Monthly Archives Haziran 2020

Oyun terapisi, sanat terapisi ve çatışma çözümü odaklı sertifika programını tamamlamış olmaktasınız. Bu dersi, ilk defa üniversiteye geldiğim günden itibaren vermekteyim. Bu pandemi döneminde, travmaların olduğu çok zor bir süreç içerisinde, biz, özellikle çatışma çözümünü oyun ve sanat terapisi üzerinden tanımlayarak bir ilki daha başarmış bulunmaktayız. Böylece, sizin hayatınızda ve kariyerinizde her zaman önemli bir sertifika olarak, özellikle özgeçmişinize yazabileceğiniz küçük de olsa değerli bir çalışmanın sonucudur.

Aynı zamanda, beni birinci derecede özgeçmişlerin yanı sıra referans olarak da yazabilirsiniz. Bu alandaki yapmış olduğunuz çalışmalarla ilgili olarak da beni referans verebilirsiniz. Bu anlamda beni referans olarak yazmanız dışında, bu dersi alarak çok önemli bir süreci tamamladınız. Çatışma çözümü dersini de ilk defa burada ben verdim. Bu alandaki ilk sertifika da bu anlamda ilk kez veriliyor. Bu dönem içerisinde böyle bir dersin tamamlanması gerçekten güzel oldu. Aynı zamanda sizler tarafından hazırlanan ödevler de son derece güzel hazırlandı.

Pandemi Sürecinde Sanat Terapisi ve Oyun Terapisi

Sanat en önemli alanlardan birini oluşturmaktadır. Travma dönemlerinde en önemli alanlardan biri olma özelliğine sahiptir. Ne olursa olsun bir sürü insan bu süreçte ailesini kaybetti. Birçok genç, özellikle sağlık çalışanları anne ve babalarını göremediler bu dönemde. Biz, sağlık çalışanlarının çocuklarına sanat terapisi üzerinden ve oyun terapisi üzerinden gönüllük projesi şemsiyesi altında sosyal sorumluluk ve sosyal inovasyon gerçekleştirdik. Zoom uygulaması üzerinden sağlık çalışanlarının çocuklarına terapiler yaptık.

Umarım bir kısmınız bu alanda master ve doktoraya devam eder. KPSS’de psikolojik danışman rehber olarak bu anlamda fark yaratabilirsiniz. Covid döneminde sağlık çalışanları ile birlikte herkes için bundan sonraki süreç çok önemlidir. Bilindiği gibi, pandemi için bir Bilim Kurulu oluşturuldu. Sosyal ve psikolojik anlamda bireylerin “yeni-normale” hatta “gelecek normale” hazırlanıyor olmaları gerekmektedir. Bu anda “new normal” diye geçen bir kavram gelişti biliyorsunuz. Aslında bu kavramın “new normal” değil “next normal” olması gerekmektedir. Çünkü şu anda bir geçiş yaşamaktayız. Bu geçişle beraber; eğitim yeniden yapılanacak, psikolojik terapiler tekrardan revize edilecektir. Her anlamda yeni dönemde çok ciddi bir farklılık oluşacaktır.

Pandemi Döneminde Online Terapiler

Bizim bu süreç içerisinde en çok yaşadığımız konu şu oldu: sadece sağlık çalışanları değil, gerçek anlamda ruh sağlığı açısından kendisini yüksek tutmak isteyen, belirli sıkıntılar geçiren; ailelere, gençlere, kariyerini kaybedenlere dijital platformlar üzerinden destek olmaya başladık. Zaten eskiden beri yapılıyordu ancak bu süreç içerisinde bu durum çok hızlı bir şekilde tamamlandı. Şu anda özellikle; uygulama odaklı olan oyun terapisi ve sanat terapisi açısından da terapi renk değiştirdi ve şekillendirildi. Hepinizin bu önemli süreçte, fark anlamında, üzerinize düşen görevi ve rolleri, beklenenin üzerinde gerçekleştireceğinizi umuyorum. Hepinize tüm kalbimle başarılar diliyorum.

Read More

Pandemi döneminde boş zaman değerlendirme konusu önemli olmuştur. Bu dönemde bazı gelişmelerin yaşanması, bir bakıma eğitim anlamında faydalı sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bilginin paylaşımına yönelik olarak yaşanan gelişmeler bilgiye erişimi kolaylaştırmıştır. Bilgi kaynaklarına olan erişimin artırılması bilgiyi elde etme düzeyini artırmıştır.

Start-Up Alanları Dışında Sosyal Girişimcilik Alanı İle Neler Öngörüyorsunuz?

Bu konuda 5 tane önemli alan bulunmaktadır. Zamanla sosyal inovasyon artacak, bunu çok önemsemekteyim. Biz, aslında, sosyal girişimcilik kelimesinden çok hoşlanmamaktayız, nedir girişimcilik, öyle bir şey olur mu? Bu anlamda toplumsal dayanışmanın olması gerekmektedir. Kelimenin kullanımı açısından bu ayrıma çok dikkat edilmesi önemlidir. Sosyal dayanışmayı sağlayacak önemli alanlar bulunmaktadır. Önümüzdeki dönemde 5 tür alan gelişecek, bu beş türün %25’i sosyal inovasyon anlamında sosyal sorumluluk içeren, dayanışmayı içeren Start Up’lar ya da Spin out’lardan oluşacaktır.

Yayım Sisteminin Dönüşümü İçin Öngörülen Alternatifler Nelerdir? Boş Zaman Değerlendirme İçin Dijital Kitaplar Önemli Mi?

Boş zaman değerlendirme konusunda bilgiye erişim oldukça önemlidir. Yayım sistemi ile ilgili çok büyük derecede bir monopol bulunmaktadır. Bu durumu aşmak ise mümkün olmamaktadır. Herhangi bir konuda kitap basmak ve basılan kitabı seçkin mağazalarda raflara koymak da kolay olmuyor. Öğrencilerin kitap satın alma imkanları ne yazık ki bulunmuyor. Ücretsiz olarak PDF alıp bu kitaplara bakabilirler. Çünkü herhangi bir kitabı paylaşabilirsiniz. 21.yüzyılın en önemli olayı, kitabın “share economy” alanına girmiş olmasıdır.

İnsanlar için öncelikle okuma hakkının elde edilmesi gerekmektedir. Okuma hakkının erişilebilir ve elde edilebilir olması önemlidir. Bir öğrencinin, kitap başına 30 TL ya da 40 TL ödemesi kolay olmamaktadır. Bir insanın 1000 tane kitap okuması gerektiğini düşündüğünüzde bu tutarın ciddi maliyetleri yansıttığı anlaşılacaktır. Bu materyallere herkesin rahat bir şekilde ulaşabileceği bir sistemin kurulması gerekmekteydi. Benim asıl çözmek istediğim, bu kitap monopolünün ortadan kaldırılmasıdır.

Örneğin; D&R, mevcut kitapların %60’ını satabilme potansiyeline sahip bir mağazadır. Üretilen kitapları D&R’da satışa koyamadıktan sonra insanların basılan yeni kitaba ulaşması pek de mümkün olmamaktadır. Amerika ve Uzakdoğu’dan aldığımız bir Manga serisi oldu. Amacımız ergenlik döneminde gençlerin sevdikleri Mangayı okumalarıydı. Ancak kitapta yer alan karakter mini etek giyiyor diye D&R’da satışına izin verilmedi. Yani bu sadece bir çizim, fotoğraf falan da değildi. Kitabın başlıkları da şöyleydi: Manga Electronics, Mange BioTechnology, Manga Mathematics tarzında eğitici kitaplardı. Özellikle kız çocuklarının kendilerini kötü hissettiği dönemler;5, 6 ve 7. sınıflar olmakta. Bu kitap serisi kız çocuklarının kendi karakterlerine uygun olabilirdi. Pandemi döneminde bu yapının kırılması güzel oldu. Çünkü kitapların pek çoğu ücretsiz olarak dağıtıldı. Kitapların yanı sıra dergiler de ücretsiz olarak dağıtıldı. Bilgi paylaşımını sağlama konusunda da bir fark oluştuğu görüldü. Bu henüz daha yeterli değildir. Paylaşım ekonomisinin daha da artması gerekmektedir.

Dijital Bir Eğitimde Üniversitesinin Atmosferini Yaşamadan Eğitim Almak Ne Kadar Doğrudur?

