Blog

Geleceğe Damga Vuracak Üç Mühendislik Bölümü

17 Eylül 2020

“Bu yazımızda sizlere, 21. Yüzyıla damga vuracak üç mühendislik bölümünden söz edeceğiz. Özellikle 2020 ve sonrasında üniversitelerde büyük değişimler yaşanacak ve dünyada yeni bir perde açılacak. Peki; dünyayı değiştirecek ve […]”

Bu yazımızda sizlere, 21. Yüzyıla damga vuracak üç mühendislik bölümünden söz edeceğiz. Özellikle 2020 ve sonrasında üniversitelerde büyük değişimler yaşanacak ve dünyada yeni bir perde açılacak. Peki; dünyayı değiştirecek ve yepyeni bir alana çıkartacak olan bu üç bölüm hangileri?

Bundan yetmiş-seksen yıl önce şu an var olan pek çok mühendislik alanı henüz ortaya çıkmamıştı. Mühendisliğin bildiğimiz en eski alanı kimya mühendisliği idi. Yıllarca sanayinin getirmiş olduğu yapı içinde kimya mühendisliği dominant şekilde yer alırken, onun peşi sıra hemen inşaat mühendisliği, makine mühendisliği ve elektrik - elektronik mühendisliği ile karşı karşıya kaldık. Bugün ise beşinci bir alandan söz ediliyor. Bilgisayar mühendisliği alanıyla ilişkili ve yapay zekayla birlikte ön plana çıkan önemli bir alan… Bugün gerçek anlamda yapay zekanın, makine öğrenmesinin, veri biliminin içinde yer almadığı bir mühendislikten konuşmak çok yetersiz oluyor. Bu nedenle tüm üniversiteler kendi içlerindeki bölümlerle beraber müfredatlarını yeniliyorlar, içerikleri değiştiriyorlar, okunması gereken kitapları yapılandırıyorlar.

Mühendislik: Yapay Zeka Ezber Bozuyor

21.yüzyılın müfredatları içinde hazırlanan yapay zekayı da içine alarak şekillenen bu yapı, pek çok detay içeriyor. Sözünü ettiğimiz dört mühendislik dalının var olan tüm içeriğini yeniden şekillendiriyor, interdisipliner bir yapı içinden multidisiplinler bir yapıya kavuşturuyor ve yeni ismiyle “transdisipliner” bir yapı oluşturuyor. Peki; bu ne anlama geliyor? Makine mühendisliği; yapay zekayla birleşerek farklı bir noktaya ulaşıyor ya da kimya mühendisliği kendi içinde nanometresel yeni malzeme bilimi ile beraber yapay zeka, makine öğrenmesi ve veri bilimini alıyor ve farklı bir yapı içinde yeniden şekilleniyor. İnşaat mühendisliği, elektrik - elektronik mühendisliği aynı şekilde bambaşka bir yapının içinde yer almaya başlıyor. Tüm bu sebeplerle, yapay zeka kendi başına bambaşka bir alan olarak devreye girmiş konumda. Konusunda uzman olan bazı üniversiteler yapay zekayı yeni ve bağımsız bir alan olarak ele alıyor. Ya da “symbolic systems” diye, Stanford Üniversitesi'nde yer aldığı gibi, yeni bir isimle “humanities”i de içerik olarak değerlendirip farklı bir yapıya büründürüyor.

O yüzden bugün pek çok MBA programı önemini yitirirken master programlarında data science ya da yapay zeka çok daha fazla ön plana çıkıyor. Yapay zeka; bu mühendislik fakülteleri kadar idarî bilimler alanında da özellikle yeni medyanın devreye girmesiyle beraber alanını, kapsamını farklı bir noktaya getirmiş, genişletmiş ve değiştirmiş konumda.

Biyomedikal Mühendisliği Ön Plana Çıkıyor

Yapay zekanın ardından bugün en çok gün yüzüne çıkan ikinci en önemli alan biyomedikal mühendisliğiBiyoteknoloji alanında, interdisipliner, transdisipliner çalışmalar ve yapay zekayla birlikte bu alan da yeniden şekilleniyor değişiyor ve dönüşüyor. Özellikle meme kanseri konusunda yapay zekanın ortak çalışma alanında bir insan gözünden çok daha iyi bir noktada; %9 daha iyi noktada teşhis etme becerisini geliştiriyor olması biyomedikal mühendisliğini yeniden gündeme taşıyor.

Yapay zekanın özellikle ikinci aşaması olan, uygulama alanı olan sağlık ve yaşam bilimlerindeki vâriyeti çok daha farklı bir gündemi ortaya çıkarıyor. Özellikle bulut teknolojilerini geliştirmeleri, blockchain’in işin içinde bulunması, sağlık alanındaki değişim dönüşüm, yapay zekayla beraber yeni öğrenme imkânlarının oluşturduğu makine öğrenmesinin getirmiş olduğu yeni paradigmalar, aslında bu alanda çok daha büyük ve farklı gündemin de eşiğinde olduğumuzu gösteriyor.

