişim kurma yolları, çocuklara özgüven kazandırma yolları gibi pek çok konu hakkında daha detaylı bilgi ve destek almak için Doç. Dr. Gamze Sart ve aba psikoloji ile iletişime geçebilirsiniz. Eğitim ve psikolojiye dair daha fazla içeriğe ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart web sitesini ziyaret edebilirsiniz ya da YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More