Aslında benim demek istediğim, derslere girilmek istenmeyen dönemler olabilir. Ya da sadece ezbere dayalı olan dersler konusundan bahsetmekteyim. Söylemek istediğim şu; üniversite zaten olacak, üniversitedeki atmosfer ortadan kalkmayacak, bu aşamada sadece örgün öğretimin değişmesi gerekmektedir. Benim bahsettiğim, öğrenmedeki değişim, öğretimin papağanlaşmış ve ezbere dayalı olan sistemine yöneliktir. Örgün öğretimin klişeleşmiş sisteminin değişmesi gerekmektedir. Yoksa projelerin uygulandığı, fikir alışverişinin olduğu, öğrencilerin elinde çayı ve kahvesi ile öğrenmeye devam ettiği ortamın ortadan kaldırılmasından bahsetmemekteyim.

Bu Kadar Fazla Bilgi Bombardımanı Varken İstediğimiz Alanlara Nasıl Yönlendirebiliriz? Boş Zaman Değerlendirme Nasıl Olmalı?

Bu dönem, önemli bir yetkinlik kazandırma dönemidir. 21. yüzyılın en önemli yetilerinden birisi hızlı ve etkili bir şekilde okuyabilmek ve bir diğeri de yazabilme becerisini geliştirebilmektir. Bu anlamda, üçüncü en önemli beceri ise, bunları kümelemek ve taşınamayacak yükle yüklenmeyip bunları gerçekleştirebileceğiniz bir noktaya getirebilmektir. Bunu yapabilmek için ajanda ile çalışmak gerekmektedir. Örneğin, benim aynı anda kullandığım tam 5 tane ayrı ajandam bulunmakta. Her bir ajandayı tek tek tasnif etmekteyim. Her biri için hedefim ise şudur; gitmek ya da ulaşmak istediğim rotaya bakarak ajandalarımı tasnif etmek. Hedef belirlemek, bu hedefe doğru ters mühendislik uygulamak önemlidir. Her yöne doğru atlamamak gerekmektedir. Her şeyi öğrenmek değil, kullanılabilecek bilgilere yönelmek gerekmektedir. Kişinin, kendi içindeki duyguyu sakinleştirecek bir aktivite bulması önemlidir. Motivasyonu artırmak için bu aktiviteler önemli olmaktadır.

Read More

Fikri Mülkiyet Hakları Yönetimi Konferansı 2011 yılından bu yana ülkemizde Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen bir konferanstır. Bu konferans mülkiyet yönetimi konusunda ulusal ve uluslararası seçkin katılımcıların bir araya gelmesi ile oluşur. Bu konferansa 2016 yılında Koç ve Ortadoğu Üniversiteleri katılmış ardından 2018 yılında ise Özyeğin Üniversitesi’nin de katılımı gerçekleşmiştir.

Düzenlendiği her yıl farklı bir konu etrafında katılımcılar ağırlamaktadır. Ayrıca konferansdan hemen sonraki hafta sonu o yılın konusu ile alakalı farklı uzmanlık alanı ve seviyelerine yönelik olarak çeşitli eğitim, çalıştay ve seminerler düzenlenmektedir. Bu konferans ülkemizde en son 17 – 18 Ekim 2019 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi’nde gerçekleşmiştir.

2019 Uluslararası Fikri Mülkiyet Hakları Yönetimi Konferansı

Önceden de bahsettiğimiz gibi bu konferans her yıl başka bir tema etrafında düzenlenmektedir. 2019 yılında düzenlenen konferansın teması ise patentlerin değerlendirilmesi ve buna göre de teknoloji değerlendirmesi sonucunda patentlerin hak ettikleri yerlere kavuşması. Türk Patent Enstitüsü ya da yeni ismiyle Türk Patent Fikri Mülkiyet Hakları Yönetim Konferansı’na 2013 yılından beri düzenli olarak katılmakta. Ayrıca birçok üniversite ve üniversitelerdeki Teknoloji Transfer Ofisinin (TTO) başındaki kişiler de bu konferans içerisinde yer aldılar.

Ayrıca sanayiciler de 2019 yılında bu konferansta bulundu. En önemlisi ise İngiltere, Amerika ve İsrail gibi birçok ülkeden tecrübeli bilgili kişiler bu konferansta konuşarak yeni bilgiler paylaşarak insanların ufuklarını açmayı başarmıştı. Böylesine uluslararasında önemli bir konferansın Türkiye içerisinde olması da bizler için oldukça güzel bir şey. Bu konferans sırasında oluşturulan network ile akademisyenler kendi alanlarında neler yapmaları gerektiği konusunda bilgilenmekte. Teknoloji Transfer Ofisindeki çalışanlarında eğitimleri bu sayede gerçekleştirilmiş olmakta.

Fikri Mülkiyet Hakları Yönetimi Konferansı: Üniversiteler Büyük Değişime Girmekte

Dünya genelinde tüm üniversitelerde 2020 ve 2050 yılları arasında büyük bir değişim gerçekleşeceği beklenmekte. Bu değişimin ise en büyük vurgusu Spin – off’lar ve Start – up’lar olarak vurgulanmakta. Teknoloji anlamında Spin – off’ların ya da Start – up’ların yararlarını ölçmenin en büyük kanıtı ise patent sayılarıdır.  Bu patenlerin ise sayılarından daha önemli olan kısmı ise tescillenme oranları. Ya da eğer tescillenmişler ise ömürlerinin ne kadar olup inovasyon alanında neler gerçekleştirildiğine bakılması.

Ya da diğer adı ile inovasyon ve teknoloji değerlerinin yapılmasıdır. Fikri Mülkiyet Hakları Yönetim Konferansı’nda bu konular ile ilgili birçok önemli isim konuşmalar yapmıştır.

Spin – Outlar Önemini Arttıracak

Spin – out’lar genel olarak akademisyenlerin üniversite içerisinde kurduğu şirketlerdir. Genel olarak ise üniversitelerde faaliyet göstermektedirler. Sadece üniversite hocaları değil bunların yanı sıra master ve doktora öğrencileri de buralarda bulunmaktadır. Akademisyenler, master ve doktora öğrencileri ile birlikte üniversite laboratuvarları kullanılarak oldukça farklı bir iş birliği böylelikle sağlanmış olmaktadır. Bu gün baktığımız zaman birçok büyük firma büyümelerinde bu sistemleri kullanmakta.

Kendi AR – GE sistemlerinin kurmanın ötesinde bu firmalar Spin – out ve Start – up’lardan destek alıyorlar. Yapılan araştırmalara göre büyüyen firmaların büyük bir çoğunluğu Spin – out’ların yani üniversite içerisinde faaliyet gösteren şirketlerin bu firmalara katılması ile büyümekteler. Bu araştırma da bizlere şimdiden temelleri atılmış olan Spin – out’ların ilerleyen dönemlerde ne kadar önemli bir yere sahip olacağını belirtmekte.

Ülkemizde Spin – Out Kavramının Önemini Daha Çok Anlaşılmalı

Spin – out’ların önemini dünya üzerinde oldukça fazla. Fakat ülkemizde ise o kadar yaygın değil. Fikri Mülkiyet Hakları Konferansı içerisinde bu konular üzerinde de bazı açıklamalar yapıldı. Ülkemizde bulunan 16 araştırma üniversitesi başta olmak üzere diğer üniversitelerin de katılımı ile kendi içlerinde kuracakları Spin – out’lar ülkemizde faaliyet gösteren firmaların daha çabuk büyümesine yol açacak.

Firmalar bu sayede AR – GE çalışmalarını hem daha hızlı hem de daha ucuza yapmış olacaklar. Bu konferans ile bu çalışmaların hızlanmasına büyük olanak sağlanmakta. Farklı fikirler ve farklı insanlar bu konferans ile ülkemizde Spin – out’ların kurulmasında fikir alışverişi içine girmekte. Bunun yanı sıra ülkemizde faaliyet gösteren Spin – out’ların izleyecekleri yollar hakkında ya da gösterecekleri faaliyetler hakkında birçok uzman bilgi ve birikimlerini paylaşmakta.

İlerleyen dönemler ile Spin – out, Spin – off ve Start – up gibi faaliyetlerin ülkemizde daha yaygın ve daha verimli gelişmesi açısından Fikri Mülkiyet Hakları Yönetim Konferansı oldukça önemli bir yere sahiptir.

