İçinde bulunduğumuz 21. yüzyıl, hem insanların sosyal ve kültürel yaşamları hem de üretim ve tüketim biçimleri açısından birçok değişime sahne oluyor.
Tarihsel olarak bakacak olursak buhar gücüyle çalışan makinelerin insan hayatına etki etmesiyle başlayan 1. Endüstri Devrimi’ni (mekanik) elektriğin devreye girmesiyle başlayan 2. Endüstri Devrimi (elektronik) takip etti. Bu gelişmelerin ardından 1970’lerden itibaren bilgisayarlar ve programlanabilir makinelerin üretime yaygın bir biçimde katılımıyla 3. Endüstri Devrimi (dijital) yaşanmaya başladı.
Bu noktada, dijitalin gelişimi, üretim dünyasında büyük bir değişimi de beraberinde getiriyor. 21. yüzyılda artık yavaş yavaş 3. Endüstri Devrimi’nin de ötesine geçiyoruz. Hayatımıza büyük bir hızla giren 4. Endüstri Devrimi, her geçen gün yerini sağlamlaştırmaya devam ediyor. Açık kaynaklı yazılımlar, ucuz ve kolay ulaşılabilir donanımlar, 3B baskı teknolojileri sayesinde üretimin tabana yayılması, nesnelerin interneti ve birbirleriyle konuşan cihazlar üretim ve iş yapış yöntemlerimizi kökünden değiştiriyor. Bunun sonucunda kimi eski meslekler ile iş yapış modelleri ve bunları uygulayan şirketler yok olurken günden güne yeni meslekler, yeni iş modelleri ve yeni nesil şirketler ortaya çıkıyor ve güçlü adımlarla iş dünyasına yön veriyor.
Gençleri Anlamak
Elbette bütün bu yeni meslekleri ve iş modellerini anlamamız bugün çalışma hayatında olan herkes açısından önemli. Ancak hala eğitim almakta olan ya da iş hayatlarının henüz başlarında olan çocuklarımızı ve gençlerimizi anlamamız ve doğru yönlendirebilmemiz için de farkındalığımızı arttırmamız gerekiyor. Y Kuşağı (1981-2000 yılları arasında doğanlar) ve Z Kuşağı (2001-2014 yılları arasında doğanlar) gençleri girecekleri sınavlarla, seçecekleri bölümlerle, alacakları eğitimlerle, katılacakları projelerle ve sahip olacakları mesleklerle ilgili yönlendirmeye çalışıyoruz. Ancak bunu yaparken unutmamamız gereken bir başka değişim var: Y Kuşağı ve Z kuşağı için bireysel beklentiler ve hedefler hiç olmadığı kadar önemli.
Peki, bu aşamada onlara nasıl destek oluyoruz? Bu gençlerin yeteneklerinin, ilgi alanlarının, güçlü yönlerinin ne kadar farkındayız? Kendilerini tanımalarına ne kadar fırsat sunuyoruz?
Akademik hedeflere ulaşılabilmesi için, belirlenecek yöntemlerin gençlerin kişisel özellikleriyle uyumlu olması gerekir. Gençlerin mutsuz ya da başarısız bireylere dönüşmemesi için, tüme varım yöntemini kullanarak, yani becerilerinden, yeteneklerinden, ilgi alanlarından ve ihtiyaçlardan yola çıkarak bir hedefe yönelinmesi gerekir. Çocuğunuz takım çalışmasına mı yatkın yoksa bireysel çalışmaya mı? Sanatsal alanlarda mı yetenekli yoksa sayısal alanlarda mı? Detaylara mı çok iyi hakim olabiliyor yoksa büyük resmi görmekte mi çok başarılı… Bütün bunların, ve daha fazlasının çok iyi analiz edilmesi gencin seçeceği meslekte mutlu olması için olmazsa olmaz.
Stratejik Yetenek Yönetimi
Ancak söz konusu “Stratejik Yetenek Yönetimi” olduğunda, iş yalnızca gencin ilgi alanlarıyla, becerileriyle ve güçlü yönleriyle sınırlı kalmıyor. İçinde yaşanılan toplumun ve çevrenin ihtiyaçlarının da göz önünde bulundurulması, değişen mesleklerin ve iş modellerinin farkında olunması gerekiyor. Günümüz gençlerini değerlendirirken bunu “eski” mesleklere ve çalışma biçimlerine göre yapmak eksik ve hatta hatalı sonuçlarla karşılaşılmasına sebep oluyor.
Günümüzde farklı sektörlerde 4. Endüstri Devrimi’nin her geçen gün daha fazla hissedildilmeye başlanmasıyla, “Stratejik Hedefleri” belirlerken, gençlerin kişisel özellikleriyle toplumun değişen ihtiyaçlarının nasıl örtüştürülebileceğini göz ardı etmememiz gerekiyor. Gençlerin becerilerinin yeni iş modellerine uyumluluğunun değerlendirilmesi kadar bu bilgi ve becerilerin kendilerinin ve sosyal çevrelerinin beklentilerini karşılayacak şekilde yönetilmesi, başarılı ve mutlu nesiller için olmazsa olmaz.