Monthly Archives Kasım 2020

Kriz dönemleri inovasyon için kapı mı aralıyor? İnovasyonun ekonomik krizi aşmak için bir seçenek olduğu doğru mu? Ekonomik kriz inovasyon için fırsat olarak değerlendirilebilir mi? Tüm bu soruların yanıtlarına birlikte göz atalım.

İnovasyon “Yenilik” Anlamına Geliyor

Kriz dönemlerinde ekonomik yükü azaltmak ve değişime ayak uydurmak için inovasyondan yararlanılabiliyor. Yani evet; kriz dönemi aynı zamanda inovasyon dönemi de olabiliyor. Şirketler maddi anlamda kendilerini toparlayabilmek için değişime ayak uydurmak zorunda kalıyorlar. Haliyle klasik yöntemleri bir kenara bırakarak yeni yöntemler geliştirmeleri gerekiyor. İnovasyonun sözlük karşılığının “yenilik” olduğu zaten biliniyor.

Kriz Dönemlerinde Şirketlerin Yenilenmesi ve Yapılanması Gerekiyor

Kriz dönemleri şirketler için arayış dönemleri oluyor. Şirketler ekonomik kriz döneminin zorlu şartlarında özellikle hizmet ve üretim anlamında farklı arayışlara giriyorlar. Bireyin ve toplumun ihtiyaçlarına tam anlamıyla karşılık gelecek bir anlayışla çalışmalarını sürdürmeyi seçiyorlar. Faaliyet gösterdikleri alanda fark yaratmaları, mekansal ve zamansal anlamda yenilenmeleri ve kendilerini yapılandırmaları geliyor. Aksi halde ekonomik krizden daha fazla zararla çıkmaları söz konusu olabiliyor.

İnovasyon aslında kriz dönemlerinde sadece bireyi ya da şirketlerin kurtarıcısı olarak karşımıza çıkmıyor. Ülkelerin politikalarını bu doğrultuda şekillendirmeleri de önem taşıyor. Çünkü ülkenin belirlediği politika şirketlerin ve bireyin tutumunu da etkiliyor. Böylelikle; fark yaratmak, değer üretmek, dönüşüme kapı açmak çok daha kolaylaşıyor.

Yenilikçi Yaklaşımlar Önem Taşıyor

Pek çok uzman, kriz dönemlerini şirketler için altın dönem olarak değerlendiriyor. Bugünkü sistem içerisinde, bir ürünün marka değerinin müşteriler üzerinde eskisi kadar güçlü bir etki yaratmadığını görebiliyoruz. Bireyler artık şirketlerden hızla değişen dünya düzeninde hızla değişen taleplerine bir an önce çözüm ve hizmet üretmelerini bekliyor. Bunu yaparken ise; farklarını ortaya koymaları gerekiyor. Farklı olan ve farkındalık yaratabilen şirketler her zaman kazanıyor. Ekonomik kriz dönemlerinde bazı firmalar verdikleri mesajlarla bazı firmalar farklı görsel sunumlarla kendilerini gösteriyor. Dönüşüme ayak uyduramayanlar ise hızla tükeniyor.

Kriz dönemi söz konusu olduğunda yalnızca üretim ve hizmet alanında değil pazarlama alanındaki yenilikçi yaklaşımlar da büyük rol oynuyor. Bu yaklaşımlar sadece pazarlama stratejilerini değil; organizasyonel anlamda yapılan yenilikleri de kapsıyor. Yani inovasyonun yatırım noktasında da devreye girdiği görülüyor. Çünkü şirketler açısından bakıldığında her zaman rekabetçi yaklaşımların söz konusu olduğu biliniyor. Rekabetin var olduğu bir ortamda ayakta kalabilmek için ise hızlı ve sağlam adımlarla ilerlemek gerekiyor.