Read More

Amerikan üniversiteleri gerek ülkemizde gerek ise tüm dünyada oldukça ilgi gören üniversitelerdir. Eğitim şartları ve okul ortamları başta olmak üzere birçok konuda zirveye oynayan bu üniversiteler her yıl Amerika dışından binlerce öğrenci ağırlamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri sınırları içerisinde yaklaşık olarak 5,758 adet devlet ve özel üniversite bulunmaktadır. Amerika bu sayı ile dünya üzerinde Hindistan’dan sonra 2. sırada yer almaktadır.

Amerika’daki üniversite sayısı bu kadar fazla olmasına rağmen eğitim açısından birçok üniversite son derece kaliteli eğitimler sunmaktadır.

En İyi Amerikan Üniversiteleri

Amerika içerisindeki en iyi üniversiteler adı altında bir araştırma yapsanız sizlere yüzlerce sonuç çıkartabilir. Harvard, Yale, Chicago ve Kaliforniya Teknoloji Enstitüsü gibi birçok üniversite karşınıza çıkabilir. Bu üniversiteler ve adını belirtemediğimiz daha onlarca üniversite farklı alanlarda sizlere farklı imkanlar sunmakta. Her eyalet içerisinde bulunan Amerikan üniversiteleri sağladığı kolaylık veya zorluk olarak birbirilerinden ayrılabilir.

Bunun sebebi ise her eyalet içerisinde kendine özgü bir kural anlayışı olmasıdır. Fakat bu üniversitelerin en büyük ortak yönlerinden biri ise eğitim ve öğretim konusunda sizlere ellerinden geldiğince yardımcı olmalarıdır. Eğer dünyanın en iyi üniversiteleri listelerine bakarsanız ilk binde hatta ilk yüzde neredeyse yarsından çoğunun Amerika’da faaliyet gösteren üniversiteler olduğunu göreceksiniz.

Harvard, Yale ya da New York gibi üniversiteler herkes tarafından bilinen ve takip edilen üniversiteler olsa da sizlere bahsedeceğimiz UC Berkeley’de devlet üniversitesi olarak son derece başarılı ve tüm dünyadan öğrenci kabul eden üniversitelerden biri olmaktadır.

UC Berkeley Üniversitesi Nasıldır ve Avantajları Nelerdir?

UC Berkeley yani University of California Berkeley isimli üniversite Kaliforniya içinde bulunan bir araştırma üniversitesidir. 1868 yılında kurulan bu devlet üniversitesinde günümüzde 30,000’den fazla öğrenci aktif olarak okumaktadır. UC Berkeley üniversitesi ise son zamanlarda yaptığı farklı bir adım ile oldukça dikkat çekmekte. 4. nesil üniversiteler arasında çok önemli bir hareket bu üniversite ile yapılmaya başlanacak. Öğrenciler uygulamalı eğitim alarak lisans eğitimlerini daha yetkin ve hazır bir biçimde sağlamak adına bu üniversite içerisinde eğitim alacaklar.

Üniversite hemen hemen her konuda uygulamalı eğitim verecek. Fakat biyoteknoloji konusunda ise daha hassas ve ilk planda çalışmalar yapacağını bildirdi. Biyoteknolojiyi, IT yani Enformasyon Teknolojileri ile birleştirerek çok ileri ve oldukça farklı bir düzeye getirilecek. Ülkemizde pek ilgi görmese de Amerika’da birçok öğrenci UC Berkeley üniversitesinin hayalini kurmaktadır. Eğitim ve öğretiminin kalitesinin yanı sıra okul ve çevresi de oldukça ilgi gören ve sevilen bir üniversitedir. Yeşil alanlar, öğrenciler için oturma alanları ve şık mimari yapısı da üniversitenin dikkat çeken kısımlarındandır.

Amerikan üniversiteleri arasında oldukça popüler olan UC Berkeley en yoğun zamanlarını Keiretsu Forum Expo ve Dreamforce etkinliği olduğu dönemlerde yaşamaktadır. Birçok önemli alanlarda bu etkinlikler ile Start – up’lar yapılmaktadır. Bu alanlarda yapılan Start – up’lara yatırımlar yapılmaktadır. Bu Start – up konularının başında ise yaşam bilimleri gelmektedir. Bunun yanında ise yeşil enerjinin değerlendirilmesi konularında da oldukça fazla Start – up yapılmaktadır.

2019 yılında yapılan ve oldukça önemli bir yere sahip olan Keiretsu Forum Expo etkinliğinin ana sponsorlarından bir tanesi Turkish Airlines olmuştur. Bunların yanı sıra okuldaki toplam öğrenci sayısının yüzde 15’i uluslararası öğrencidir. 28 adet Nobel kazanmış personele ve 43 adet mezun ettiği öğrencilerin kazandığı Nobel ödülü vardır. Bunların dışında birçok dalda onlarca uluslararası ödül kazanmış bir üniversite olan UC Berkeley kütüphanesinde 11 milyona yakın kitap bulundurmaktadır.

Stanford Üniversitesi Nasıldır ve Avantajları Nelerdir?

Stanford Üniversitesi 1891 yılında Amerika Stanford’da kurulan uluslararası düzeyde oldukça seçkin ve saygın bir üniversitedir. Dünyanın en iyi üniversiteleri sıralamasında bu üniversite 6. sırada olarak ne kadar değerli ve kaliteli bir üniversite olduğunu göstermektedir. 32 kilometrelik bir alan içerisine kurulu olan bu devasa üniversite Silikon Vadisi’nin öncüsü olan yüksek kalitedeki bir Amerikan üniversitesidir.

SUN, Cisco, Google, Yahoo ve HP gibi birçok dünya çapında bilinen markalar burada okumuş ya da okuyan öğrenciler tarafından kurulmuş firmalardır. Uluslararası akademik sıralama yapan büyük ve saygın kuruluşlar Stanford Üniversitesini sürekli ilk 3 içine yerleştirmişlerdir. Sadece üniversite olarak değil aynı zamanda bölümleri de dünya sıralamalarında kendine her zaman ilk 10 içerisinde yer bulmaktadır.

Amerikan üniversiteleri arasında oldukça saygın bir üniversite olarak dikkat çekmektedir. Ayrıca üniversitenin simgesi haline gelen Stanford Anıtı Kilisesi ’de üniversite kampüsü içerisinde mimarisi ve tarihi ile oldukça dikkat çeken ve sevilen bir ayrıntıdır.

Stanford Üniversitesi’ni diğer üniversitelerden ayıran çok farklı ve önemli birkaç nokta daha bulunmakta. 4. nesil üniversitelerin arasında Stanford diğer üniversitelere göre en önemlilerinden biridir. İnsanların hayati önemlerini ve insan hayatının kalitesiyle alakalı birçok start – up’a öncülük yapan bir üniversite olmuştur.

2019 yılı başlarında Stanford Üniversitesi yaptığı toplantı ile 2020 yıllı sonrası için büyük kararlar aldılar. Kaliforniya merkezli olan birçok üniversite ( Stanford’da dahil ) tüm müfredatlarını değiştirme kararı aldı. Ayrıca üniversiteler okullarına alacakları öğrenciler konusunda da daha farklı bir yol izleyecek. Üniversiteler yeni alınan kararlar doğrultusunda eski seçimlerine göre daha farklı öğrenci seçimleri yapacak.

Amerikan üniversiteleri bu kararı alarak eğitim sistemlerine ne kadar önem verdiğini gözler önüne sermekte. 2023 ve 2043 yılları arasında dünya üzerinde oldukça farklı gelişmeler olacağını ön gören üniversiteler mimarlar, mühendisler ve doktorlar gibi birçok mesleğe bu doğrultu üzerinde eğitim vermek için çalışmalar başlatacak. Stanford Üniversitesi değişen dünya düzenini ön görerek bundan önceki 20 yıl içerisinde oldukça başarılı bir eğitim altyapısı sağlamıştı. Bu başarılı altyapı da onlara dünyanın en büyük firmalarının kendi ülkelerin kurulmasını sağlamıştı. Bundan sonraki 20 yılın da altyapısını şimdiden planlayan Stanford Üniversitesi gerek Amerikan üniversiteleri gerek ise dünya üniversiteleri arasında kendisinden uzunca bir dönem söz ettirecek ve başarılı olacak gibi duruyor.