Bugün tıpta patoloji gibi belli alanlar önemini yitiriyor. Çünkü; bunun karşılığında bu alanda özellikle yapay zekanın getirmiş olduğu üstünlük vazgeçilmez şekilde karşımıza çıkıyor. Tıpta farklı bir noktada biyomedikal alanda yeni çalışmaların gündemde olduğunu görebiliyoruz.

Bugün patentlere baktığımızda yapay zekada alanında alınmış patentlerden çok yapay zekanın biyomedikal alanda uygulamaları sonucunda alınmış patentlere rastlıyoruz. Bu anlamda pek çok üniversite, pek çok enstitü, pek çok yabancı şirket ve kurum strateji oluşturarak bu alanda yeni patentleri alıyor, kendi patentlerini koruyarak bu alanda var olmaya ve gücünü ortaya koymaya çalışıyor.

O yüzden bugün pek çok üniversite “steam” kelimesindeki m’yi daha anlamlı bir biçimde iki m şeklinde kullanıyor. Yani “science, technology, engineering, arts, math and medicine” olarak tanımlayıp, temel bilim bilgisini yapay zekayla birleştirerek bütüncül bir şekilde yeni bir boyuta taşıyorlar.

Genetik Mühendisliği Dünyayı Değiştirebilir

Üzerinde durulması gereken en önemli üçüncü alan ise genetik mühendisliği O yüzden özellikle biyoteknoloji alanının içine yapay zekayı aldığımızda önümüzdeki yıllarda endüstriyel aktivitenin %72’sinin biyomedikal, yapay zeka ve aynı zamanda da genetik mühendisliği üzerinde konuşlanacağı ve tekrardan anlam bulacağı belirlenmiş durumda… Genetik mühendisliğinde şu anda gördüğümüz en önemli konulardan bir tanesi ilaç çalışmaları. Özellikle kişiye özel ilaçlar üzerinde durulduğunu görüyoruz. Bu anlamda genetik çalışmalar hem hayvan hem insan genetiği ve hem de bitki genetiği açısından yeni bir gündem ile yapay zekanın getirmiş olduğu yenilikler ile örtüşüp, birlikte hareket eden ve gerçekten sorunların çözümlerine önayak olabilecek biçimde yeniden çeşitlendirilmiş oluyor.

Özellikle yapay zekanın getirmiş olduğu gen yapısını iyileştirme meselesi ise pek çok üniversite tarafından etik bir problem olarak nitelendirilse de pek çok farklı kurum ya da ülke tarafından kabul edilmiş ve üzerinde çalışmalar yürütülen bir alan olarak karşımıza çıkıyor. Evet bu konunun sınırları gerçek anlamda hassas ve aslında bilinmezlikler göz önüne alındığında karanlık bir tarafı da var.

Gen mühendisliğinin en çok üzerinde durduğu konulardan bir tanesi bireyin özellikle yaşamının tamamını içerecek şekilde tekrardan örgütlenip tekrardan yapılandırılıp tekrardan şekilleniyor olması. Bu anlamda bakıldığında özellikle üniversiteler hem lisans hem yüksek lisans hem de doktora seviyesinde en fazla biyomedikal mühendisliği ve genetik mühendisliği alanlarında kontenjan ayırıyorlar. Bunun ardından ise yapay zeka, makine öğrenmesi ve big data alanlarında bilgisayar uzantılı çalışmalar konusunda daha hassaslar. Neden derseniz işin sırrının artık yapay zekada olduğu biliniyor. Bu sebeple de özellikle sağlık ve yaşam bilimleri alanında çok fazla istihdama ihtiyaç duyuluyor. Buna ek olarak; özellikle yapay zeka gibi hassas konulara belli insanlar ya da belli ülkeler, belli kurumlar tarafından sahip olunması isteniyor.

Bu üç mühendislik alanını göz önünde bulundurduğumuzda karşımıza İngiltere’de; Oxford, Cambridge, UCL ve Imperial çıkıyor. Amerika'da ise Stanford, UCBerkeley, MIT, Harvard, Yale, Princeton gibi üniversiteler ön planda.

Mühendislik fakülteleri, 21. yüzyıla da damga vuracak bu üç mühendislik bölümü tarafından yapılandırılıyor, çeşitlendiriliyor. Kontenjanları, içerikleri kitapları, öğrenci kalitesini, araştırmaları, patent ve startuplarla beraber spinoutları yeniden şekillendiriyor. Bu üç mühendislik alanı hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isterseniz, Doç. Dr. Gamze Sart ile iletişime geçebilir, web sitesini ziyaret edebilir, YouTube kanalına abone olabilirsiniz.

 

Benzer Yazılar

Makine Mühendisliği ve Çalışma Alanları
Mühendislik: Fikirler ve Çözümler Evreni
Dünyanın En İyi MBA Okullarından Kabul ve Burs Almak: Hayallerinizi Gerçeğe Dönüştürün

Benzer Yazılar

Makine Mühendisliği ve Çalışma Alanları
Mühendislik: Fikirler ve Çözümler Evreni
Dünyanın En İyi MBA Okullarından Kabul ve Burs Almak: Hayallerinizi Gerçeğe Dönüştürün