İnovasyon ve ekonomik yaklaşımlara dair daha fazla bilgi edinmek isterseniz Doç. Dr. Gamze Sart’ın web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalına abone olabilirsiniz. Eğitim, kariyer gibi konularda sorularınız varsa ya da desteğe ihtiyaç duyuyorsanız bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Read More

STEM eğitimi, fen, teknoloji ve mühendislik alanlarının bir arada olduğu bir öğretim modelini kapsıyor. 21. yüzyılın beraberinde getirdiği teknolojik gelişmeler, inovasyon ve dijital dönüşüme uyum sağlamak için farklı becerilere ihtiyaç duyuyoruz. Geleneksel öğrenme biçimleri ve hali hazırda var olan bilgilerle yetinmek bu çağda pek de mümkün olmuyor. Geleceğin teknolojileri, eğitimi ve meslek seçimlerini de büyük ölçüde etkiliyor. Özellikle mühendislik, mimarlık gibi alanlara büyük bir ilgi var. Öğrencilerin sayısal alana ilgisi de bununla doğru orantılı olarak artıyor.

STEM Eğitimi: Ülkelerin Kalkınmasının Yolu Bilim ve Teknolojiden Geçiyor

İlk kez 50’li yıllarda gündeme gelen STEM eğitimi, 21. Yüzyılın ilk yarısı itibariyle önemli bir rol oynamaya başladı. Ülkelerin kalkınmasının anahtarı olarak görülen bilim ve teknolojiyi temel alan bu öğretim modeli hızla yaygınlaşmaya devam ediyor. Çünkü; bilim ve teknoloji alanında çalışacak daha fazla insana ihtiyaç duyuluyor. STEM eğitiminin amacı bu alanlar için gerekli insan gücünü sağlamak… Buna ek olarak; bu alanda hizmet verebilecek eğitimli insanların yetişmesi teknoloji ve inovasyon odaklı daha fazla ürün ve hizmet üretilmesine katkı sağlıyor. Yani hem bugünün ihtiyaçlarına cevap verilmesi hem de geleceğe yönelik çalışmaların yolunun açılması hedefleniyor.

STEM Eğitiminin Odak Noktasında Bireyin ve Toplumun İhtiyaçları Var

Bu öğretim modeli alışılagelmiş öğretim modellerinden oldukça farklı. STEM eğitiminin odak noktasında bireyin ve toplumun ihtiyaçları yer alıyor. Sorunların ve taleplerin tespit edilmesi ve buna yönelik çözüm ve hizmet sunulması amaçlanıyor. Elbette tüm bunları yaparken tek bir alanda değil birden fazla alanda uzmanlaşılmasının önünü açıyor.

Öğrenciler Araştırıyor Deneyimliyor Uyguluyor Öğreniyor

STEM eğitimi öğrencilerin sadece dinleyici konumunda olduğu bir model olmaktan oldukça uzak… Öğrenciler, tam da Z kuşağının öğrenme biçimlerine uygun şekilde; tecrübe ederek ve yaşayarak bilgi sahibi oluyorlar. Bu sayede yalnızca tüketici olmaktan çıkıp üretme fırsatı da bulabiliyorlar. Araştırıyor, deneyimliyor, uyguluyor ve öğreniyorlar.

STEM Eğitimi: Eleştirel ve Yaratıcı Düşünce Önem Taşıyor

STEM eğitiminde klasik düşünce tarzı yerini eleştirel düşünce tarzına bırakıyor. Dijital çağın en önemli yetkinliklerinden biri de aslında bu. Yaşadığımız çağda bilgiyi sunulduğu biçimiyle alıp kullanmak değil; analiz etmek, sorgulamak, farklı bakış açılarıyla incelemek gerekiyor. Aksi halde bilgi kirliliği içinde boğulmak kaçınılmaz hale geliyor. Daha önemlisi ise yaratıcı düşünme… STEM eğitiminin iki temel düşünce tarzından bir diğeri olan yaratıcı düşünme ile problemlerin farklı yaklaşımlarla ele alınabilmesi, en kısa sürede en az maliyetle çözülebilmesi amaçlanıyor.

STEM eğitimi bugünün ve geleceğin en önemli öğretim modellerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isterseniz Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilirsiniz. Eğitime dair daha fazla içeriğe ulaşmak için web sitemizi ziyaret edebilir, YouTube kanalımıza abone olabilirsiniz.