Doğru Amerikan Üniversiteleri Seçiminde Nelere Dikkat Edilmelidir?

Üniversite seçiminde bazı hususlar oldukça önemlidir. Amerika’da okumak isteyen öğrencilerin bu hususlara dikkat etmesi gerekmektedir. Üniversite seçiminde nelere dikkat edilmesi gerektiği konusunda daha kapsamlı bilgi edinmek için “Doğru Üniversite Nasıl Seçilir?” isimli yazımıza göz atabilirsiniz.

Read More

IELTS ve SAT üniversitelere kabul sürecinde adayların girmesi gereken iki önemli sınav. Bu yazımızda size bu iki sınav hakkında bilmeniz gerekenlerden ve yeni oluşumumuz ABA Academy oluşumundan bahsedeceğiz.

IELTS ve SAT

The international English Langauge Testing System bilinen kısa adıyla IELTS; üniversitelere kabul sürecinde adayların İngilizce yeterliliklerini ölçmeyi amaçlayan en yaygın ve güvenilir sınavlardan bir tanesi. IELTS sınavı dünya genelinden binlerce üniversite tarafından kabul gören bir sınav. Türkiye’de de 2009 yılından bu yana YÖK’ün onayıyla, devlet ve vakıf üniversiteleri lisans ve lisansüstü programlarda IELTS’i kabul etmeye başladı. Sınav; dinleme, okuma, konuşma ve yazma becerilerini ölçmek üzerine yapılandırılmış. Öğrenciler bu 4 bölüm için ayrı notlar alıyor ve bu notların ortalaması genel sınav notunu belirliyor. Sınavın geçerlilik süresi ise 2 yıl.

SAT ise açılımı Scholastic Aptitude Test olan ve College Board tarafından uygulanan bir sınav. SAT sınavı İngilizce eğitim veren pek çok üniversitede kabul gören ve ülkemizde de bazı üniversitelerde geçerli olan bir sınav. SAT sınavının geçerlilik süresi üniversiteler arasında bazı farklılıklar olsa da genel olarak 5 yıl. Türkiye’deki üniversitelerde ise sınavın geçerlilik süresini yabancı uyruklu öğrenciler için 2 yıl.

Yeni Oluşum: ABA Academy

ABA Academy; İngilizcesi daha zayıf olan öğrencilerin, B1 – B2 seviyesindeki öğrencilerin IELTS, TOEFL ve benzer sınavlarda başarısını arttırmayı amaçlayarak yola çıkmış bir oluşum. ABA Academy özellikle online eğitim vererek daha düşük ücretler ile daha ekonomik bir biçimde öğrencilere yardımcı olmayı amaçlıyor. ABA Academy’nin temel amaçlarından bir tanesi; özel dersleri minimize edip, daha spesifik, daha odaklanmış bir online eğitimi yapılandırmak ve bu sayede öğrencilerin çok daha kısa zamanda çok daha hızlı bir şekilde sınavlarda başarı sağlamasına ve yüksek skorlar elde etmesine yardımcı olmak.

Buna ek olarak; ABA Eğitim artık IELTS’i kendi bünyesinde de vermeye başlıyor. IELTS sınavı artık ABA Eğitim’in ofisinde resmi olarak yapılabilecek. Bu sayede, öğrenciler toplu olarak IELTS sınavına çalışabilme ve toplu olarak sınava girme imkanı bulabilecekler. ABA Eğitim bu anlamdaki çalışmalarını önümüzdeki süreçte TOEFL için de sürdürüyor olacak.

Tüm bunlar çerçevesinde ABA Academy’nin kısa vadedeki öncelikli hedefi, en kısa zamanda İngilizce sınıflarını düzenleyip, gruplar oluşturarak, daha ekonomik bir eğitim ile öğrencilere ulaşmak. Bu eğitimler online olarak düzenleneceği için Türkiye’nin ve dünyanın her yerinden katılım mümkün olacak.

Siz de yurt dışında eğitim almayı düşünen bir öğrenci adayıysanız ABA Academy olarak sizi de bu yeni yolculuğumuzda aramızda görmek isteriz. Detaylı bilgi almak ya da bize katılmak için web sitemizi ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz. Eğitim sürecinizle ilgili ihtiyaç duyduğunuz her konuda uzman desteğine başvurmak için ise Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Read More

Üniversiteler, genç insanların yalnızca mesleki eğitim aldığı yerler değil. Aynı zamanda kendilerini tanıdıkları, geliştirdikleri, yetiştikleri kurumlar. Gençleri yetiştiren üniversiteler, aslında ülkelerin ve dünyanın geleceğini de kurguluyor.

Bugün sosyolojik anlamda post truth olarak ifade edilebilecek bir döneme girdiğimizi söylemek mümkün. Post truth, en basit biçimde; doğrunun, hakikatin önemini yitirdiği ya da biçim değiştirdiğini tanımlamak için kullanılan bir kavram. Bizler de bugün dünyanın birçok anlamda farklı bir gerçeğe evrilmeye başladığını gözlemleyebiliyoruz. Dünyanın, ekonomik, siyasi, sosyolojik yapısı ve hatta merkezinin bile değişmekte olduğunu söylemek mümkün. Dünyanın merkezi olarak anılabilecek Londra, New York gibi şehirlerin bu sıfatı yitirmekte olduğu konuşuluyor.

Dünyada bu gelişmeler yaşanırken, gözümüzü üniversitelere çevirdiğimizde dünyanın bu hızlı gelişimine ve değişimine uyum sağlayabilecek bir eğitim modeline ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Bugün, dünyanın en seçkin üniversitelerinden Stanford Üniversitesi’nin profesörleri, “Öğrettiğimiz bilginin 1 yıl sonra bayatladığını biliyoruz” şeklinde ifadeler kullanabiliyorlar. Bu dünyanın değişim hızını net bir şekilde açıklayan bir cümle.

Burada şu sorunun sorulması gerekiyor, “Bizler bayat bilgi mi öğretiyoruz? Öyleyse; ne yapmalıyız?”

Üniversiteler Nasıl Bir Değişime Tabi Olmalı

Bugün gelinen noktada bilgilerin hızla farklılaştığını görüyoruz. Peki; bu durumda, bu noksanlığını gidermek için ne yapmamız gerekiyor?

Yapılması gereken; öğrencilere bilgi değil yetkinlik öğretmek. Öğrencilere; bireysel yetkinlik, teknik yetkinlik, sosyal yetkinlik ve evrensel yetkinliği öğretiyor olmamız gerekiyor. Birtakım şeyleri revize ederek, stratejik olarak odaklanarak ve vakit kaybetmeden hareket ediyor olmamız gerekiyor. Geleceğin mesleklerini konuşurken aynı zamanda mesleklerin de geleceğini konuşmamız gerekiyor.

“Üniversiteleri Değiştirirseniz Dünyayı Değiştirirsiniz”

Harvard Üniversitesi’nin en önemli akademisyenlerinden Charles William Eliot, “Üniversiteleri değiştirirseniz, dünyayı değiştirirsiniz” diyor. Bir ülkenin durumunu anlamak için üniversitelerine bakmamız gerektiğini söylüyor.

Buradan yola çıkarak; 4. Nesil Üniversite kavramı içerisindeki start-up ve spin-out kısmını desteklememiz ve buna ek olarak; dünyanın gündeminde olan yapay zeka konusunda ciddi araştırmalar yürütmemiz gerekiyor. Yapay zekalar devreye girdiğinde birçok insanın işini kaybetmesi söz konusu ve bu durum sosyal anlamda büyük patlamaların beklendiği bir döneme girilmesine sebep olacak. Bu nedenle Mesnevi’de bahsedildiği gibi “bahçemizi temiz tutacak” şekilde konuya müdahil olmamız gerekiyor. Üniversitelerin ve akademisyenlerin aktif olarak yer alacağı biçimde bu yapının içinde olmamız gerekiyor.

Üniversitelerden başlayarak, üniversitelerden talebi değiştirerek eğitimi yapılandırmamız şart. Bilişim, alternatif enerji, tarım, tasarım, telekomünikasyon gibi dünyanın geleceğinde söz sahibi olacak alanlarda çalışmalara hız vermek bu anlamda büyük bir önem taşıyor.

Üniversiteler, üniversitelere hazırlık süreci, üniversitelerin değişim süreci, yurt dışı eğitim gibi konularda detaylı bilgiye ulaşmak için Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilir; bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Meslek seçimi kişilerin hayatını doğrudan etkileyen önemli bir süreçtir. Yetkinlikler bölümle alakalı olmalıdır. Kişi matematiği sevmiyorsa mühendis olması kolay olmayacaktır. Kişinin aynı şekilde tarih ve coğrafya ile ilgisi bulunmuyorsa yani ezber derslerini sevmiyorsa bu alanda zaten başarılı olamayacağı açıktır. Kişinin bu süreçte ilk iş olarak kendi yatkınlığını doğru bir şekilde bulması gerekmektedir. Kişi kendi yetkinliğini bulduktan sonra üniversitede bu alana yönelik bölümü bulmalıdır. Bölümü bulduktan sonra da iş bitmemektedir.

Benim üniversiteden onlarca arkadaşım var ve hepimiz aynı bölümden mezun olmamıza rağmen, hiçbirimiz aynı işi yapmıyoruz. Yani bu süreçte doğru bölümleri bulduktan sonra doğru alanları bulmaya sıra gelmektedir. Bu noktada ihtisaslaşma ön plana çıkmaktadır. Üniversite meslek seçimi için önemli bir aşama olmaktadır.

Meslek Seçimi İçin Alan ve Bölümü Tercihi

Alan ve bölüm seçimi yaparken dünyada istenenin ne olduğunu bilmek gerekmektedir. Günümüzde; psikoloji, eğitim, tıp, diş hekimliği, eczacılık, biyoteknoloji, mühendislik ve mimarlık gibi alanlarda büyük bir talep var. Ama özellikle; sanat, işletme, görsel sanatlar ve sosyal bilimlerde ciddi bir azalma var. Bu durumda şunu görmemiz gerekiyor. Kişi ne olursa olsun sosyal bilimleri seviyor olsa bile ona uygun olarak 21.yüzyıla uyan bir alana doğru yönlendirilmesi gerekmektedir.

“Sosyoloji okumalıyım” ya da “Antropoloji okumalıyım ama bu eğitimi şöyle almalıyım” tarzında bir düşünce yapısına sahip olunmalıdır. Öğrenci için en önemli husus, yatkınlığına göre doğru bölümü bulması ve ilgi alanlarına göre de üniversite seçimini yapmasıdır. Üniversite ikinci sınıfa gelen öğrencinin de mesleki yatkınlığa yönelik olarak kendini geliştirmesi gerekmektedir. Çünkü tıp doktoru olan birinin mesleği cerrahlık olabilir. Ya da tıp doktoru olarak başka alanlarda ve bölümlerde çalışılabilir. Bugün Aziz Sancar tıp doktorudur, onun sınıf arkadaşları arasında yer alan pek çok tıp doktoru, tıp doktoru olarak görev yapmamaktadır. Bu kişilerden bazılarının meslekleri; biyokimya ve biyomedikal gibi alanlar olmuştur. Bu kişilerden bazıları da laboratuvarda çalışmaktadır. Öze bakıldığında hepsi tıp doktorudur.

Yanımıza gelen öğrencilerden bazıları tıp konusunda yüksek bir kapasiteye sahip olmalarına rağmen, örneğin kendilerini kan tutma gibi durumlar yaşayabildikleri için kan görmek istemediklerini belirtmektedir. Örneğin bu öğrenciler tıp okumalı ancak başka alanlarda görev almaları gerekmektedir. Bu gibi öğrencilerin AR-GE ya da laboratuvar alanında faaliyet göstermesi doğru olacaktır. Bu tarz örnekler göz önüne alınarak, çocukların yetkinlikleri dikkate göz ardı edilmemelidir. Çocuğun yetkinliklerine göre AR-GE alanında mı olması gerektiği yoksa girişimci mi olması gerektiği tespit edilmelidir. Bu süreçte çocuğun mesleki gelişimine bakmaktayız, insan odaklı mı değil mi diye… Örneğin bir formasyon dersinde 500 kişinin ders aldığını düşünün. Oradaki 500 kişi de öğretmen. Ancak aralarında farklı özelliklere sahip olanlar her zaman fark oluşturacaktır.

Çocuklara Yaklaşım

Meslek seçimi aşamasına gelmeden önce çocukluk dönemi önemli olmaktadır. Covid’in belki de en büyük faydası bu oldu. İnsanlar oturup kaliteli içerikleri dinlemeye başladılar. Aynı meslekte olanlar arasında bazı nüanslar bulunmaktadır. Kariyer çok içerikli bir konudur. Öğrencinin o yüzden yaşına göre gelişim psikolojisine uygun olarak yaşamın getirdiği yapıya göre onun hazmedebileceği alanı oluşturmak gerekmektedir. Biz buna çok önem vermekteyiz. Bu bağlamda 0-6 yaş grubu oldukça önemli olmaktadır. 0-6 yaştaki ilk 3 yıl inanılmaz dikkate alınması gereken yaş grubudur. Bu süreçte annelere çok ciddi anlamda iş düşmektedir. Bu süreçte anne eğitimi çok önemlidir. Anne ve çocuk ilişkisi önem kazanmaktadır. Bu sürede aile de önemli olmaktadır. 6-12 yaş arasında öğretmen önemli bir role sahiptir.

İlköğretimin ilk 4 yılı bu anlamda dikkate alınması gereken yıllardır. 5 yaşından 8 yaşına kadarki döneme özel bir önem vermekteyiz. Bu dönemlerde özgüven konusu önem kazanmaktadır. Kız çocuklarının önemli bir bölüm okumasını önleyen durum “ben yapamam” korkusu olmaktadır. Kişinin bir şeyi yapabileceğine inanması son derece önemlidir. Eğitim sürecinin devamında doğru lise seçimi de önemlidir. Lise seçiminden sonra doğru alan seçimi önem kazanmaktadır. Alanla birlikte üniversitede bölüm seçimi, üniversitede ihtisaslaşılacak alan seçimi, mesleki yatkınlığın belirlenmesi, kişinin hayatta oynayacağı roller ve dünyanın ihtiyacına göre kişinin yönlendirilmesi konuları hayati bir öneme sahiptir. Yeteneğe göre meslek seçimi başarıyı sağlamada önemli olmaktadır.

Konu ile ilgili her türlü sorunuz ve uzman desteği için bizimle iletişime geçebilir, Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Read More

Gelecekteki meslekler neler olacak konusu merak edilmektedir. Türkiye’de sık görülen durumlardan birisi konfor alanının zorlanmamasıdır. Kişilerin belirli bir alanı bulunmakta ve bu alanın içerisinde hareket edilmektedirler. Amerika’daki iş ve eğitim başvurularında sorulan ve dikkate alınan sorulardan biri de konfor alanına yönelik olmaktadır. Amerika’daki en iyi üniversiteler kabul alırken şöyle bir soru sormaktadır: “Ne zaman konfor alanını zorladın.” Konfor alanının zorlanması bir bisikletin lastiğinin değiştirilmesi bile olabilir. Bireylerin en büyük sorunlarından bir tanesi, sahip oldukları konfor alanını terk etmiyor olmalarıdır. Hep bu alanın içerisinde yaşamaktadırlar.

Eğitim sürecinde yer alan öğrencilerle iyi ilişkiler kurulduğundan öğrencilerin, sahip oldukları alışkanlıklarını değiştirmeye meyilli oldukları görülmektedir. Hatta kendi öğrencilerim arasında oyun oynamaya ciddi anlamda zaman ayıran bir öğrencim bulunmaktaydı. Bu öğrencimin alanı aslında görsel zekaya yönelik bir alan olmalıydı. Kendisi, görsel efektlere ciddi anlamda ilgi duyuyordu. Onun için; mimarlık, görsel sanatlar, endüstriyel tasarım ya da animasyon gibi mesleklerden birini seçtim. Bu alanlarda gelişmesi için bilgisayarına bir yazılım indirmesini istedim. Bu öğrencim, bilgisayar oyunlarını bırakarak bütün zamanını bu programa harcamaya başladı.

Öğrencimin ailesi, bu durum için tedirgin olsa da, aslında öğrencim tüketim durumundan üretim konumuna geçmeyi başarmıştı. Bu öğrencim, tüketici konumdan üretici konuma geçtiği için bugün birçok okuldan kabul almayı başardı. Aynı zamanda bu öğrencim çok sayıda burs almaya da hak kazanmıştır. Bu sonucun oluşabilmesindeki en önemli neden; öğrencimin beceri alanını ve yetkinliğini özellikle bulmak ve öğrencimi bulduğum bu alana yönlendirmek olmuştur.