Read More

Master of Business Administration yani kısaca MBA programı, ekonomi, finans, pazarlama, insan kaynakları, muhasebe, kalite güvencesi, veri analizi, satış, proje yönetimi, bilgi teknolojileri yönetimi, araştırma-geliştirme gibi alanları kapsayan bir lisansüstü eğitim programı… Türkiye’deki karşılığı ise İşletme Yüksek Lisans programı olarak biliniyor. Program iş operasyonlarını denetlemenin tüm yönlerini içeriyor. Programın temel amacı iş insanlarına ve girişimcilere yeni ve farklı yönetim becerileri kazandırmak…

QS 2020 Sıralamasına Göre En İyi MBA Okulları

MBA programı yüz yüze gerçekleşebileceği gibi online eğitim almak da mümkün oluyor. Tam zamanlı eğitimlerin yanı sıra part time eğitimler de veriliyor. Bu noktada önemli olan doğru programı tercih etmek… Verilen eğitimin yarattığı etki ve değer tercih anlamında büyük önem taşıyor. Her yıl dünyanın en iyi üniversitelerini belirleyen QS’in; 2020 yılı için en iyi MBA okulları sıralamasında birinci sırayı Penn Wharton ve Stanford Üniversitesi paylaşıyor. Ardından, INSEAD ve MIT (Sloan) geliyor. Bu dört üniversiteyi Harvard Üniversitesi, London Business School, HEC Paris, Chicago (Booth), UC Berkeley (Haas) ve Nortwestern (Kellog) takip ediyor.

MBA Programı Ne Gibi Avantajlar Sağlıyor?

Şirketlerin küreselleşmesiyle birlikte, özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra MBA mezunlarına duyulan ihtiyaç da artmaya başladı. Dünyanın en iyi şirketleri yönetim pozisyonları için MBA mezunlarını tercih ediyor. Yani uluslararası şirketlerde ya da yurt dışında çalışmayı hedefliyorsanız MBA programları sayesinde hem iş olanaklarınız artıyor hem de kariyerinizde daha hızlı ve daha güçlü adımlarla yükselmeniz mümkün hale geliyor.

MBA Programlarına Kabul Almak İçin Neler Yapılmalı?

Master of Business Administration başvurularında CV’niz, niyet mektubunuz ve referanslarınız oldukça önemli. Özellikle MBA mezunlarının size referans olması artı puan olarak size dönecektir. Çalışıyorsanız kurumunuzdan referans almanız avantaj sağlayacaktır. Tüm bunların yanı sıra GMAT sınavından yüksek bir skor elde etmeniz de gerekiyor. GMAT skorunuzun sizi rakiplerinizin önüne taşıma noktasında önemli bir role sahip olduğunu unutmayın.

MBA Programı Ücretleri ve Burs Olanakları

MBA programı mezunlarının kazançlarında artış meydana geldiği zaten biliniyor. Programa katılmak biraz maliyetli olsa da program sonrasında elde ettiğiniz gelir ve kariyer olanakları göz önünde bulundurulduğunda avantajlı konumda olduğunuz düşünülebilir. Avrupa’da eğitim almayı düşünüyorsanız 100 bin Euro gibi bir eğitim maliyeti söz konusu oluyor. Amerika’da ise bu ücret 160 bin dolar ile 220 bin dolar arasında değişiyor.

Burs konusuna gelecek olursak… Eğitim alacağınız üniversiteden burs alma şansınız var. Üniversite bursları için, başvurunuz sırasında ya da kabul aldıktan sonra talepte bulunabiliyorsunuz. Bunun yanı sıra; eğer bir şirkette hali hazırda çalışıyorsanız kurumunuzun sizi desteklemesi de söz konusu olabiliyor.

MBA programı ve MBA okulları hakkında daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalına abone olabilirsiniz. İş hayatı, kariyer planlaması, yetenek yönetimi gibi konular hakkında daha fazla içeriğe ulaşmak için aba Kariyer web sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Read More