Gelecekteki Meslekler Merak Ediliyor

Gelecekteki meslekler bugünden yatırım yapılması gereken mesleklerdir. 21. yüzyılda bu durumu sıklıkla anlatmaktayım. Normalde 1990 doğumu öncesi olanlar için Covid öncesinde öngörülen yaş, Türkiye için 107 olmaktaydı. Dünya’daki bazı ülkeler için bu yaş 109 olarak öngörülmekteydi. 1990 sonrasındaki doğumlular için de özellikle 115 olarak görülmekteydi. Hatta Covid ile ilgili bu konuda da pek çok komplo teorisi bulunmaktadır. Bu teoriler arasında; özellikle yaşlıların hasta edilerek emeklilik maaşlarının ödenmemesi istendiği tarzında konuşmalar da yer almıştır. Konu ne olursa olsun, sonuç olarak insan yaşamı, çok önemli bir noktaya gelecektir. Çünkü insan yaşamı artık 65 ya da 70’li yaşlarda değil 100’lü yaşlara ulaştığı için insan yaşamının sürdürülebilirliği çok önemli bir konu haline gelmektedir.

Önü Açık Meslekler Hangileridir?

Gelecekteki meslekler yani önü açık meslekler için şu alanlar dikkat çekmektedir:

  • Psikoloji,
  • Sinir bilim,
  • Eğitim,
  • Tıp,
  • Eczacılık,
  • Diş hekimliği (özellikle yaşlılık için diş hekimliği oldukça önemlidir),
  • Biyoteknoloji (içinde genetiği ve akıllı tarımı bulunduran alan).

Yapılan çalışmalarda, en fazla 1990 sonrasında en büyük değişim (2003 ve 2008 yılında da çok büyük değişimler oldu) Covid ile görüldü. Bu değişimden sonra dünya ticaretinin %70’i; insan, yaşam ve sağlık bilimleri alanında ilerleyecektir. Yapay zeka, eğitim ve sosyal bilimler de bu alana çalışacaktır. Yani sosyal bilimciler sağlık sosyolojisi, antropoloji ile ilgilenenler ise sağlık antropolojisi üzerine çalışacaktır. Psikologların 1/3’ü insan sağlığı (paranoya, şizofreni, kaygı bozuklukları) üzerine çalışırken psikologların 2/3’ü de insan yaşamında ruh sağlığının ve yüksek farkındalığın artırılması için çalışacaktır.

Ayrıca öğrenme üzerine de bu psikologlar çalışacaktır. Mesela ben o şekilde çalışan bir hocayım. Ben daha proaktif çalışmayı, kriz çalışmaya yerine tercih etmekteyim. Yani krizi değil de daha çok öğrenciyi öğreten proaktif yaklaşımdan yanayım. Biyoteknoloji; yani içerisinde sağlık ve çevrenin olduğu alanlar ciddi anlamda büyücektir. Bu alanlarda çok büyük gelişimler yaşanacaktır. Geriye kalan, %3 ya da %5’lik düzeyde kalan kısım özellikle sosyal bilimler (tarih, sosyoloji) alanına yönelecektir.

Gelecekteki Üniversite Bölümleri İçin Nasıl Bir Plan Yapılmaktadır?

Sosyal bilimler alanında büyük bir küçülme şu an için de mevcuttur. Bu nedenle YÖK de bu konuda ciddi bir hazırlık yapmaktadır. Bu kapsamda, üniversitelerin bazı bölümleri yeniden revize edilmiştir. Sanat alanında çok büyük bir azalma mevcuttur. Dijital alandaki yapılanmayla birlikte sanata olan ilgi de azalmaktadır. Ancak görüldüğü üzere; kimya mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği, makine mühendisliği ve mimarlıkla birlikte toplam %30 ya da %35’luk bir kesim bu alanlarda çalışmaktadır.

Gelecekteki meslekler için uyum sağlamak adına bütün üniversiteler müfredatlarını değiştirmektedir. Derslerin içerikleri revize edilmektedir. Bu süreçte ayrıca online eğitim de çok ciddi anlamda devreye girecektir. Çünkü üniversiteler bu online eğitimi 10 yıldan fazla bir süredir zaten konuşmaktadır. Covid nedeniyle de bu süreç daha da hızlanacaktır. İlerleyen zamanlarda üniversitelerdeki lisans derslerinin, özellikle ilk iki yılındaki dersler online olarak alınacaktır.

Bu süreçte, üniversite öğrencileri ile birlikte akademisyenler de daha çok AR-GE çalışmaları yapan, insanlık için büyük patent oluşturabilecekleri alanlarda çalışıyor olacaktır. Bu anlamda Türk çocuklar daha şanslıdır. Çünkü Amerika’da bütün eğitim paralıdır ve öğrenci kredileri de ciddi anlamda arttığı için Amerika’daki pek çok üniversite yakın zamanda kapanma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Bu üniversitelerin pek çoğu online sistemlere geçecektir. Özellikle lise derslerinde ciddi anlamda değişiklikler olacaktır.

Gelecekteki Meslekler: Üniversite Eğitimi Dışındaki Eğitim Dönemleri Nasıl Olacaktır?

Okul öncesi ile birlikte ilkokulun ilk 4 senesinin yüz yüze eğitim şeklinde gerçekleşmesi oldukça önemlidir. Çocuk bu dönemlerde soyut ve somut kavramları bilemediği için mutlaka bir öğretmenin; kolaylaştırıcılığına, öğrenme sürecine etkisine ve öğretme becerisine ihtiyaç duymaktadır. Bu nedenle, dünya ciddi anlamda bir değişime uğrayacaktır. Yaşam boyu eğitim de bu süreçte ciddi anlamda büyüyecektir.

Öğrenciler için artık olmazsa olmazlar arasında sayılan iki konu bulunmaktadır. Bunlardan birincisi; öğrencilerin İngilizcelerinin çok iyi olmalarıdır. Gerçek anlamda, anadilleri kadar iyi bir şekilde bu dili öğrenmek ve kendi anadilleri ile birlikte İngilizceyi çok iyi bir şekilde kullanıyor olabilmeleri gerekmektedir. İkincisi ise; özellikle geçen gün bir videoda da paylaştığım gibi, Elon Musk, özellikle kendi şirketi için aradığı kodlama dillerini açıklamıştır. Bu dillerin başında; Phyton ve C++ dilleri gelmektedir. İkinci olarak öğrenciler bilgisayar dilleri konusunda yetkinliklerini artırılmalıdır. Bu anlamda eğitim tekrardan yapılanacaktır. Mutlaka, geleceği olan meslekler için en önemli amaç, en önemli yetkinlik şu olacak; “Çevik öğrenici olmak.”

Her şeyi çabuk öğrenen yani direnci yüksek, çabuk kavrayan bir yapı içerisinde olmak gerekecektir. Bu nedenle bizim öğrencilerimiz ciddi anlamda çok şanslıdır. Bizim çocuklarımız bu anlamda yetkin durumdalar. Her türlü yeni teknolojiye çok hızlı bir şekilde adapte olmaktadırlar. Çocuklarımız gerçek anlamda çok çevikler ve dayanıklılıkları çok fazladır. Bu nedenle biz 21.yüzyılda öğrenmeyi öğretmeye gerek duymadan, çabuk ve doğru yerden öğretmeyi öğretiyor olacağız. Asıl mesele de budur. Her çıkan yeni alanın bu bakış açısı ile değerlendiriliyor olması önemlidir.

Meslek seçimiyle ilgili her türlü sorunuz ve uzman desteği için bizimle iletişime geçebilir, Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Read More

Eğitiminizi yurt dışında sürdürmeyi planlıyorsanız elbette ilk yapmanız gereken şey dil yeterliliğinizi kanıtlayabilmek. IELTS ve TOEFL yurt dışında eğitim almayı isteyen öğrencilerin dil yeterliliğini ölçmeyi amaçlayan iki önemli sınav. IELTS ve TOEFL nedir, ne değildir? Birlikte inceleyelim…

IELTS ve TOEFL Nedir?

TOEFL yani Test of English as Foreign Language, ilk olarak Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulanmaya başlanmış bir sınav. Amerikan İngilizcesini akademik düzeyde kullanma becerilerini ölçmeyi amaçlayan TOEFL günümüzde dünyanın farklı coğrafyalarında pek çok farklı üniversitede uygulanıyor. İngilizce eğitim veren pek çok kurum kabul süreçlerinde öğrenci adaylarının TOEFL’dan elde ettiği skorları dikkate alıyor.

Yurt dışında eğitim almayı hedefleyen öğrenci adaylarının girmesi gereken bir diğer sınav ise English Language Testing System yani bilinen adıyla IELTS. İngilizce seviyenizin akademik anlamda yeterli olduğunu göstermenizin beklendiği; okuma, dinleme, konuşma ve yazma becerilerinizi ölçmeyi amaçlayan IELTS; pek çok ülke tarafından uygulansa da daha çok İngiltere, Kanada ve Avustralya’da üniversiteleri tarafından talep ediliyor.

Sınavlara Hazırlanırken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Peki; IETLS ve TOEFL’a nasıl çalışılır?

Her iki sınav için de dinleme, konuşma, okuma ve yazma becerilerinizi geliştirmeniz büyük önem taşıyor. Kelime bilginiz her iki sınavda da kilit bir öneme sahip. Kelime bilginizin yetersiz olması; konuşma, okuma, yazma ve dinleme bölümlerinde istediğiniz başarıyı sağlayamayacağınız anlamına geliyor. Hem akademik eğitiminize hem de IELTS ve TOEFL sınavlarına yönelik olarak bu alanda kendinizi geliştirmeniz en önemli unsurlardan bir tanesi.

Yazma ve konuşma bölümleri için düzenli olarak pratik yapmanız yararınıza olacaktır. Bu noktada İngilizce gramer bilginizi de geliştirmeniz gerekiyor.

Okuduğunuzu ve dinlediğinizi anlama konusunda başarılı olduğunuzu düşünüyor dahi olsanız IELTS ve TOEFL’a yönelik ekstra bir çalışma yapmanız başarınızı arttıracaktır.

Başvuru Süreci ve Geçerlilik Süresi

IELTS ve TOEFL’ın geçerlilik süresi 2 yıl. IELTS sınav başvurusu için herhangi bir kısıtlama bulunmuyor. Sınava istediğiniz zaman ve istediğiniz kadar girmeniz mümkün. Başvurunuzu internet üzerinden, gerekli dokümanları ilgili internet sistemine yükleyerek gerçekleştirebiliyorsunuz. TOEFL sınav başvurusu için de benzer şekilde herhangi bir kısıtlama bulunmuyor. Yalnızca gireceğiniz iki sınav arasında 12 günden kısa bir süre bulunmaması gerekiyor. TOEFL’da kontenjanlar sınırlı olduğu için başvurunuzu erken yapmanız yararınıza olacaktır. Başvurunuzu ve ödemenizi internet üzerinden yapmanız mümkün.

IELTS ve TOEFL’da başarılı olmak için stratejik bir çalışma planı yapmak büyük önem taşıyor. Bu sebeple; bir uzmandan yardım almak başarıya giden yolda işlerinizi kolaylaştıracaktır. Eğitiminiz hakkında her türlü sorunuz ve destek için Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Hukuk; bireyler ve toplumlar arasındaki ilişkileri düzenleyen, normatif kurallar bütünü olarak tanımlanabilir. Hukuk fakülteleri ise bu kuralları uygulayabilecek, denetleyebilecek, düzenleyebilecek ve çağa uygun hale getirebilecek hukukçular yetiştirmeyi amaçlar. Bunun yanı sıra; hukuk alanında yapılan ve yapılması planlanan araştırmaların yürütülmesine olanak sağlar. Peki; hukuk okumak avantajlı mı? Dezavantajları var mı? Hangi alanlar daha ön planda? Bunlara birlikte bakalım.

Hukuk Okumak İçin Gereken Nitelikler

Öğrencilerin hukuk fakültesiyle ilgili ilk sorusu genellikle “hukuk okumak zor mu?” şeklinde oluyor. Evet; hukuk fakültesinde okuyanlar zorlu bir eğitim sürecinden geçiyor. Hukuk okumak biraz sabır istiyor demek yanlış olmaz. Hukuk fakültesinde başarı sağlamak için güçlü bir hafızaya, çalışma iradesine ve araştırma hevesine sahip olmak gerekiyor. Analiz yapma ve eleştirel düşünme becerisini geliştirmek hem eğitim hem de iş hayatında hukukçular için son derece önemli. Buna ek olarak; soğukkanlı ve dikkatli hukuk okumak için gereken niteliklerden bazıları.

Hukuk Okumanın Avantajları ve Dezavantajları

Hukuk okumanın avantajlarından kısaca bahsedelim. Öncelikle hukuk alanında çalışmak oldukça prestijli; hukukçular, toplum içerisinde son derece saygın bir konumda yer alıyor. Hukuk fakültesinde verimli bir 4 yıl geçirmeniz, size farklı bakış açıları kazandıracağı ve yeni ufuklar açacağı gibi, analitik düşünme, yorumlama gibi becerilerinizin de gelişmesine yardımcı oluyor.

Peki; hukuk okumanın dezavantajları var mı? Her alanda olduğu gibi hukuk okumanın da bazı dezavantajları var elbette. Az önce de bahsettiğimiz gibi hukuk okumak biraz sabır istiyor. Hem dersler hem de stajlar zorlayıcı olabiliyor. Hukuk sisteminin ve kuralların sürekli değişmesi de bir dezavantaj olarak sayılabilir. Çünkü; değişen kuralları, yönetmelikleri, bilgileri sürekli takip etmeniz ve hakim olmanız gerekiyor. Özellikle Türkiye’de çok sayıda hukuk fakültesi olması ve bu fakültelerin her sene birçok mezun vermesi  de rekabet ve iş alanlarının daralması açısından olumsuz bir durum olarak göze çarpıyor.

Hangi Hukuk Alanları Ön Planda?

Hukuk fakültesinden mezun olduktan sonra mesleğinizi pek çok farklı alanda yürütebilirsiniz. Peki; son dönemlerde hangi alanlar daha ön planda? Örneğin; bilişim hukuku, fikri mülkiyet hukuku ve ulaşım-havacılık hukuku öne çıkan alanlar arasında yer alıyor. Her üç alanda da sürekli bir değişim ve gelişim söz konusu olduğu için bu konuda yetişen, araştıran ve bu alanlara katkı sağlayabilecek hukukçulara ihtiyaç var. Avukatlığın yanı sıra hakim, savcı veya devletin farklı birimlerinde uzman olarak görev yapmanız da mümkün. Ancak; bunun için üniversite hayatınız boyunca sıkı çalışmanız ve sağlam bir altyapı oluşturmanız gerekiyor. Araştırmayı ve öğretmeyi seviyorsanız eğitiminizi lisans üstü düzeyde taşımanız ve akademisyenliğe yönelmeniz de seçenekler arasında yer alıyor.

Hukuk okumak, üniversite eğitimi ve yurt dışı eğitim gibi konularda daha detaylı bilgi almak, sorularınız ve merak ettikleriniz için; Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilir. Bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

Meslek seçimi; geleceğimize yön veren en önemli kararlardan bir tanesi… Bu karar, bireyin bütün hayatını etkileyebilecek, hayattaki yolunu ve toplum içerisindeki konumunu belirleyebilecek bir karar. Peki; Meslek seçimi neden bu kadar önemli? Meslek seçini etkileyen faktörler nelerdir? Bunları birlikte inceleyelim.

Meslek Seçiminin Önemi

Meslek seçimi insan yaşamını pek çok açıdan şekillendiriyor. Meslek seçiminiz alışkanlıklarınızı, çevrenizi, yaşam tarzınızı etkileyen bir faktör.

Meslek seçimiyle ilgili karar alma süreci günümüzde eskisinden çok daha karmaşık bir hal aldı. Çünkü; öğrencilerin önünde eskiye oranla çok daha fazla seçenek bulunuyor. Tercih edilebilecek alanlar ve bölümler şekillendi; meslekler kendi içlerinde farklı uzmanlık alanlarına ve alt dallara ayrıldı. Bazı meslekler ön plana çıkarken, bazıları değer kaybetti ya da nitelikleri değişti. Tüm bunlar karar alma sürecini karmaşık ve zor bir hale getirdi.

Elbette her mesleğin belli gereklilikleri var. Her meslek için farklı bir beceriye ve yeteneğe sahip olmak gerekiyor. Meslek seçiminin önemi en çok da burada devreye giriyor. Öğrencilerin, kendilerine uygun mesleği belirlerken hayallerinin ve ideallerinin yanı sıra; neler yapabildiklerinin, yapabileceklerinin, yeteneklerinin ve becerilerinin farkına varmaları gerekiyor.

Meslek Seçimi Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Meslek seçiminin önemi ve hayatınızı nasıl etkileyeceğinden bahsettik. Peki; meslek seçiminde nelere dikkat edilmeli? Hangi mesleği yapmanız gerektiğine nasıl karar vermelisiniz?

Doğru mesleği seçebilmek için öncelikle kendinizi iyi tanıyor olmamız gerekiyor. Öğrencilerin, ilgi alanlarını, kişilik özelliklerini, hangi alanlarda yetenekli olduklarını, neleri başarabileceklerini biliyor olması doğru kararlar alabilmeleri için önemli bir unsur.

En az kendinizi tanımak kadar önemli olan bir diğer nokta ise meslekleri tanımak. Seçmek istediğiniz meslek için ne gibi niteliklere sahip olmalısınız? Mesleğinizi hangi koşullarda ve nasıl bir çalışma ortamında gerçekleştireceksiniz? İş olanakları neler? Yapacağınız meslek, hayattaki hedeflerinizi gerçekleştirmenize imkan veriyor mu? İstediğiniz hayat standartlarını yakalamanız mümkün olacak mı? Seçeceğiniz meslek gelecekte de var olacak mı? Bu soruları kendi nitelikleriniz ve istekleriniz doğrultusunda cevaplamanız karar alma sürecinde yardımcı olacaktır.

Bunlara ek olarak; mesleki eğitiminizi alacağınız kurumun da en az meslek seçiminiz kadar büyük bir öneme sahip olduğunu unutmamalısınız. Kaliteli ve seçkin üniversiteler geleceğinizi doğru şekillendirmeniz için size rehberlik eder. Hangi üniversitede eğitim alacağınız mesleğiniz konusunda ne kadar donanımlı olacağınızı belirler. İyi bir meslek eğitiminin yanı sıra; size farklı alanlarda kendinizi geliştirme imkanı da verir.

Meslek seçimi gibi tüm hayatımızı etkileyecek bir kararı alırken bir uzmana danışmak doğru kararı alabilmemiz noktasında önem taşıyor. Meslek seçimiyle ilgili her türlü sorunuz ve uzman desteği için bizimle iletişime geçebilir, Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Read More

Almanya’nın en iyi 5 üniversitesi dünya çapında yoğun ilgi görmektedir. Almanya’da üniversite okumak, birçok öğrencinin rüyası diyebiliriz. Tüm dünyanın saygısını kazanmış, seçkin Alman üniversiteleri, her yıl dünyanın farklı noktalarından gelen çok sayıda öğrenciyi ağırlıyor. Hiç şüphesiz ki; Almanya çok gelişmiş bir eğitim sistemine sahip. Öğrenciler ezberci bir sistemin aksine, neredeyse tüm zamanlarını araştırmaya ve üretmeye harcıyorlar. Alman üniversiteleri, özellikle son dönemlerde nitelikli bireyler yetiştirmeyi ve genç beyin gücüne yatırım yapmayı amaçlıyor. Bu yüzden; Almanya’da üniversite eğitimi, devlet üniversitelerinde tamamen ücretsiz olarak veriliyor. Öğrenciler tıpkı Türkiye’de olduğu gibi dönemlik harçlar ödeyerek eğitimlerini sürdürebiliyorlar. Lisans eğitimi genellikle 3 yıl. Eğer dil eğitimi alırsanız yani hazırlık okursanız 4 yılda mezun olmanız mümkün. Almanya’daki tüm devlet üniversitelerinin YÖK tarafından denkliği bulunuyor. Öğrencilerin yaşam maliyetlerini karşılayabilmeleri için çalışma izinleri var. Okudukları üniversitelerin bünyesinde ya da üniversite dışında kendi buldukları işlerde yarı zamanlı olarak çalışabiliyorlar.

Peki; Almanya’nın en iyi üniversiteleri hangileri? 2019 ve 2020 Times Higher Education Üniversite Sıralamasına Göre Almanya’nın en iyi 5 Üniversitesine gelin birlikte göz atalım.

Almanya’nın En İyi 5 Üniversitesi: Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi

Times’ın Almanya sıralamasında birinci sırada bulunan Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi, 1472 yılında kurulan köklü bir üniversite. Aynı listeye göre dünyanın 32. en iyi üniversitesi. Özellikle fizik ve astronomi alanındaki çalışmalarıyla dikkat çeken üniversite; eğitim sistemi, nitelikli öğrenci profili, almış oldukları patentler ve bilimsel çalışmalarıyla dünyanın en iyileri arasında yer almayı fazlasıyla hak ediyor.

Almanya’nın En İyi 5 Üniversitesi: Münih Teknik Üniversitesi

Gelelim; Almanya’nın en iyi ikinci üniversitesine. Münih Teknik Üniversitesi; adını tüm dünyada duyurmayı başarmış Alman Üniversitelerinden bir tanesi.1868 yılında kurulan Münih Teknik Üniversitesi yalnızca Almanya’nın değil Avrupa’nın da en iyi üniversiteleri arasında yer alıyor. Mercedes, Audi gibi firmalarla üniversite-sanayi işbirliğini yürütüyor olmasıyla dünyada fark yaratıyor. Mühendislik ve Bilişim Teknolojileri alanlarında Avrupa’da öne çıkan üniversitelerden bir tanesi olarak biliniyor. Özellikle Robotik alanında son derece iddialı oldukları söylenebilir. Üniversitenin 40 binin üzerinde öğrencisi var ve bu öğrencilerin %22’si yabancı. Buna ek olarak; üniversitede 9 binin üzerinde araştırmacı ve öğretim görevlisi yer alıyor.

Almanya’nın En İyi 5 Üniversitesi: Heidelberg Üniversitesi

Times’a göre Almanya’nın en iyi üçüncü üniversitesi Heidelberg Üniversitesi. 1386 yılında kurulan üniversite, Almanya’nın en eski üniversitesi. Teorik bilginin yanı sıra, araştırmaya büyük bir bütçe ayırıyorlar. Tıp ve biyoloji alanlarında Almanya’nın ve Avrupa’nın en iyilerinden olduklarını söyleyebiliriz. Heidelberg Üniversitesi’nde 12 fakülte ve 100 farklı bölüm var. Üniversitede yaklaşık 35 bin öğrenci eğitim görüyor.

Berlin Humboldt Üniversitesi

Almanya’nın en iyi dördüncü üniversitesi Berlin Humboldt Üniversitesi. 1810 yılında kurulmuş bir devlet üniversitesi olan Berlin Humboldt Üniversitesi, sanat ve beşeri bilimler alanlarında dünyada önemli bir yere sahip. Öne çıkan anabilim dalları arasında, Antik Bilimler, Bilim Tarihi, Matematik, Malzeme ve Optik Bilimler yer alıyor. Buna ek olarak; iklim konusunda da önemli çalışmalara imza atıyorlar. Adlarını dünyaya duyuran büyük Alman düşünürleri yetiştirmiş olan üniversite aynı zamanda Almanya’daki tüm modern üniversitelerin annesi olarak anılıyor.

Freiburg Albert-Ludwigs Üniversitesi

Times’a göre Almanya’nın en iyi beşinci üniversitesi, 1457 yılında kurulan Freiburg Albert-Ludwigs Üniversitesi. Fransa sınırında bulunan üniversite, İsviçre sınırına da oldukça yakın bir konumda yer alıyor. Sosyal bilimler, tıp ve biyoloji alanlarında yaptıkları çalışmalar dünya çapında büyük önem taşıyor. Üniversite, AB üyesi olan ve olmayan tüm öğrencilere ücretsiz eğitim veriyor.

Almanya’da üniversite okumak isteyen öğrenciler için Almanya’nın en iyi 5 üniversitesini Times’ın 2019 ve 2020 verilerinden yararlanarak sıralamaya çalıştık. Daha detaylı bilgi ve destek için Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilir, bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More